İmanımı kurtar Ekrem

BİRKAÇ gündür, Ergenekon’un ne denli canavar bir yapılanma olduğuna dair zaten zayıf olan imanımı, Allah muhafaza etsin, büsbütün kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayım...

Bu nedenle Zaman Gazetesi’nin çok değerli yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı kardeşimden bir “himmet” bekliyorum.

 

Mesele şudur:

Günlerdir Zaman Gazetesi’nde “Üçüncü Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk’in yaptığı fenalıklar” konulu haber ve yorumları okuyorum.

Ben tam da “Bu Saldıray Berk de tipik bir Ergenekoncu imiş...” noktasına gelmiştim ki...

Saldıray Berk hakkında hazırlanan “iddianame”de beni darmadağın eden “bilgi” ile karşılaştım.

“İddianame”de yer alan bilgi şudur:

“Saldıray Berk Erzincan ve civarında bulunan Alevi köyleri ile yakından ilgilenmektedir. Bu köylerin ihtiyaçlarının giderilmesi için ordunun imkânlarını kullanmaktadır. Yaptığı bu faaliyetler dolayısıyla Alevi köyleri ve dedeler tarafından sevilmekte ve kendisine takdir beratları verilmektedir.”

 

Sevgili Ekrem Dumanlı kardeşim...

Lütfen bana izah eder misin?

Bir generalin bir Alevi köyündeki okulu onarması ile “Ergenekonculuk” arasında nasıl bir bağ kuruluyor?

Alevi köylerine yardım etmek, ayrımcılık yapmak mıdır?

Alevi köylerine cami yapmak ile Alevi köylerinin okullarını onarmak arasında bir fark yok mudur?

Sünni köyleri ve şeyhler tarafından sevilmek makbuldür de, Alevi köyleri ve dedeler tarafından sevilmek Ergenekonculuk mudur?

Yetiş ya Ekrem...

Yoksa bu sorular benim imanımı çalacak...

Ajan gazeteci üfürmesi

 

YILLAR önce Washington’da eski MİT elamanı Mehmet Eymür’le bir röportaj yapmıştım...

Şöyle bir imaj vermişti bana: Yenilgi hissiyle dolu, “çok şey biliyormuş” gibi yapmaya meraklı, intikam almaya çalışan ve güven vermeyen bir imaj...

Atıp tutuyordu...

“Eski MİT elemanı” titrini dayanak yaparak kişisel hesaplaşmalar içine giriyordu.

Fatih Altaylı için de “Ajandır” demişti.

“Kanıt” yoktu... “Ne iş yapar” sorusunun yanıtı yoktu... “Belge” yoktu... “Mantıklı bir izah” yoktu.

Sadece tek kelimelik “Ajandır” lafı vardı, o kadar...

Dikkate almadım ve zerre kadar inanmadım Eymür’ün bu üfürmesine...

 

Hem zaten bu devirde “ajan gazeteci” suçlaması, tam bir saçmalık...

Şeffaflık almış yürümüşken... İletişim imkânları bu denli artmışken... Manipülasyon olanakları sıfırlanmışken... Atılan adımlar, alınan nefesler bile takip altındayken...

Hâlâ soğuk savaş döneminin ilgi çeken öykülerinin peşine takılmak salaklık değilse nedir?

Gına geldi

Nebahat Çehre’nin gençlere taş çıkartmasından...

Mehmet Ali ile Seda’nın boşanma kardeşliğinden...

“Ölmeden önce yapılması gereken şeyler” türü listelerden...

Tayyip Erdoğan’a dair tuhaf dedikodulardan...

Kifayetsiz muhterislerden...

Beren Saat’in gerekçesiz kurumundan...

İnkılap Tarihi dersi gibi Atatürk filmlerinden...

Herkesin kendine Eşrefpaşa ya da Kasımpaşa’dan bir geçmiş çıkarma gayretinden...

Gürsel Tekin’in sonuçsuz kalmaya mahkûm çıkışlarından...

 

İtiraf sırası kimlerde

ALTAN AİLESİ - 28 Şubat döneminde askere karşı aslanlar gibi çarpışmak yerine, neden “Biz cami ile kışlanın kavgasına karışmayız” dediklerini açıklasınlar...

CEMAAT - 28 Şubat döneminde neden “Biz Refah Partisi gibi değiliz... Refah’a vurun, bize vurmayın” yaklaşımında olduklarını açıklasınlar.

UFUK URAS - 28 Şubat döneminde başında olduğu parti ÖDP’nin, neden sadece “Ne şeriat ne darbe” sloganıyla yetindiğini açıklasın.

Ve ‘fasıl’ Ankara’da

FEHMİ Koru, İstanbul’daki fasılları Ankara’ya taşımış.

İstanbul’da fasıl olayı, fena halde demode hale geldiğinden mi, yoksa Ankara’yı daha velut bulduğundan mı, bilmiyorum.

Ankara fasıl gecelerinin ilki dün akşam gerçekleşti...  Tahmin edilebileceği gibi fasıla davet edilen isimlerin büyük çoğunluğu AK Partili siyasetçiler ve üst düzey bürokratlardı.

Ankara Büyükşehir Belediyesi Sarayköy Spor Tesisleri’nde düzenlenen fasıl programı şöyle: “Saat 20.00: Yemek... Saat 21.00: Klasik fasıl... Saat 22.30: Yıldızlar Geçidi... Saat: 24.00: Bir şarkının kanatlarında yolculuk...”

Umarım Fehmi Koru, İstanbul’da bulamadığını Ankara’da bulur

Önceki ve Sonraki Yazılar