Av. Mehmet YALÇINKAYA
HANZALA
Asıl adı, Hanzala bin Ebî Amir’dir. Medineli sahabelerin meşhurlarındandır. Babası Ebû Âmir, Peygamberimiz (SAV)’in Medine’ye teşrif etmesi üzerine O’na ve İslam’a düşman olmuş ve Medine’den ayrılarak, Mekke’ye gitmiş müşriklerle birlikte hareket etmiştir.
Hanzala (RA), peygamberlikten evvel de iman sahibiydi. Allah’ın birliğine inanır putlara tapmazdı. Hanif dinindendi. Müslüman olmadan evvel sık sık inzivaya çekilirdi. İnsanlardan uzak kendi halinde ibadetle meşgul olurdu. Peygamberimizin daveti üzerine hemen iman etti. Hanzala (RA)’ın doğum tarihi bilinmemekte olup Hicretin üçüncü (m. 624) yılında Uhud’da şehit oldu.
Hanzala (RA) Bedir savaşında bulundu. Savaştan bir müddet sonra evlenmek arzusunu ortaya koydu. Evlenmek, Uhud Savaşı gecesi nasip oldu. Hanımı Cemile ile zifaf gecesi sabah olmadan, orduya yetişmek için acele evinden dışarı çıktı. Abdest alma imkânını bulamadı. Yola çıkacağı sırada, Cemile, orada bulunan kavminden dört kişi çağırdı ve Hanzala (RA) ile evlendiklerini ve zifafa girdiklerini söyledi. Eğer çocuk olursa Hanzala (RA)’ın olacağını bildirip, onları şahit tuttu. Oradaki dört şahit “Buna ne lüzum vardı?” diye sordular. Cemile:
-Rüyamda semanın açıldığını ve Hanzala içeri girdikten sonra kapandığını gördüm, dedi. Rüyası hakikat olup Uhud Savaşında Hazreti Hanzala şehit oldu. Gerçekten de o gece hamile kalan Cemile’nin Abdullah isminde bir oğlu oldu. Abdullah bin Hanzala olarak tanınan bu oğlu, Yezîd zamanında şehit edildi.
Peygamberimiz (SAV) Uhud’da harp için safları düzeltirken Hanzala (RA) yetişti ve Eshâb-ı kiram arasına karıştı. Hazreti Hanzala bin Ebî Âmir, diğer sahabeler gibi can siperâne müşriklerin üzerine atıldı. Şehitlik mertebesine kavuşmak için durmadan savaştı. Daha sonra müşrikler bozuldular, dağılıp kaçmaya başladılar. Hanzala (RA) Ebû Süfyân’ın önünü kesti. Atının bacaklarını kılıcıyla uçurdu. At, kuyruğunu iki bacağı arasına sokup, arka ayakları üzerine çökünce Ebû Süfyân yere düştü. Korkudan ne yapacağını şaşıran Ebû Süfyân, “Ey Kureyş ben Ebû Süfyân’ım Hanzala beni öldürecek yetişin” diye sesi çıktığı kadar bağırmağa başladı. Müşriklerden birisi arkadan yaklaşıp haince, Hanzala’yı sırtından mızrakladı. Hanzala karşılık vermek istese de şehit olarak orada canını verdi. Ebu Süfyân kalkarak kaçtı. Hanzala’yı Bedir’de öldürülen oğlu yerine öldürülmüş kabul etti.
Hanzala (RA) şehit olunca Peygamberimiz “Ben, meleklerin Hanzala’yı gökle yer arasında gümüş bir tepsi içinde yağmur suyu ile yıkadıklarını gürdüm.” buyurdu.
Ebû Useyd Sa’îd (RA) diyor ki: “Gidip Hanzala’ya baktım. Başından yağmur suyu akıyordu. Döndüm bunu Resûlullah (SAV)’e haber verdim. Peygamberimiz, hanımına haber gönderip bunun sebebini sordu. O da Uhud için evinden çıktığı zaman Hanzala’nın cünüp olduğunu bildirdi.” Hanzala (RA) Uhud’a yetişmek için çok acele davranmış, yetişememek korkusu bütün benliğini kapladığından acele ile gusül etmeyi unutmuştu.
Bundan sonra Hanzala’nın adı Gasîl-ül-Melâike (Melekler tarafından yıkanmış kimse) diye anıldı.
Ashab-ı Kiramın meşhurlarından Hz. Hanzala (r.a) anlatır:
“Bir defasında, Resulullah (SAV)’in huzurunda idik. Çok güzel bir sohbet oldu. Gönüllerimiz yumuşadı, gözlerimizden yaşlar boşandı. Sanki dünyada değil ahiret âlemindeydik. Sohbetten sonra eve varınca dünya işleri ile ilgili bazı hususları konuştum. Bu konuşma epey uzun sürdü. Bir müddet sonra, sohbetin tesiri üzerimden kalkınca kendi kendime şöyle düşündüm.
Biraz önce Resulullah’ın huzurunda idim. Ruhi yönden çok farklı bir vaziyette idim. Şimdi o hal, lezzet kalmadı. Acaba ben münafık mıyım, endişesi hâkim oldu. Kendimi birden dışarı attım. Şuursuz bir şekilde sokaklarda yürümeye başladım. Dolaşırken de:
-Hanzala münafık oldu, diye bağırıyordum.
Bir ara karşıma Hz Ebu Bekir (r.a) çıktı. Benim bu halimi görünce, hemen yanıma geldi. Ben:
-Hanzala münafık oldu, diye bağırdıkça o;
-Hayır, ya Hanzala sen münafık olmadın, diye karşılık veriyordu. Beni sakinleştirmek için çok uğraştıysa da muvaffak olamadı. Ben doğruca Resulullah’ın huzuruna gittim:
-Hanzala münafık oldu diye feryat ettim. Resulullah:
-Hayır, ya Hanzala, sen münafık olmadın, buyurdu. Ben sohbetin tesirini ve sonrasındaki halimi arz ettim. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
-Ya Hanzala! Eğer sizin benim sohbetimde iken yükselmiş olduğunuz manevi haller devamlı kalsa, yollarda giderken melekler sizinle müsafaha ederler, evlerinizde iken hatta yataklarınızda iken bile sizi ziyarete gelirlerdi. Fakat bu hal daimi değildir, geçicidir.
Hanzala’nın bu tavrı çok dikkat çekicidir. Belki de işin sırrı Hanzala gibi olabilmekte saklıdır. Dünyanın dedikodusu ve koşuşturmacası içinde, gönlü YÂR’da olabilmek nedir diye sorsalar, Hanzala’nın taşıdığı şu endişeyi anlatmak yeterli olacaktır sanırım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.