xxx78
Heyecan artıyor, daha da artmalı
Nihayet siyasete de gazeteciliğe de bir heyecan, bir hayatiyet geldi. Nice zamandır kör parmağım gözüne giden siyasi hayatımızda nihayet sofra muhabbetleri de, kaçamak görüşmeler de gazetelerde kendine yer bulmaya başladı. Ne kadar sevinsek azdır. Anayasa Mahkemesi'nin bir üyesi yakında Genelkurmay Başkanlığı görevini de üstlenecek Kara Kuvvetleri Komutanı'yla görüşemez mi? Elbette görüşebilir. Ankara'da bu tür görüşmelere imkân sağlayan her gün onlarca etkinlik oluyor. Resmi bir davette, bir Elçilik resepsiyonunda, bir açılış ve ödül töreninde, devletin üst düzeyinde görevli insanlar kendiliklerinden buluşuyorlar. Bir kenara çekilip konuşmaları da hiç yadırganmıyor. Ancak Osman Paksüt ile İlker Başbuğ görüşmesi öylesine bir tesadüf birlikteliği biçiminde gelişmemiş. Özel bir araçla gelmiş Komutanlığa Osman Paksüt; makam katına çıktığında etrafta kimseler yokmuş. Baş başa görüşme saat 17.00'da başlamış ve bir saat 15 dakika sürmüş. Taraf gazetesi, özel haberinde, "Komutan katının boşaltıldığını, güvenlik kameralarının karartıldığını" özellikle belirtiyor. 'Karartmalı görüşme' bu habere çok uygun düşen bir başlık. Taraf'ın haberine bugün iki tepki geldi: Osman Paksüt bir değil birkaç kez özel görüştüğünü açıkladı İlker Başbuğ ile; Org. İlker Başbuğ ise görüşmelerinin kısa süre önce gerçekleştirilen Kuzey Irak'a yönelik askerî operasyonla ilgili olduğu açıklamasını yaptı. Gerçekten heyecanı düşük dozda giden bir ülkede heyecan artırıcı gelişmeler bunlar... Radara takılan görüşme 4 Mart 2008 tarihinde gerçekleşmiş: Türban başvurusundan yedi gün sonra, Ak Parti kapatma davasının açılmasından 13 gün önce... Osman Paksüt, hatırlayacaksınız, 13 Mayıs 2008 tarihinde, yani radara takılan görüşmesinden yaklaşık 70 gün sonra, "Beni dinliyorlar" şikâyetiyle kamuoyunun dikkatine gelmişti. "Birkaç kez görüştüm" dediğine göre şimdi, o görüşmelerin de 4 Mart sonrası süreçte olup-bittiğini düşünebiliriz. Devlette değişik düzeylerde görevli insanların birbirlerini tanımaları doğal, görüş alış-verişinde bulunmalarında da yadırganacak bir yön yok. Gizlilik ve karartma gayreti olmasa "Ne var bunda bu kadar heyecanlanacak?" diye sorabilirdik bile. Ancak görüşmeye verilen esrarengiz hava, tarihleri önemli hale getirdiği gibi, Paksüt-Başbuğ arasında geçen konuşmalara ilgiyi de müthiş artırıyor. Askerler arasında Anayasa Mahkemesi üyeleriyle görüşmenin tek kanalı Osman Paksüt değil. Bilindiği gibi, 367 kararının çıkması ve cumhurbaşkanlığı seçiminin kilitlenmesiyle sonuçlanan süreçte, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı ile Deniz Kuvvetleri kontenjanından Anayasa Mahkemesi'ne seçilmiş üye arasında görüşmeler yapıldığı öğrenilmişti. Konu kamuoyunun dikkatine geldiğinde, şimdi emekli olan komutan, "Görüştüm" açıklamasını yapmıştı. Deniz Kuvvetleri kontenjanından üye Anayasa Mahkemesi'ndeki görevini halen sürdürüyor. Kara Kuvvetleri Komutanı da Osman Paksüt ile görüşüyormuş işte... Her görüşmenin mahkeme kararını olumlu veya olumsuz yönde etkileyecek bir sonuç doğurması beklenmez elbette. 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren kadrodan Albay Sami Küçük, Yassıada davalarında alınan idam cezalarının Milli Birlik Komitesi'nde (MBK) oylanmasına şu yakınlarda yayınlanan anılarında ışık tuttu. Meğer 'Silahlı Kuvvetler Birliği' adıyla TSK içinde kurulmuş cuntanın lideri Albay Talat Aydemir, bazı MBK üyelerine telefon ederek tehditte bulunmuş. Sami Küçük, "Kendi haline bırakılsaydı, oylama farklı çıkabilir, idamlar olmayabilirdi" diyor anılarında. Talat Aydemir de iki sonuçsuz darbe girişimini takiben idam edilmişti. Yüzyüze görüşmede, Org. Başbuğ'a teşekkür dışında Anayasa Mahkemesi'nin bakacağı davalara da değinme fırsatı bulmuşlar mıdır acaba? Buldularsa, muhtemelen teknik açıdan bilgilendirme söz konusu olmuştur. Devletin iki üst düzey yetkilisi koca kulaklara yakalanmadan konuşabilecekleri temiz bir telefon hattı mı bulamayacak? Gazeteciliğe de heyecan geldi, bu bakımdan da sevinebiliriz.