Bilgin ERDOĞAN
İnat üzerine
İnat üzerine
“Hayır; çünkü o, ayetlerimize karşı bir inatçı kesildi.” Müddesir:74:16
Zindanın karanlık kuytularında bu ayeti, hayatın içinden okudum yine…Bir insanlara baktım bir de duvarlara…Kimi yüzler gördüm duvarlardan daha muannid ve gaddarca…Duvarlar yıkılır dedim içimden ama sanki onlar asla…
Küfür hakikatin, vicdanın,,fıtratın sevginin üstünü örten…Sevgisizlik dökülüyor sanki göklerden ve insanların yüzünde dine ve insana karşı muazzam bir nefret ve tiksinti…Kimse bir şey yapmadı açıktan bana aslında ama dost olmayan bakışların ve mimiklerin içinde yaşıyor olmanın ruha verdiği bunaltiyi yaşayan bilir belki de…
Bu bakışlara ve mimiklere kendi ülkemden de aşinayım aslında…Sessiz hakaretler, usulca aşağılamalar aslında aşinayım bunlara, tecrübesi olduğum şeylerdi bunlar… Zaman değişiyor, mekan değişiyor insan değişiyor ama okyanuslar ötesinde yine aynı suratlar…
Diyor ki içimden bir ses, yıkılmıyor insanların yüreklerindeki duvarlar yaratıldığı günden bu yana Adem.. Zira yüreklerine indirilmiş gökler ötesinden İlahi bir hatem…Ne yapsan ne etsen insanlar muannid olmayı tercih edebiliyorlar. İnsanlara hal-i leyyin, tavr-i leyyin ve kavl-i leyyin içinde yaklaşmaya çalışmanın neticesizligi karşında bu ayet yüreğime teselli oldu ve bu ayetin satır arasında anlattığı inat psikolojisi üzerinde biraz düşündüm.
Kaleme aldığım bu yazım inad psikolojisi ile ilgili tefekkurumu paylaşmaktan ibarettir.
İnad, a-na-da kökünden gelmekte olup bir şeyde direnmek, zorluk çıkarmak ve kapris yapmak anlamlarına gelir.
Bu tarz tutum sergileyenlere ise muannid yani inat eden denir.Halk arasında deyim haline gelmiş olan “Nuh dedi peygember demedi” cümlesi bu tutumun aslında çok eskilere kadar gittiğinin bir işaretidir. Yeryüzünün ilk kavmi olarak kabul edilen ve Nuh kavmi’nin küfürde inadlasmasi ve Nuh dediği halde Nuh (as)’in risaletini tasdik etmemesi inad tavrının insanlık tarihi kadar eski olduğunu gösterir.
Aslında inad tutumunu en açık şekliyle İblis örneğinde görüyoruz. İblis’in İlahi huzurdan kovulma nedeni, emredildigi şeye itiraz etmesi ve bu itirazında inad etmesidir. Dolayısıyla inad isyana ve lanete , tavr-i leyyin ise affa ve selamete sebebtir. İnad seytan’in tavrı , tavr-i leyyin ise Adem’in ahlakıdır.
Vahyin öğretilerine karşı inatçı tutum sergilemek küfre, fitratin yasalarına karşı inad etmek felakete, vicdanın sesine karşı gelip inatlaşmak zulme ve insanın içindeki biricik rehber olan aklın yol göstericiliğine karşı inad ise cehalete sebeb olur. Şayet gerçek huzur, aklın,vicdanın, fitratin ve vahyin sesini dinlemekle mümkünse bu değerlere karşı inad sergilemek ve onların yol göstericiliğine yüz çevirmek gerçek anlamda huzursuzluğa neden olacaktır.
Vahiyle inatlaşmak
Vahiyle inadlasmak küfrün ta kendisidir. “O kafirleri uyarsanda uyarmasanda birdir zira onlar asla iman edecek degildir” (Bakara 2:6) ayeti buna delil olarak bilinir. Bu anlamda seytan ilk muannid ve Ilahi huzurdan kovulandir.
Dolayısıyla inad küfrün bel kemigidir. Karun, Firavun ve Nemrud misallerine bakacak olursak onların hangi psikoloji ile inkar etmede direndikleri daha iyi anlaşılır. Bu isimler peygamberlerin doğruluklarına, ahlakına ve tüm şahid olduklarına rağmen niçin iman etmediler sorusunun bir anlamda cevabıdır inad. İslam teslimiyet ise inad İslam ahlakının karşısına dikilen en yıkıcı tutumdur. Tarih içinde nice topluluklar ve insanlar içlerindeki inad putunu deviremedikleri için iman gibi bir ni’metten ve hakiki huzurdan mahrum kalmışlardır. İnad böylesi recmedilmesi gereken bir gayri ahlaki tutumdur.
Vicdanla inatlaşmak
Insanın vicdanıyla inatlaşması ise zulme neden olur. Aslında insan vicdani kişinin kötülük yapmasına engeldir. Ancak insan o sesi dinlemez ve inad ederse ve vicdanını sükût ettirmeyi başarırsa o dem kötülük yapabilir.İnsan şayet vicdan sahibi ise yeryüzündeki fenaliklari nasıl isleyebiliyor sorusunun cevabıdır inad. İnsanda vicdan olduğuna göre bir kimse bir fenalığı yapmaya niyet ettiğinde aslında vicdani ona Dur yapma ! der. Vicdan ile o insan arasında sessiz bir diyalog gerçekleşir.
Vicdan yapma dedikçe o insan hayır yapacağım der. Sonunda o kişi vicdanını alt eder ve o kötülüğü işlemiş olur. Tarihin içinde temayyuz etmiş Firavunlardan, çağın Adolf Hitlerine kadar her zalim vicdanlarıyla inadlasarak onu susturmayı becermiş kişilerdir.Çöllere kızları diri diri gömen zihniyetten, günümüz kürtaj masalarında katledilen bebeklere kadar herkes herhangi bir zulüm işlediğinde aslında önce vicdanlarıyla inatlasiyorlardi. işte bu nedenle kişiyi zalim kılan öncelikle inad psikolojisidir ve onun için zulme meydan okumanın on şartı insanın yüreğindeki inad putunu recmetmesidir.
Fıtratla inatlaşmak
Insanın fıtrat yasalarıyla inadlasmasi ise felakete neden olur. Varlık, İlahi senfoniye itiraz etmez. Şayet inatlaşsaydı varlık aleminde hayat olmazdı. Güneş fıtratıyla inatlaşsa ve ışık vermeseydi yeryüzünün bağrına ve yağmur toprağı beslemeseydi, ağaçlar meyva değil zehir sunsaydı insana , yeryüzünde hayat olmazdı. Ancak varlık senfonisinin şefi makamında atanan insan yeryüzünde çatlak ses çıkarmaya namzet tek varlıktır. Ozonu delen insandır, yeryüzünde etnik temizleme yapan, su kiriligine neden olan, teneffüs ettiği havaya zehir katan yani kendi felaketini hazırlayan insandır.
Fıtratı insana sen yeryüzünde yaratılmışların en şereflisin dediği halde, şerefsizlik yaparak fitratiyla inatlaşan varlık insandır ve o yüzden felaket insan içindir. Eskiler zulm ile abad edenin akıbeti berbat olur derler. Onun için insan fıtratı'nın sesini dinlemeli ve fıtrî yasamalidir. Vatikan, bin yıllardan beri insan fıtratı görmezden geldiği için kendi yetiştirmiş olduğu din adamlarının davranış sapmalarina neden olabilmektedir. Vatikan’ın insan fıtratıyla inatlaşmasının tipik misalidir papazlara evlilik izninin çıkmaması.
Aklın yasalarıyla inatlaşmak
Aklın yasalarıyla inatlaşmak kişiyi cehalete sevkeder. Aklın yolu birdir ve makul olan her zaman izlenilmesi gereken yol olmalıdır. Cafer bin Ebi Talib “Akil insanın içindeki peygamber, peygamber insanın dışındaki akıl “ ifadesiyle aklın önemini en veciz tarzda özetler. Kur’an “Allah akletmeyenlerin üzerine pislik indirir” (Yunus,100) ayetiyle cehalet pisliğinin akletmeyen insanın akıbeti olduğunun altını çizer. Fransız düşünür Bernard Barton “Düşüncelerde inad ve şiddet, aptallığın en açık belirtileridir” der. Bu anlamda insanın makul olan ile inatlasmasi cehaleti beraberinde getirir. Aklıyla inatlaşan rehbersiz kalmaya mahkumdur. Insanlığın en acı hatıraları toplumların ve bireylerin aklını isletmemeleri sebebiyle olmuştur.
Evet, vahye inat etmenin akıbeti küfür, vicdanla inatlaşmanın sonucu zulüm, fıtratın yasalarıyla inat etmenin neticesi felaket ve aklın karşısında inat etmek ise cehalettir.
İnad psikolojisi
O halde insanlarda inad sui ahlakının çok görülmesinin nedeni nedir ? İnsanlar niçin muannid oluyorlar ve bunun altında yatan psikoloji nedir? İnsanlar için bu tutumlarını degistiremiyorlar? Sorulan bu sorularda yerinde ve sağlam sorulardır üzerinde durulması gereken.
İnsanlar, öncelikle inad sui ahlakını kafalarında büyük bir sorun olarak görmüyorlar. Bir insana “Ne kadar inatcisin? “ dendiğinde insanların yüzünde gülücükler olusabiliyor. İnsanlar birbirlerine Keçi gibisin! diyerek şakalaşıyorlar. Dolayısıyla inad tasavvurlarda ciddi bir sorun olarak görülmüyor. Oysa ki inad değince tasavvurlarda belirmesi gereken sevimli bir keçi yavrusu değil lanetlenmiş olan şeytan olmalıdır. İnad denilen sui ahlak nice toplulukları iman ni’metinden mahrum bırakmıştır. İnad böylesi lanetli bir hastalıktır. Oysa ki bu hastalık tasavvurlarda ciddiye alınmamaktadır. Durum öyle olunca elbette ki tasavvurdaki milimetrik sapmalar düşüncede metreye ve ahlakta kilometrelere denk geliyor ve insanlar bu kötü ahlaki ıslah yoluna gitmiyorlar.
İnad psikolojisi’nin temel nedenlerinden birisi de çocuk yaşlarda hiperaktivite bozukluğu ile meydana çıkan karşı gelme bozukluğudur. O yaşlarda çocuk ebeveynini kızdırır ve anne-babasının istemediklerini yapmaktan gizli haz alır. Onların telaşlı tepkileri çocuğu eglendirdiginden çocukta karşı gelme bir huy haline gelir.Bu kişilik bozukluğu ise çocuğun hayatını etkileyecek sorunlara yol acar.
İnad psikolojisi daha çok ben merkezli yaşayan, bencil ve ego-sentrik kimselerde görülür. Üzerine toz kondurmak istemeyen ve hayatı kendi penceresinden gözlemleyen ve dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden bu tiplerin egoları tavan yaptığından inad kişiliklerinin adeta bir parçası olmuştur. Bu tur insanlar genelde değişime karşı direnen, konservatif ve statükocu tiplerdir. Bu nedenle dışa kapalı ve içe dönük insanlarda inad hastalığı daha net görülür. Zira dış ve iç dengesini kurmuş insanlar sosyal hayatın öznesi olduklarından bu sorun onlarda görülmez. Muannid bir insanın ise sosyalleşmesi mümkün değildir.
Inad ve Cemaat
Bu hastalık sadece bireylerin değil cemaatlerin,cemiyetlerin ve siyasi oluşumlarında başına musallat bir beladır. Bazı toplumsal gerçekleri,siyasi realiteleri bazı camialar görmemek için direnirlerse kendi sonlarını hazırlayacak bir akıbet kendilerine yakın demektir.Siyasi relatiteyi inkar etmede muannid olmak ayri bir felakettir.
Netice-i kelam
İnad, huzurlu bir hayatın zehiri kanımca…Saadetin kollarındaki kelepce…Bir gönül hastaligi…Kufrun bel kemiği ve Firavunca bir tutum…Seytanin ve seytanlasanlarin İlahi huzurdan kovulma gerekcesi…Sabirla karıştırmamak lazim…Sabir Hak için direnmek, inad batıl icin…Ancak sabır ile inad arasındaki ilişki zemzem suyu ile zehirli su arasındaki ilişki gibi…Mahiyetleri farklı benzeselerde…İnad hayatı zehirleyen, sabır ise hayat veren. Onun için ben derim ki inad, bir sui ahlaktır recmedilmesi gereken ve sabır ahlakına tebdil edilmesi gereken.
Bilgin Erdoğan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.