xxx52
İnsanın Hak ve Ödevleri
Veda Hutbesi'nde Peygamberimiz (s.a.) diyor ki, "Allah'a isyandan uzak durmanızı, O'na itaat etmenizi tavsiye ve teşvik ediyorum. Size iki şey bırakıyorum; bunlara sarıldığınız müddetçe doğru yoldan sapmazsınız: Allah'ın Kitabı ve benim Sünnet'im (yine Allah'ın verdiği bilgiye dayanarak yaptığım açıklama ve uygulamalarım)".
Temel kaynak olarak bu iki vahiy ürünü var, alimler ve yöneticilerin ihtiyaca göre bu iki kaynağa dayalı ictihadları da zorunlu değişim ile dinin paralel gitmesini, değişimin bozulma ve sapma şeklinde olmamasını sağlıyor. Bunlara devlet başkanı, seçkinler, alimler, soylular ve dağdaki çobana kadar herkes uymaya mecbur; işte bu manada bir hukuk devleti.
"Bir suç işleyen onu kendi aleyhine işlemiş olur."
"İlki benim yakınlarıma ait olmak üzere İslam öncesinden kalma kan davalarını (öç almak için masum insanların öldürülmeleri geleneğini) kaldırıyorum"
"Suçludan başkası suçtan sorumlu tutulamaz." Bu ifade, başka milletlerde asırlarca sonra uygulanmaya başlanan "suçun şahsiliği" ilkesini getiriyor.
"Dokunulmazlık ilan ettiğiniz aylar, günler ve Harem bölgesi gibi can, mal, namus ve şerefleriniz de dokunulmazdır".
"Müslüman müslümanın kardeşidir; kardeşi helal etmedikçe onun hiçbir şeyi helal olmaz. Kimde bir emanet varsa onu yerine teslim etsin".
"Başta amcam Abbas'ınki olmak üzere İslam öncesine ait faiz alacaklarını kaldırıyorum (faiz ve faziciliğin yasak olduğunu ilan ediyorum); alacaklılar ancak ana paralarını alabilirler; ne size haksızlık edilsin, ne de siz başkalarına haksızlık edin".
Can, mal ve insan onurunun dokunulmazlığı ilan ediliyor, zenginlerin yoksulları, ihtiyaç sahiplerini -faizcilikle- soymaları, sömürmeleri yasaklanıyor.
"Kadınların sizin üzerinizde, sizin de kadınlarınız üzerinde hakları vardır... Zina ve isyan dışında onlara şiddet uygulamayın. Kadınlar hakkında Allah'tan korkun, onlara iyi davranın..."
1789 Fransız Devrimi sonrası ilan edilen insan hakları belgeleri dahil olmak üzere ilan edilen bütün belgelerde erkekler vardır, kadınlar söz konusu değildir. Bu yüzden Olympe de Gouges öncülüğünde 1791 de "Kadınlar için insan ve yurttaş hakları" girişimi başlatılmıştır.
İslam öncesi Arap kültüründe de kadınlar için haktan söz edilmemiştir.
İslam insan olarak ve insanlık değeri bakımından kadınların erkeklere eşit olduğunu ilan etmiş, insan haklarının detaylarında ise değişmez, tabii, yaratılıştan gelen farklılıklara bağlı olarak iki cinsin birbirini tamamlamasını ve hakta denkliğin sağlanmasını istemiştir.
Hür insanların köleleştirilmelerini yasaklamış, kölelik kaynağını yalnızca savaş esirleri ile sınırlamış, bunların da köle edilmemeleri yetkisini devlet yöneticilerine bırakmıştır.
"Şeytan bu topraklarda kendisine tapınılmaktan umudunu kesmiştir, fakat bunun dışında, sizin önemsiz göreceğiniz (dine aykırı) davranışlarınıza da razıdır; dininizi korumak için ondan sakının."
Dini ve hukuku korumak için kanunlar, hak belgeleri ilan etmeler yetmiyor; insanların, "insan üstü, insanları yaratan, onları her ana görüp gözeten... bir Yüce Varlığa" iman ve kulluk etmeleri, O'na itaattan saptıracak iç ve dış saiklere karşı bireyler olarak da direnmeleri, direnç kazanmaları gereki-yor. Peygamberimiz'in bu ikazı dahil olmak üzere Peygamberliği'nden vefatına kadar kesintisiz sürdürdüğü eğitim, dine ve hukuka içten bağlılığı; severek, isteyerek, bir ibadet şuuru içinde itaat etmeyi sağlıyor.
Peygamberimiz (s.a.) müminlere veda ederken yerine bir yönetici tayin etmiyor, yönetici seçimini ümmetin (veya onları temsil edecek olanların) hür seçimine bırakıyor. Seçilenler de hukuka (Kitaba ve Sünnet'e) itaatla yükümlü olacakları için saptıklarında ümmete onları ıslah etme ve bu olmuyorsa düşürme yetkisi veriyor.