Mehmet Y. ULUTAŞ
Hırs mı Yoksa Haset mi
Yaşadığımız savaş, artan enflasyon, hayat pahalılığı, ürün azlığı, yaklaşan resesyon gibi konuları daha iyi anlamak ve geleceğe dair öngörüler geliştirebilmek için bol bol finans kanallarını seyrediyor ve ekonomi uzmanlarını dinliyorum son zamanlarda.
Geçen hafta bir finans kanalında özel olarak çağırılmış bir konuğun röportajını dinledim. TV’deki takım elbise ve kravatlı adam oldukça yaşlıydı ve gözlükleri kavanoz dibinden bile kalındı. İlk defa gördüğüm bu uzmanın her sözü zeka ve tecrübe doluydu. Tabii ki hemen akıllı telefonumu elime aldım ve Google’a sordum.
Eski bir emlak avukatı, işadamı ve milyarder yatırımcı olan bu adamın adı Charlie Munger. Meşhur milyarder işadamı Warren Buffet’ın sağ kolu. Buffet’ın sahip olduğu şirkette aktif olarak CEO yardımcılığı görevini yönetiyor. Ama sıkı durun şimdi: Charlie Amca tam tamına 98 yaşında! Evet yanlış okumadınız. 1924 doğumlu Charlie hala çalışıyor, eskilerin deyimiyle “tekaüt” olmamış ve kafası da hala zehir gibi. (*)
Röportajın bir yerinde ettiği bir söz kafama kazındı ve sizlerle de paylaşmak istedim: “İnsanları hırs motive etmez; insanları haset motive eder. O yüzden evimde kıskançlık yapmayı yasakladım.”
Düşünmeye başladım. Çok haklıydı. Hayatımızı çoğu zaman haset ve kıskançlık yönlendiriyor. Çünkü hırs belli bir yaşa kadar ve yaşanılan ortama göre sönümlenebiliyor. Ama haset yaş ve ortam tanımıyor; toprağın altına girene dek var. “Falanın yeni sürüm akıllı telefonu var benim de olmalı.” “Filan daha büyük ev aldı, ben niye alamıyorum?”. “O adamın 3 sene önce hiçbir şeyi yoktu şimdilerde milyoner. Acaba kimleri çarptı?” Bu örnekleri kendi hayatımızdan misallerle de çoğaltmak mümkün.
Bugün yaşamakta olduğumuz enflasyon ve yüksek faiz illetlerinin birincil sebebi de bence “haset”. “Ne alaka” der dediğinizi duyar gibiyim. Açıklayayım. Kazancımız sınırlı ama kıskançlık duygumuz sınırsız. Kazanç miktarımıza aldırmadan başkasında gördüğümüz her şeyi almak istiyoruz. Hasetimizin pompaladığı satın alma güdüsünü banka kredisi, kredi kartı, taksitli satış gibi araçlarla tatmin ediyoruz. Neticede ürettiğimizden ve ödeyebileceğimiz miktarın çok daha fazlasını satın alıyoruz. Herkes aynı şeyleri istediği için de malların değeri yükseliyor ve fiyatlar artıyor. Alın size enflasyon!
Aslında artık kimse üretmek istemiyor. Rahat yaşamak, kolay yoldan kazanmak ve bol bol harcamak istiyor. Size bir istatistiksel gerçekle anlatmaya çalışayım. 2007 yılında dünya tarihinde bir ilk olarak şehirde yaşayanların sayısı köyde yaşayanları geçti. Geçtiğimiz 2021 yılında şehirlerde yaşayanların oranı %56 oldu. Bu rakamın 2050 yılında %68’i geçmesi, yani her üç kişiden sadece birinin köylerde yaşaması bekleniyor.
Kısacası insanlar artık tarlada güneşin altında, yağmurda, çamurda çalışmak istemiyor. Sosyalleşme, eğlenme, konfor, sağlık ve benzeri imkanların bol olduğu şehirlerde yaşamayı yeğliyor. Nedense aklıma “sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa” atasözü geldi. Yaşanmakta olan savaşın da etkisi var olmakla birlikte önümüzdeki yıllarda gıda kıtlığı yaşanırsa hiç şaşırmam. Nitekim bunu öngören iktisat uzmanları var.
Halbuki dinimiz çok çalışmayı tavsiye ederken haset etmeyi meneder. Ama hasetçilerin olacağını ve bunlardan korunmak için Felak ve Nas surelerini bolca okumayı bizlere tavsiye etmiştir. Gelin bu mübarek Ramazan ayı bize vesile olsun ve haset hastalığımızdan arınmaya çalışalım. Kendimize ve ev halkımıza yasaklayalım. Hz. Muhammed’in (SAV) “Mümin gıpta, münafık haset eder" hadisini hayatlarımıza adapte ederek sadece gıpta edelim ve hasetten sakınalım.
(*) Allah bizlere de uzun ömürler ve fakat en önemlisi sağlıklı, aklı başında ve hasetten uzak olarak yaşamayı nasip etsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.