Lokman KUZU
Fay Hatları ve Depremler
Depremler gezegenimizin çekirdeğindeki dinamik süreçlerin sonucu oluşur. Bildiğimiz en yıkıcı doğal felaket odur. Tektonik olmayan depremler hariç fay hatları (fault lines) boyunca olur. Bu ister kara parçası olsun, ister deniz altı. Her yıl yaklaşık 800.000 fazla sarsıntı meydan gelir. Ancak çoğunu hissetmeyiz.
Dünyanın yüzeyinde bir kabuk (Earth crust) var. Bu kabuk yaklaşık 15 ila 20 km kalınlığında. Fay hatları da bu kabukta yer alır.
Fay hatlarının tespiti 112 yıl önce 1911 yılında yapılmıştı. Bu keşif ile depremlerin kaynağı ve süreci hakkında bir fikir edinildi. Böylece 1950'lerin sonlarında Dünya'nın kabuk levhalarının ve levha tektoniğinin keşfinin temeli atıldı. Dünyanın yapısını anlamak adına büyük bir atılım gerçekleşti. Dünyanın iç süreçlerine ve kayaların stres altında nasıl davrandıklarına dair fikirler geliştirildi.
Bilim insanları bu fay hatlarını belirleyerek depremlerin nerde olduğunu tahmin etmeye başladılar.
Biraz geriye giderek süreci anlatalım.
1750'ye gelindiğinde, bilim adamları, Dünya'nın üst kabuğunda iki farklı kaya türünün bir araya geldiği yerde kıvrılarak giden fay hatları (uzun çatlaklar gibi) olduğunu biliyorlardı.
Not: Depremden bir hafta önce Van'a Gençlik ve Spor Bakanlığının davetlisi olarak gittim. Şehirden geçen fay hattını direk gördüm. Bunun için bilim adamı veya jeolog olmaya da gerek yok.
1900 yılına gelindiğinde, bilim adamları bu fay hatlarının depremlerle ilişkili olduğunu da biliyorlardı. Ancak bilim adamları bir hata yapıyordu. Depremlerin fay hatlarına neden olduğunu düşünüyorlardı. Bu konuda herkes hemfikirdi. Sanki kabuk, bir depremle çatlamış, bir tarafı diğerinden kayarak kaya uyumsuzluğu yaratan pürüzsüz bir kaya bloğu gibiydi. Depremler olmuş ve fay hatları geçmiş depremlerin kalıntısı idi.
Harry Fielding Reid
Depremler konusunda fikrimizi değiştiren çalışmaları Harry Fielding Reid isminde bir bilim insanı yaptı. Harry Fielding Reid, 1859'da Baltimore'da doğdu. Baltimore, Maryland eyaletinin bir şehri. Harry, ilk eğitimini İsviçre'de aldığında, yukarıdaki fikirler jeoloji derslerinde öğretilen şeylerdi. Harry'nin öğrendikleri de onlardı. Yani depremler fay hatlarını oluşturuyordu. Bununla birlikte depremler ve fay hatları Harry'nin pek umurunda olmadı. İsviçre'de yaşarken, birincil ilgisini dağlara ve buzullara odakladı.
Harry, 1865'te (16 yaşında iken) Johns Hopkins Üniversitesine gitmek için Baltimore'a döndü. Jeoloji alanında doktora alacak kadar uzun süre kaldı (1885). 1889'dan başlayarak, buzullar üzerine araştırma yapan bir üniversite profesörü olarak görev aldı. Alaska ve İsviçre Alpleri boyunca epey seyahat etti ve buzulları, hareketlerini, oluşumlarını ve arazi üzerindeki etkilerini haritaladı ve inceledi. Buzul yapısı ve hareketi üzerine makaleler yazdı.
Nisan 1906'da büyük San Francisco depremi oldu ve şehrin çoğu ya yıkıldı ya da yandı. 1906'nın sonlarında Kalifornia eyaleti, San Francisco depremini incelemek ve gelecekteki olası depremlerin durumuna yönelik riski belirlemek için Kalifornia Eyaleti Deprem Araştırma Komisyonu'nu kurdu. Harry'den bu dokuz üyeli komisyonun bir üyesi olarak görev yapması istendi. Bu komisyon çalışması, Harry'nin ilgisini depremlere ve fay hatlarına yöneltti. San Andreas fay hattını haritaladı ve inceledi ve diğer fay hatlarını haritalayarak orta Kaliforniya kıyı bölgesini dolaştı. Her zaman şu soruya cevap aradı: Depremlere ne sebep olan neydi?
Harry, Kalifornia fay hatları boyunca kayaları dikkatlice inceledi ve bunların sadece ani bir depremin sarsıntısından değil, uzun süreli fiziksel stresten muzdarip oldukları sonucuna vardı. San Andreas fay hattı boyunca uzanan kayalarda, deprem olmadan yüzyıllar önce, hatta bin yıl boyunca büyük gerilimlerin var olması gerektiğini gördü.
Bu, önce fay hatlarının var olması gerektiği ve depreme bu hatlar boyunca uzanan gerilimin neden olduğu anlamına geliyordu. Kayalar kopana kadar stres biriktikçe birikti. Ve bir yerde depreme sebeb oldu.
Harry, lastik bantlar gibi hareket eden fay hatları boyunca kaya katmanlarının görüntüsünü inceledi. Bu fay hatları boyunca yerin derinliklerindeki gerilimler, kayaları farklı yönlere çekerek bu kayaların elastik gibi gerilmesine neden oluyordu. Gerilme kırılma noktasına ulaştığında, kayalar elastik olarak geri çekiliyor ve bu da bir depreme neden oluyordu.
Eskilerin bildiği gibi değil, depreme fay hatlarının neden olduğunu iddia etti. Bu, fay hatlarını incelemenin depremleri tahmin etmenin bir yolu olduğu, yalnızca sonuçlarını incelemek olmadığı anlamına geliyordu. Harry, dünyayı sarmış fay hatlarından oluşan labirentin önemini keşfetmişti.
Şimdilerde depremleri artık hassas bir şekilde tahmin edebiliyorlar. Deprem uzmanları bas bas bağırıyor. İstanbul depremi, Maraş depremi deyip duruyorlar. Kim dikkate alıyor? Bazı kurumlarımızın bu işi dikkate aldığını ve hazırlık yaptığını biliyoruz. Ancak bununla birlikte çoğumuzun bir bina alırken dikkat etmediğimiz husus olduğunu bilelim.
MS. 13 Aralık 115 yılında Antakya (Hatay)'da deprem olmuş ve 260.000 kadar kişi ölmüştü. Dönemin kralı da siz hristiyanlar yüzünden oluyor bunlar diye başpapazı aslanlar önüne attırmış. Yıl 2023. Tarih tekerrür etti. Maalesef.
Bu arada 1906'daki yıkıcı San Francisco depremi, San Andreas fayının her iki tarafındaki kara yüzeylerini 6,4 m kadar yatay olarak kaydırmıştı. Asrın depremi dediğimiz Pazarcık depremi ise 7.3 m kaydırdı. San Andreas fay hattı ile ilgili 2015'te çıkan Hollywood filmini izleyebilirsiniz. Amerika orda da "Sendai depremi ne ki, en büyüğü bizde olacak" gibi bir sidik yarışına girmiş hissettim. Senaryoda 9.6 şiddetinde oluyor deprem.
Zaman zaman Japonya'da, Şili'de çok daha şiddetli depremler oluyor. Ben 2012 yılında Tokyo'nun güneyi Kamakura'da çalıştım. Fujisawa'da oturdum. Her an deprem oluyordu. Depremden 10-15 saniye önce mahalleye uyarı sesi geliyordu. Ayrıca cep telefonlarına veriyorlardı bu uyarıyı. Japonlar 7 şiddetindeki depremlere alışık. Binadan dışarı bile çıkmıyorlar. Biz de ise yıkıcı oluyor. Aklımızı başımıza toplayıp önlem almalıyız.
Bir konuda bir açıklama daha yapmak istiyorum.
Deprem ve HAARP
Çeşitli haberler, yorumlar ortalıkta dolaşıyor. Kimi inanıyor, kimi inanmıyor. İyonosfer mercekmiş falan filan.
Diyelim ki bu teknolojiye sahipler. Öyleyse bu teknolojiyi niye başkasına kullanmıyorlar? Niye biz? Ama konuşmamız gereken bence bu değil.
Deprem, bu ülkenini bir gerçeği. Niye deprem yönetmeliğindeki eksikleri konuşmuyoruz? Veya yapılması gereken adımları. Denetlemenin sağlıklı nasıl yapılması gerektiğini konuşalım. Adamın elinde böyle bir teknoloji varsa bile bize birşey yapamasın. 9 veya 10 şiddetine dayanıklı evler, binalar yapalım. Sismik izalotör, radyal temel kullanalım. Bunları konuşmuyoruz, ne idüğü belirsiz senaryolar üzerinde gündem oluşturuyoruz.
Her 10 yılda bir darbe, her birkaç yılda da deprem ile uğraşacağımıza adam gibi sistemi kurup işletelim. Yoksa mehter takımı gibi iki ileri bir geri yaparız. Bunu kendime de söylüyorum. Şimdi ilk yapacağımız şey şu olsun:
Herkes yaşadığı binanın deprem raporunu istesin. Bir uzmana kontrol ettirsin. Burdan başlayalım...
Allah bu millete bir daha böyle felaket yaşatmasın. Dua edelim, tevekkül edelim. Ama tevekkülün şartını yerine getirmedikçe başımıza gene geleceğini bilelim.
Prof. Dr. Lokman Kuzu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.