xxx09
Fehmi Koru’ya efendice soruyorum
FEHMİ Abi...
Dün yazdığın “Çarpıt oğlum çarpıt” başlıklı yazını baştan sona büyük bir dikkatle okudum.
Bir hırsla Ertuğrul Özkök’ü eleştirmişsin.
Diyorsun ki: “Konuları çarpıtıyor.”
Diyorsun ki: “AK Parti’nin kapatılmasını istedi.”
Diyorsun ki: “Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasına karşı çıktı.”
Diyorsun ki: “411 el kaosa kalktı diye başlık attı.”
Diyorsun ki: “Ama yenildi. Her istediğinin tam tersi oldu.”
Özkök’ün günahlarını saydıktan sonra, bunun sonucunu da yazıyorsun:
“Patronunu patronluktan etti.”
Yetinmiyorsun, şunu da ekliyorsun:
“Aydın Doğan ve aile fertlerini ne hale düşürdü Ertuğrul Özkök...”
Sevgili Fehmi Abi...
Diyelim ki...
Bir gazetenin “genel yayın yönetmeni”, hep yanlış öngörülerde bulunuyor.
Siyasal özlemleri çok demokratik değil.
En çok oy alan parti ile arasında görüş farklılığı var, kendisini o partiye yakın hissetmiyor.
Yakın hissetmediği için de siyasi tahminlerini de bu eksende yapıyor.
Mesela Meclis çoğunluğunun sahip çıktığı bir yasal düzenlemenin, kaosa yol açabileceğini düşünüyor.
Ve sonuçta hep yeniliyor, hep dediğinin tersi çıkıyor...
Hadi bunlara “Tamam” diyelim...
Peki söyler misin Fehmi Abi...
Siyasi öngörüleri yanlış çıkan, tavrı yeterince demokratik bulunmayan ve yaklaşımı itibariyle Türkiye toplumunda karşılığı olmayan bir “genel yayın yönetmeni”, kendi medya grubuna ya da patronuna nasıl bir zarar verebilir?
Benim bildiğim iki açıdan zarar verebilir:
BİR: Çıkardığı gazetenin tirajı yerlerde sürünür, toplum o gazeteye sırt çevirir ve patron bu durumdan acayip zararlı çıkar.
İKİ: O gazete popülaritesini kaybeder.
Gel, beraber bakalım Fehmi Abi...
Ertuğrul Özkök’ün yönettiği Hürriyet Gazetesi’nde bu türden bir “zarar” söz konusu mu?
Okur kaybı var mı? Tiraj yerlerde mi süründü?
Patron, kârlılık açısından herhangi bir zarara mı uğradı?
Tabii ki hayır...
O halde Ertuğrul Özkök’ün genel yayın yönetmenliği nasıl oldu da patron Aydın Doğan’ı zor durumda bırakabiliyor?
(Ve konuyla doğrudan ilintisi olmayan başka bir soru: Senin gibi her şeyi doğru okuyan bir yazarın gazetesi neden okunmuyor? Senin patron ne diyor bu işe?)
Fehmi Abi...
Yoksa sen, daha önce de yaptığın gibi, yine “vergi cezası” meselesini mi gündeme getirmek istiyorsun?
Yoksa sen, “Gazeteniz istediği kadar kâr etsin, istediği kadar popüler olsun, istediği kadar tiraj alsın, hiç mühim değil... Gazetenin başındaki isim siyasi iktidarla çekişirse patrona da vergi cezası gelir kardeşim” demek mi istiyorsun?
Bu durumda...
İktidara karşı büyük ayıp etmiş olmuyor musun?
İktidar, “Vergi cezasının Doğan Grubu’nun yaptığı yayınlarla ilgisi yok” derken, senin iki de bir böyle yazman, “Vergi cezası yayınlardan dolayı verildi” yaklaşımını haklı çıkarmıyor mu?
Sen böyle yazdıkça iktidarı çok ama çok ağır bir ithamla yüz yüze getirmiş olmuyor musun?
Ve bu yazdıklarınla “Türkiye’de basın özgürlüğünün kısıtlanması” konusunda zaten ayağa kalkmış olan AB çevrelerine “müzevirlik” yapmış olmuyor musun?
Saba aradı
“SABA Tümer kahkaha atarken bana neler oluyor” diye yazdım ya...
Saba Tümer aradı...
Önce bir kahkaha... Ardından bir kahkaha daha... Ve yine kahkaha...
Tam asabiyetim tavan yapmaya başlamıştı ki, “Ben kahkaha atarken bana da bir şeyler oluyor” demesin mi?
Ardından da “Birçok kişinin duygusuna tercüman olmuşsun” diye eklemesin mi? Zaten yüzü yumuşak bir adamım, böylesi bir âlicenaplık karşısında “Hay Allah” dedim ve hafiften yumuşadım...
Yerinde ve kararında karşılıklı kahkahalarla devam eden konuşmamızın ardından şuna ikna oldum:
Saba Tümer artık “kahkaha kontrolü” mekanizmasını devreye sokacak.
Hayırlı bir iş yaptık vesselam...
Muhafazakâr okur tepkisindeki değişim
GÜÇSÜZKEN: “Sayın beyefendi... Bu yazdıklarınızda haklı olabilirsiniz... Tamam, bizim siyasi sözcülerimiz, sözünü ettiğiniz türden
hatalar yapmış olabilirler... Ama bir de şunu düşünün: Gücü elinde bulunduranlar da şu hataları yapmadılar mı? Ne olur olaylara tek taraflı bakmayın... Bir tarafın hatalarını yazarken, diğer tarafın hatalarını da yazın”.
GÜÇLENİNCE: “Ulan adi şerefsiz... Ulan asker yalaması... Sen istesen de istemesen de demokrasi gelecek ulan bu memlekete... Demokrasi gelecek ve sizin gibiler kaçacak delik arayacak... Bu millet size cezanın en büyüğünü verecek... Ananızı da alıp gideceksiniz lan buralardan... Demokrasi sopası kafanıza inecek ulan... Adi, şerefsiz, alçak herif...”