Demliyazılar
İki Okurdan Gelen Yazı
Önceki yazımın birisinde okunabilir nitelikteki yazıları köşemde siz okurlarımla paylaşacağımı belirtmiştim.
Bununla ilgili olarak bana iki yazı geldi.
İlk yazı ismini vermeyeceğim Almanca öğretmeni bir dostumuzdan yazı geldi. Bu yazısında sitem var. Bu sitemi buradan büyüklere bildirmek amacımız.
Öğretmenler toplumun geleceğini belli eden insanlardır. Onların da mutlaka bazı şikâyetleri olacaktır. Onun için bunların şikâyetlerini kulak ardı etmemek gerekir.
Şimdi bu öğretmen kardeşimizin yazısına göz atalım;
Bir Dil Bir İnsan!
Bizler Almanca, Fransızca eğitim almış ikinci yabancı dil öğretmenliği mezunlarıyız. Bilindiği üzere uzun süreden beri alanlarımızda kadro verilmemektedir. Bundan dolayı yıllardır istihdam sıkıntısı yaşıyoruz.YÖK üniversitelerde her sene bu bölümlere kontenjan ayırırken ve her geçen yıl sayımız katlanarak artarken, MEB bizlere kontenjan ayırmıyor, geçmiş yıllarda Sınıf veya Türkçe öğretmeni olarak atadığı Almanca-Fransızca öğretmenlerini geri çağırıyor. Okullardaki açıklar, az çok Almanca bilen ya da sertifika sahibi başka branş öğretmenleri tarafından dolduruluyor.Her atama döneminde tüm branşlar, tercihlerle ilgilenirken biz kadro açılmamasının verdiği hüsranı yaşıyor, sonu gelmeyen bekleyişler içine giriyoruz.
Tüm okulların Anadolu lisesine çevrilmesi, Anadolu liselerine sınavla yapılan atamaların kaldırılması ve ikinci yabancı dil dersinin Fen-Anadolu-Sosyal Bilimler vb. liselerde 9. sınıftan itibaren zorunlu hale getirilmesi okullardaki Almanca öğretmeni açığını arttırmış ve biz Almanca – Fransızca öğretmenlerinin atamasını zorunlu kılmıştır; fakat görüldüğü üzere bizler her zamanki gibi liste dışındayız.Bu derslere kimler girecek bunun bize açıklanmasını istiyoruz. Okullarda açık olmadığı için atama yapılmadığı söyleniyor, öyleyse ücretli çalışan arkadaşlarımız nerelerde çalışıyor? Neden kadrolar açıklandıktan sonra bizlere okulumuzda Almanca öğretmenimiz yok gelin çalışın deniyor? Tüm bu soruların cevabı çok açıkken MEB hâlâ yıllardır yaptığı ezbere açıklamalarla bizleri atamıyor.
İlköğretimin birinci kademesinden itibaren çocuklara sunulan diller, mutlaka çeşitlendirilmelidir. AB ülkelerinde olduğu gibi ikinci yabancı dil öğretimi, ilköğretim dördüncü sınıftan itibaren zorunlu hale getirilmelidir. Dil, sonradan öğrenilmez.
Gelecek kaygısıyla birçoğumuz yıllardır düzenli bir hayat kuramıyoruz.MEB'in dünyaya uyum sağlayarak ikinci yabancı dil konusun da daha radikal kararlar almasını istiyor ve bizleri biran önce görev yerlerimize göndermesini bekliyoruz. Bu konuda da sizlerin biz Almanca öğretmenlerinin sesi olmanızı rica ediyoruz.
***
Diğer yazımız da Mesut Uğur Bey’den. Mesut Bey, Avrupa’da tahsil görmüş, bilgi sahibi, kendini yenilemeye çalışan ve üreten bir insan.
Göndermiş olduğu elektonik postada,“Geçenlerde kızım baba bir günde okuyacağın bir kitap aldım sana dedi. Gerçekten çok hızlı okunan bir kitap. Bildiğimiz fakat açıklamakta kafa yormadığımız bazı şeyleri anlatıyor. Aşağıda bazı paragrafları kitaptan aldım. Tavsiye ediyorum. Bir birimize bu tür kitap tavsiyesinde bulunursak faydalı bir iş yapmış olacağımızı düşünüyorum” diye yazısına giriş yapmış. Sizi bu hoş alıntıyla baş başa bırakıyorum.
OUTLIERS kitabından alıntılar:
Hokeyciler, piyanistler 20 yaşına ulaştıklarında her biri toplam 10 bin saatlik bir pratiğe ulaşmış durumdaydı.
Karmaşık bir görevi mükemmel bir biçimde yerine getirmenin en az kritik düzeyde bir pratik gerektiğine ilişkin fikrin, uzmanlık çalışmalarında tekrar tekrar su yüzüne çıkıyor. Hatta araştırmacılar gerçek uzmanlık için sihirli sayının 10 bin saat olduğuna ilişkin inançlarında fikir birliğine varmış durumda.
“Bu tür çalışmalardan ortaya çıkan tablo -herhangi bir şeyde- dünya klasmanında bir uzman olmayı sağlayacak ustalık düzeyine ulaşmak için 10 bin saatlik pratik gerektiğine işaret ediyor” diyor nörolog Daniel Levintin.
Beatles, Liverpool’da birer saatlik çalışmalar yapıp her seferinde aynı şeyi çalarken, 1964'teki ilk başarı patlamasına kadar Hamburg’da 1960-1962 arası 1200 kez canlı performans sergilemişti.
Gates kendi yazılım şirketinde şansını denemek için Harvard’ı terk ettiğinde, pratikte tam yedi yıldır sürekli programlama yapıyordu. 10 bin saatin çok ilerisindeydi. Dünyada kaç genç Gates deneyimine sahiptir? Dünyada böyle 50 kişi olsaydı, şaşırırdım” diyor.
Hokey oyuncuları, Beatles, Bill Joy ve Bill Gates hikayelerini bir araya getirirsek, sanırım başarıya giden yolun daha eksiksiz bir resmine ulaşıyoruz.
Dehaların Sorunu – Chris Lagan.
IQ'sü 195 idi. Fakat onu yönlendirecek bir ailesi yoktu. Genç yaşta önemli bilim kitaplarını okuyup kavramıştı. Annesi mali yardım için son başvuru tarihini kaçırınca, bursu kesilince hayatı alt üst oldu. Zekiliği bir işe yaramadı.
Outliers’ta şu ana dek, olağanüstü başarıların, yetenekten çok, fırsatla ilişkili olduğunu gördük.
Pratik zeka, bir şeyi neden bildiğinizi bilmeden de onu açıklayamadan da nasıl yapacağınızı bilmekle ilgilidir. Doğası gereği pratiktir. Başka bir ifadeyle, sadece bilgi olsun diye bilgi değildir. Durumları doğru okumanıza ve istediğinizi almanıza yardımcı olan bilgidir. Genel zeka ve pratik zeka “ortogonal”dır. Birinin varlığı diğerinin varlığını gerekli kılmaz. Biri yüksek biri düşük olabilir.
O halde pratik zeka gibi bir şey nereden geliyor? Analitik zekanın nereden geldiğini biliyoruz. Genetiktir…. Oysa bilgi sosyal ustalıktır. Öğrenilmesi gereken bir dizi beceridir. Bir yerden gelmesi gerekir ve bu tür tavır ve yetenekleri alır göründüğümüz yer ailemizdir.
İçinde bulunulan ana hakim olmakla ilgili bu özel ustalığın nereden geldiğini anlamak önemli. Genetik değil. Alex Wiliams otorite konusundaki kişilerle etkileşime girme becerilerini, gözlerinin rengi gibi, anne babasından ya da büyük anne ve büyük babasından kalıtımsal olarak almadı.Irksal da değil. Alex bu becerilere sahip, çünkü annesiyle babası – eğitimli ailelerde olduğu gibi- küçüklüğünde onu özenle eğittiler, doktorun muayenesine giderken arabada gerçekleşen o küçük provaya varana dek, onu dürttüler, harekete geçirdiler, yüreklendirdiler, ona oyunun kurallarını gösterdiler ( dün gece ve bu sabah işte bende bunu yapmaya çalıştım, karşılaşacağın sorunlarda hangi yöntemler izlenecek, nasıl daha kısa ve hızlı yoldan başarıya ulaşırsın vs.)
Babanız iş dünyasında kendi yolunu kendi açmış biriyse, dar bir alandan çıkıp sınırları aşmanın ne anlama geldiğini ilk elden görmüşsünüzdür.
Bunun Bill Joy ve Bill Gates’in hikayelerine ne kadar benzediğini düşünün. Her ikisi dünyevi başarılara yönelik büyük umutlara kapılmaksızın, oldukça belirsiz bir alanda çok çalışıp didindi. Ancak sonra –o patlama!- kişisel bilgisayar devrimi gerçekleşti ve onlar bu alanda 10 bin saat harcamış durumdaydı. İkisi de hazırdı. Flom da aynı deneyime sahipti. 20 yıl boyunca Skadden, Arps’ta ustalığını mükemmelleştirmişti. Sonra dünya değişti ve o hazırdı. Felaketten zafer elde etmedi. Bunun yerine, felaket olarak başlayan şey, sonuçta fırsata dönüştü..
Örneğin, Louis Bergenicht Polonya’nın Brezko kasabasındaki bir dükkanda tezgahtar olarak çalışmak için anne babasının yoksul evini 12 yaşında terk etmişti. Schnittwaren Handlung’da çalışma fırsatını yakaladığında üzerine atladı.
Borgenicht parça mallarda Epstein adlı bir adam için çalıştı, sonra yakınlardaki Jaslow’da Brandstatter adlı bir mağazaya geçti. Genç Borgenicht’in düzinelerce farklı tür kumaşın girdisini çıktısını öğrendiği yer de burasıydı; o kadar ki elini bir kumaşın üzerinde gezdirip size iplik sayısını, üreticinin adını ve kumaşın kökenini söyleyebiliyordu. Borgenicht birkaç yıl sonra Macaristan’a taşındı ve Regina’la tanıştı. O da 16 yaşından beri kadın terziliği işindeydi. Birlikte bir dizi küçük parça mallar dükkanı açtılar; dikkatle, özenle küçük işletme girişimciliğinin ayrıntılarını öğrendiler.
1890’larda New York kentinde terzilik, dikiş ya da Schnittwaren Handlung altyapısına sahip olarak gelmek, çok talihli olarak gelmek demekti. 1986’da 10 bin saatlik bir bilgisayar programcılığı deneyimiyle Silikon Vadisinde boy göstermek gibiydi.
Başarı tesadüf değildir. Öngörülebilir ve güçlü bir dizi koşul ve fırsatlardan ortaya çıkar ve bu noktada Bill Joy ve Bill Gates’in hokey oyuncuları ve dahilerin, Joe Flom’un, Janklowlar'ın ve Borgenichtler'in yaşamlarını inceledikten sonra mükemmel avukatların nereden geldiğini anlamak zor olmasa gerek.
Outliers’ta şu ana kadar başarının sürekli ve düzenli bir avantaj birikiminden doğduğunu gördük: Nerede ve ne zaman doğduğunuz, anne babanızın ne iş yaptığı ve yetişme koşullarınızın nasıl olduğu, bütün bunlar dünyada ne kadar başarılı olacağınızı etkiliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.