Gezi Parkına Usta Yürüyüşü

Gazeteci Avni Özgürel Gezi Parkı Olaylarını değerlendirirken, “Sinir uçları açıkta. Acilen çözüm bulunmalı” diyordu.

Diş Hekimi Abdülkerim Karaağaç yıllar önce bir sohbetimizde sağlığımızla ilgili ihmallerimizi anlatırken kendi mesleği üzerinden bir tanımlama yaparak, “Dişlerimiz işlerimize, işlerimiz dişlerimize benziyor” demişti. Devamında ise bazı hastaların ağzını mezarlığa benzeterek manzarayı şöyle tarif etmişti; “çürük, çukur, bakımsızlık hepsi bir arada ve tam bir terkedilmiştik hali!.”

Gezi parkı Olaylarının ilk günlerinde bir görüşme için gittiğim Harbiye’den Kabataş’a kadar yürüdüm. Haliyle Gezi Parkı’nın tam ortasında geçtim. Fikren birbirinden o kadar uzak insanı bir araya toplayan motivasyon kaynağı ne olmalı? Sadece Gezi Parkından sökülecek birkaç ağacın kurtarılması amacı onları bir araya getirmeye yetmeyeceğine göre, asıl birleştirici güç protestocuların “Başbakan Erdoğan’a olan nefreti” mi?

Başbakan Erdoğan karşıtlığı da, benim Taksim’de gördüğüm birlikteliği, diğer meydanlarımızdan, illerimizden hatta başka ülkelerden verilen açık desteği açıklamaya yetmiyor. Olayların çapını, yayılma hızını ve birbirine bu kadar uzak çevrelerin nasıl dayanışabildiğini görünce, bu büyük organize işin kotarılmasında birden çok “usta el”in devrede olduğunu düşünmek zorunda kaldım.

Bu düşüncem, Gezi parkındaki insanların tamamın niyetini sorgulamak ya da kullanıldıklarını iddia etmek anlamı taşımıyor. Onların içinde gerçekten çevreci, hükümetin icraatlarını özel hayatlarına fazlasıyla müdahale gibi gören samimi protestocular vardır elbette. İçlerinde, mevcut hiçbir siyasi partiye o vermeyecek kadar bağımsız gençlerin de az olmadığı aşikâr.

Ne var ki, protestocuların bir kısmının iyi niyetleri ve bağlantısızlıkları da bu büyük organizasyonun arkasında çok sayıda “usta”nın olduğunu düşünmemize engel değil.

Başbakan Erdoğan’ın “faiz lobisi” olarak özetlediği iç ve dış çevreler asla yabana atılamaz. 24 TV’nin Genel Yayın Yönetmeni Yiğit Bulut’un günlerdir haykırdığı gerçekler kesinlikle göz ardı edilemez.

Bu büyük krizden çıkış için ağır sorumluluk, bu güne kadar çok sayıda krizden başarıyla çıkıp oylarını artıran Başbakan Erdoğan’ın omuzlarında.

Zira hastanın diş etlerinde çekilme olmuş, sinir uçları açığa çıktığı için bütün dişleri sızlıyor. Birkaç dişin çekilmesiyle hasta rahata kavuşturulamaz. Hatta yanlış dişlerin çekilme tehlikesi bile var. Önce genel bir antibiyotik tedavisi başlatılmalı, ağrı kesici verilmeli. Sonrasında sağlıklı bir ağız için gereken bakım ve tedaviye devam edilmeli.

Sevmeyenlerinin de hakkını teslim edip, “siyaset ustası”, “en başarılı siyasi iletişimci” diye tanımlamaktan kaçınmadığı Başbakan Erdoğan, “ustaların işi” olduğu anlaşılan bu krizi çözecek “usta”nın ta kendisidir. Zira Erdoğan, son seçim öncesinde ustalık döneminde olduğunu kendisi söylemiştir.

Kamuoyu araştırmalarına, vatandaşın tepkilerine, bilenlerle istişareye çok önem verdiğini bildiğimiz Başbakan Erdoğan’ın elinin altında, yanı başımızda duran büyük problemin boyutlarıyla ilgili çok sayıda veri ve analiz mutlaka mevcuttur. 10 yıllık iktidarı boyunca çözmek zorunda kaldığı “nur topu gibi” onca kriz de Başbakan’a çok ciddi tecrübeler kazandırdı.

Geriye, Başbakan’ın çözüm için bir zamanlama gözettiğini düşünmemiz kalıyor.

Çözüm için gecikildikçe hastasının ağzındaki sızılar artıyor, bu da genel sağlık durumunu ve bütün hayatını olumsuz etkiliyor.

Bu arada hastaya sağdan soldan telkinler devam ediyor. Kimisi “gargara” tavsiye ederken, kimileri de “çektir hepsini kurtul” diyor. Hariçten gazel okuyanların bir kısmının hastanın sağlığının normalleşmesi gibi bir derdi yok. Onlar ellerine geçirdikleri bu fırsatı değerlendirip asıl hedeflerine ulaşmanın peşindeler.

Kimileri, Başbakan Erdoğan’ın krizin ilk günlerinde Gezi Parkına uğrayıp gençlerle yapacağı birkaç dakikalık sohbetin, olayların seyrine ciddi bir etki yapabileceğinden söz ediyor.

Belki de Başbakan Erdoğan’ın elinin altındaki veriler ve bunca yılın siyasi tecrübesi, O’nun herkesin ilk aklına gelen adımı atmasına engel oldu.

Bu gün ise kimse Başbakan’ın Taksim’e gitmesini beklemiyor. Ondan şefkatli bir dokunuş, yeni bir iletişim yürüyüşü bekleniyor. Onun alacağı kararlar ve vereceği mesajlarla meydanların boşalabileceğine, gençlerin evlerine dönebileceğine inanılıyor. Hatta, Ak Parti’ye hiç oy vermemiş gençlerin bir kısmının oyları bile alınabilir.

Başbakan Erdoğan’ın yüreklere sevgiyle dokunan bir açıklaması bekleniyor.

Ünlü iletişim uzmanı Ali Saydam da, son günlerde kaleme aldığı yazılarda ve katıldığı televizyon programlarında iyi tanıdığı, tahlil ettiği ve iletişim becerilerini bildiği Başbakan’dan çözüm için yeni bir adım bekleyenler arasında.

Ülkemizin selameti, gençlerimizin geleceği ve her geçen gün yıldızı parlayan Türkiye’nin vakit kaybetmemesi için Başbakan’ın ustalık dönemi adımlarından birkaçını daha atmasını bekliyoruz.

1950 sonrası sık sık önü kesilen Türkiye bu badireyi de atlatacaktır. Gezi Parkı olaylarından çıkarılacak derslerle gücünü artırmış ve dünyanın mazlum coğrafyalarıyla daha fazla ilgilenen bir bölge, hatta dünya gücü haline gelecektir.

Daha güçlü, müreffeh ve huzurlu bir Türkiye ve dünya için saflar sıklaştırılmalı.

 

gumuslale@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.