Recep KOÇAK
İnsanın ayarları bozulmaya görsün
Bir süre önce Alemdağ’da askerlik yapmakta olan kardeşimin yemin töreni için İstanbul’a gelen annem, memlekete dönmelerine birkaç gün kala hastalandı.
Mide bulantısıyla ağzının tadı kaçan ve hiçbir şey yiyemeyen, yediğini çıkaran annem, ayakta durma ve yürüme gibi en temel fonksiyonlarını da kaybetti. Onu hastaneye götürmek için ambulans çağırmak zorunda kaldık. Görevliler annemi beşinci kattan aşağı sedye ile indirdiler.
Büyük bir hastanenin acil servisinde sabaha kadar tetkikler yapıldı. Beyinle ilgili fonksiyonları, kan ve idrar sonuçları incelendi.
Sabah saatlerinde nöroloji doktoru, “Hastanızı taburcu ediyorum. Şu ilaçları kullansın” dedi. Hastamız henüz ayakta duramıyordu oysa. Doktor, yapabileceği bir şey olmadığını söyledi. “Hastaneye yatıralım. Birkaç gün burada tedavisi yapılsın. Bu vaziyette nasıl taburcu edersiniz?” dedim. “Buradan yatış işlemi yapamıyoruz. Poliklinikten sıra alıp hastanızı muayene ettirecekseniz, ilgili doktor gerekli görürse yatırır” dedi.
Bir ambulans kiralayıp annemi eve getirdim. Beş katın merdivenlerinden onu yine sedye ile çıkardılar.
İlaçları kullansa belki de birkaç gün sonra annemde normalleşme başlayacaktı ama gözümün önünde onun ayakta duramaz ve yemek yiyemez halde olmasına razı olamazdım. Özel bir hastaneyi aradım. Ambulansları bozukmuş. Bizim için ambulans kiralayıp gönderdiler. Annem yine sedye ile indirildi apartmanın merdivenlerinden.
Karşımızda yine bir nöroloji uzmanı vardı. Bir gün önce yapılan tüm tetkikler tekrarlandı. “Kötü ihtimaller” birer birer araştırıldı. Şükürler olsun o ihtimallerin hepsi elendi. Teşhis konuldu. Hasta nörolojinin sahasındaydı. Peş peşe yaşadığı büyük travmalar sebebiyle anemin beyninde bir merkez normalden fazla çalışmaya başlamış. Doktor olmayan benim gibilerin anlayacağı bir dille ifade edersek, beynindeki o bölgenin “ayarı bozulmuş”. (Bu benim benzetmem. Doktorumuz böyle bir şey demedi. Haksızlık etmeyelim.)
Kullandığı bazı ilaçlarla annemim beynindeki ilgili bölgenin faaliyeti yavaşladı. Annem üç gün sonra ayağa kalkıp bir yerlere dayanmak suretiyle temel ihtiyaçlarını giderebilir hale geldi. Mide bulantısı geçti, yemek yemeye başladı.
Özel hastane odasında hemen her sabah idareci, doktor, hemşire ve sağlık görevlilerinin özel ilgisi de anneme çok iyi geldi.
Bir hafta sonra annem taburcu oldu. Yanımda yürüyerek asansöre kadar gitti. Hastanenin kapısında bekleyen arabama binmek için adeta koştu. Apartmana geldiğimizde de merdivenlerin tamamını kendisi koşarcasına çıktı. Şükürler olsun Yarabbi!
(Şu günlerde O, vekil imamlık görevine başlayan torununa refakat etmek için Çorum Kargı’nın bir dağ köyünde yaşamaya başladı. Sağlığı yerinde hamdolsun. )
…
En yakınımla ilgili olarak yaşadığım bu tecrübeden ötürü, “ayarlar”ın nasıl bozulabildiğini ve onun hazık doktorlar eliyle kolayca tedavi edilebildiğini biliyorum.
Eski adı İslam Konferansı Teşkilatı olan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın İnsani Yardım Birimi Türkiye Temsilcisi İbrahim Altan’ı Bizim Radyo’daki programımızda Yakup Tutum’la birlikte misafir ettik.
Ramazan ayında ara verdiğimiz Yarım Elma programı artık 19.30-20.30 saatleri arasında yayınlanıyor.
İbrahim Altan’ı yıllarca Deniz Feneri Derneği Genel Sekreteri olarak çeşitli radyo ve televizyon programlarında misafir etmiştim.
Bu kez onunla bambaşka bir konuyu konuştuk.
İslam İşbirliği Teşkilatı 25 Ağustos 2013, Pazar günü Kilis’te Psikososyal Travma Merkezi açıyor. Psikiyatrist, psikolog, psikolojik danışman, rehberlik uzmanı gibi görevlilerin çalıştığı merkez doğrudan Suriye’den ülkemize göç etmek zorunda kalmış muhacir kardeşlerimize hizmet veriyor.
Görevlilerin tamamı Suriyeli ve ana dilleri Arapça. Hizmet veren kadro ile hizmet sunulan insanların dilleri, dinleri, kültürleri ve genel hassasiyetleri aynı. Bu ise tedavide umulan başarının yakalanmasında büyük kolaylık sağlıyor. Travma Merkezi’nde görev yapan ekip İstanbul’da Prof. Dr. Tarık Yılmaz’ın gözetiminde 15 gün süreyle özel eğitim aldı.
Kilis’te devletin oluşturduğu kamplar dışında yaşayan 40 bin Suriyeli muhacirden bahsediliyor. O aileler ve zaman içinde devletin oluşturduğu kamplarda yaşayan ailelerden de ihtiyacı olanlar Psikososyal Travma Merkezi’nin muhatap kitlesi arasında yer alıyor.
Suriye’den Türkiye’ye sığınmış kardeşlerimizin ailesinden, köyünden, mahallesinden bildiği, bizzat maruz kaldığı ve anlatılması bile insanın tüylerini diken diken eden çok acı hadiseler mevcut. Bu hadiselerin her biri farklı dozda travma etkisi meydana getirmiş o insanlarda. Çocuk, genç, yetişkin ya da yaşlı fark etmiyor, o insanların çoğu kimseye anlatamadıkları iç sıkıntıları yaşıyorlar. Onlar, bir uzmanın şefkatli ellerine ve merhametli dokunuşa, tatlı ve tedavi edici sözlerine muhtaç.
Resmi açılışı İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in de katılımlarıyla yapılacak merkez daha şimdiden hayırlı neticelere vesile olmaya başlamış.
İbrahim Altan, “Daha kuruluş çalışmaları devam ederken ilgilendiğimiz bazı Suriyeli kadınlar, kızlar intiharın eşinden döndürüldü, kurtarıldı” dedi.
Kurulan Psikososyal Travma Merkezi’nin bir model olması ve dünyanın dört bir yanında meydana gelen felaketlere maruz kalmış insanların sağlığına kavuşması için de benzer merkezlerin açılmasına vesile olmasını diliyorum.
Ülkemizde de deprem, yangın ve sel felaketi gibi olağanüstü gelişmeler sonrasında bu merkezde edinilecek tecrübeden yola çıkılarak, benzer ünitelerin kurulması yerinde olacaktır.
Beyni karışmış bir elektronik eşya, aklı karışmış bir “akıllı telefon” nasıl ki tamir edilmeden bir işe yaramıyor. Ruhunda, gönlünde, zihin dünyasında çizikler, yırtılmalar ya da kanamalar yaşamış eşref-i mahlûkat bir varlığın, insanın da tedavisi gerekiyor.
İbrahim Altan, “Belirlediğimiz ve hizmet veren uzmanların yanında dini bilgi ve telkinlerle o insanların tedavisine yardımcı olacak ve yaşadıkları büyük travmanın etkisinden kurtulup hayatının kalan kısmını daha sağlıklı yaşamalarında onlara destek ve moral verecek din adamlarına, model insanlara ihtiyacımız var” dedi.
Merkezin kurulmasına ve yaşatılmasına emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Merkezin güçlenmesi, hatta benzerlerinin açılması için hayırseverlerin desteklerinin de kabul edilebileceğini öğrendim. Zira İnsani Yardım Birimi henüz çok yeni ve oluşmuş büyük kaynakları mevcut değil, bu birimin de proje esaslı olarak desteklenmesi ve güçlendirilmesi gerek.
Beden, akıl, ruh ve yürek sağlığımız yerinde olduğu için Rabbimize şükürler olsun. Eskilerin akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim dedikleri de konular önemsenmeli ve her insan sağlığını korumayı çok ciddiye almalı.
recep.kocakk@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.