Salim YILMAZ
FAS GEZİ NOTLARI 4- MARAKEŞ
Fas seyahatimizin dördüncü gününde Kazablanka’dan yaklaşık 2,5 saatlik yolculukla Marakeş şehrine geldik. Marakeş Fas’ın gezginler tarafından en çok ziyaret edilen şehirlerinden biridir. Ülkenin ilk başkenti olma özelliğini taşıyan şehir Atlas dağlarının eteklerinde kurulmuştur. Atlantik ile Fas arasında bir geçiş noktası oluşturmaktadır. Fas'ın önemli şehirlerinden biridir. Marakeş "Kırmızı Şehir" gelmektedir. Fas'ın tarihi Berberilerden gelmektedir. Berberiler ülkenin kadim halkıdır. Fas'ın Arapça ve Berberice olmak üzere iki resmi dili vardır. Ülkede bu iki dil konuşulur.
Şehrin girişinden itibaren ana caddenin iki yanındaki kızıl rengin hakim olduğu yapıları izliyoruz. İlk bakışta Marakeş gelişmiş, düzenli caddeleri ve modern yapıları olan bir şehir olarak karşımıza çıkıyor. Kızıl renkli toprak evleri, cıvıl cıvıl pazarları, lüks otelleri ve canlı gece hayatıyla modern hayatın üç bin yıllık tarihe karıştığı bir şehirdir. Halbuki Marakeş denilince bizim zihnimizde hep kadim kültüre ait, tarihi yapılar canlanmaktaydı. Acaba diyoruz, nerede bu yapılar? Bu merakımızı rehberimiz gideriyor.
Rehberimiz Ali Bey günün programı ve Marakeş şehri hakkında gezi grubunu bilgilendiriyor. “Marakeş kent, surların içindeki eski şehir ‘Medina’ ile ‘Yeni Şehir’ olarak adlandırılan ‘Guéliz’ olarak ikiye ayrılıyor. Medina diye adlandırılan eski şehirde tarihi yapılar ve dünyaca tanınan açık pazarlar mevcuttur. Guéliz yani yeni şehirde ise modern binalar ve uluslararası markaların satıldığı dükkânlarla dolu işyerleri vardır. Gezi grubu olarak önce eski şehirde bulunan tarihi bir konakta Öğle yemeği yedikten sonra sırasıyla Kutubiye Camii, Jemaa el-Fnaa Meydanı ve son olarak Bahia Sarayını ziyaret edeceğiz.”. Bu açıklama yüreğimize az da olsa su serpiyor ve “neyse ki kadim kültürün temsilcisi yapıları yıkmamışlar” diyoruz.
Kutubiye Camii
Turistik mekânlar içerisinde Marakeş’in en tanınmış tarihi yapısı Kutubiye Camisidir. Caminin hem meydanın girişinde olması hem de yaklaşık 900 yıldır ayakta olması onu çok özel hale getiriyor. Fas’taki camilerin mimarisi bizim Anadolu’da görmeye alışık olduğumuz mimariden tamamen farklı, sizi alıp başka diyarlara götüren, büyüleyici, gerçekten inanılmaz güzelliktedir. Camilerin en çok dikkat çeken tarafı minareleridir. Bizim camilerden farklı olarak, minareleri kare şeklinde olup daha geniş ve büyüktür. Minarelerdeki renkler ve sanat bakanları kendine hayran bırakıyor,
Rehberimiz Ali Bey Kutubiye Camii hakkında grubu bilgilendirdi. “Kutubiye Camisi isminden de anlaşılacağı gibi tarihte “kitapçılar” bu caminin yanında yerleştiği için bu şekilde adını almıştır. Cami, 77 metrelik minaresiyle şehrin her yerinden görülebilen bir yapıdır. Tarihi bilgilere göre Rabat’taki Hasan kulesi, Sevilla’daki Giralda ve Kutubiye Camiinin inşaatına aynı anda başlanılmıştır. O dönem Rabat’ta meydana gelen deprem, Allah tarafından gönderilen bir mesaj olarak algılanmış, Sevilla’daki yapı hariç diğerleri yarım bırakılmıştır. Yarım sütunlar ise tamamlanmayan medrese inşaatından kalanlardır.” Rehberimizin açıklamalarına şunları da ilave etmeliyim: Bilindiği gibi bizdeki “kitap” sözcüğü Arapça’dan dilimize girmiş ve çoğulu “kütüb” olarak geçer ancak Araplar yöreye göre “kütüb, kutub” gibi farklı telaffuz edebiliyorlar. Caminin adı ile kitapçılar arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılması için bunların bilinmesinde fayda var diye düşünüyorum.
Bir diğer konu da doğal felaketlerin “uyarı” olarak algılanması güzel ama bu algının doğru yorumlanması önemlidir. Yapıların yarım bırakılması yerine, depreme ve bölge mimarisine uygun devam ettirilmeliydi diye düşünüyorum.
Rehberimiz Kutubiye camii hakkında bilgi vermeye devam ediyor.”Fas’da neredeyse bütün camilerin minareleri dikdörtgen prizma şeklinde inşa edilir. Bunun sebebi Kabe’nin kare şeklinde olması ve her bir köşesinin İslam dinindeki dört mezhebi temsil etmesidir. İslam dünyası daha sonra bu anlayışı değiştirerek her mezhebi kucaklama niteliğinde cami minarelerini silindir şeklinde inşa etmeye başlasa da, Fas’ da yapılan yeni camilerin de çoğu dikdörtgendir.” .” İnancın sanata ve estetiğe yansımasına bakar mısınız? Bu ince detayı öğrenince “inancının gereklerini yerine getiren, sanatını inançla yoğuran” sanatçılara hayranlığım bir kat daha arttı. Bir yandan da günümüzde “sanatçı” diye öne çıkan / çıkartılanları düşündüm ve “Vay arkadaş, şimdikiler sanatsa, öncekiler neydi acaba?” dedim.
Kutubiye camisinde yaklaşık üç yüz kişi ile tüm Müslümanların tek ses tek yürek olduğunu iliklerimize kadar hissederek ikindi namazımızı eda ettik. Namaz sonrası cami içindeki sütunları mimari açıdan gayet intizamlı, simetrik yapıları ince işçilik eseri süslemeleri hayranlıkla izledik. Arkadaşlar olarak cami içi süslemelerin İslam sanatının zirvesinde olduğunun göstergesidir görüşünde karar kıldık.
Jamaa El-Fna Meydanı
Jemaa “cemaat”, Fnaa ise avlu demektir. Yani toplanma, buluşma yeri anlamına geliyor. Geçmişte Fas’ın diğer şehirlerinde olduğu gibi idam cezaları Marakeş’te de halka açık olarak meydanlarda yapılıyormuş. Halk da bu infazları görmek için sabahın erken saatlerinden itibaren bu meydanda toplanıyor. infazları seyrediyormuş. Jamaa El-Fna Meydanı’nın geçmişte böyle bir fonksiyonu olduğunu da öğrenmiş olduk. Uygulama kısmı hakkında bir yorumda bulunamam ancak idam cezasının “suçun caydırıcılığı” noktasında ne kadar önemli olduğunu günümüz modern hukukçuları da biliyor ve savunuyor. Bilindiği gibi dünyanın değişik ülkelerinde idam cezası değişik şekillerde halen uygulanmaktadır. Bu da İslam Hukuku’nun devirleri aşan bir yönünü gözler önüne sermektedir.
Günümüzde Jamaa El-Fna Meydanı Marakeş şehrinin kalbidir. Meydanda yılan ve maymun oynatıcıları, Berberi çalgıcıları, seyyar satıcılar, kına yapan kadınları görebilirsiniz. Meydanın girişinde at arabaları ve tiz bir müzik sesi karşılar sizi. Birbirine karışan yemek kokuları, fotoğraf çekmeye çalışan kalabalık turistleri, ne yapacağı belli olmayan, gürültülü insanları ile tam bir kaos alanıdır desek yeridir.
Meydanda Afrika kültürünü gözlemleyebileceğiniz birçok etkinlik düzenleniyor. Aynı zamanda alışveriş yapabileceğiniz çok sayıda tezgah kuruluyor. Her gün binlerce insanın akın ettiği bu yerde yılan ve maymun oynatıcıları, kınacılar, falcılar, garip tam tam müzikleri yapan insanlar, hijyenin h'sinin bile olmadığı lokantalar, salyangoz çorbası ve portakal suyu satanları bulmak mümkündür.
Herkes son derece arkadaş canlısı gözüküyor. Sizi çekiştiriyorlar Elinizde fotoğraf makinesi ve cep telefonu varsa önce poz verip sonra hemen bahşiş istiyorlar. Bazen canınızı sıksa da bu yapışkan ısrarlar, sadece para kazanabilmek için tek çarelerinin o ısrar olduğunu düşünüyorsunuz. Eğer siz fotoğraflarını çekmek için durmazsanız kimse sizinle ilgilenmez. Fotoğraf çektirmek için her yerde olduğu gibi burada da önce pazarlık yapmayı unutmayın. Diğer yandan meydanda yeteri kadar kalabilmeniz için etrafa saçılan kokulardan rahatsız olmamalısınız. Bu kadar insanın, sıcağın, değişik hayvanların, pişen yemek kokularının birbirine karıştığı bir ortamdan başka ne beklenebilir ki?
Meydanın iç kısımlarına doğru ilerledikçe daracık sokaklarında, çarşı-pazarın içinde bulursunuz kendinizi. Dericiler, hediyelik eşya satan dükkanları ile burada Kapalıçarşı’da yürüdüğünüzü zannedebilirsiniz.
Bu meydanda yapabileceğiniz en güzel şey; meydanı keşfedip, daracık sokaklarında kaybolduktan sonra meydanı tepeden görebilen kafenin üçüncü katındaki terasında nane çayını yudumlamaktır. Çay sonrası bir yandan meydandaki insan yoğunluğunu izlerken öbür yandan hem meydandaki gösterileri fotoğrafladım hem de videoya kaydettim. Yaklaşık üç saat serbest zaman sonrası tekrar bir araya gelerek Bahia sarayına doğru yola koyulduk.
Bahia Sarayı
19. yüzyılda yapılan saray, muhteşem bir mimariye sahiptir. Bahia kelime anlamıyla ihtişamlı demektir. İçerideki zengin fayans döşemeleri, tavan süslemeleri ve ahşap oymaları zamanın ruhunu yansıtır. Sarayın ayrıca çiçek ve ağaçlarla dolu bir de bahçesi var. Sarayın avlusuna adım atar atmaz Fas ve İslam kültürü gözler önüne seriliyor. Kullanılan binlerce çini, tavanlardaki boyama sanatı kısaca ayağınızı bastığınız yerden göreceğiniz son noktaya kadar el işçiliği aklınıza kazınıyor.
İki bölümden oluşan yapıda avlu ve bahçe kısmı var. Yaklaşık 160 tane odaya sahip olan sarayın koridorlarında etrafı seyrediyoruz. Tavanlardaki ahşap oymalar, zemin duvarlardaki Fas çinileri işçiliği harika görünüyor. Duvarlardaki mozaik kaplamalar, yer karoları, seramik ve fayanslar geometrik desenli olarak yapılmış. Ahşap tavanlarda çiçek, yaprak ve dallardan oluşan süslemelerin arasına geometrik desenler yerleştirilmiş. Kolon yüzeyleri, sütun başlıkları ve lentolar bir dantel örtüyle örtülmüş gibi süslenmiş. Arkadaşlarımız sarayın odaları, bahçesi ve süslemelerini değişik açılardan fotoğraf çekimi yaptıktan sonra kalacağımız otele gitmek üzere Bahia sarayından ayrıldık.
Chez Ali Show
Daha önce belgesellerde seyrettiğim ve eğer günün birinde Marakeş şehrini ziyaret edersem ücreti ne olursa olsun mutlaka Chez Ali gösterisini seyredeceğime söz vermiştim. Gezi grubundan gösteri fiyatını pahalı bulduğu için sadece üç kişinin katıldığı 60 Euro karşılığında şehre 50 km uzaklıkta bulunan gösteri merkezinde önce yemek faslı ardından atlı gösterileri izledik. Chez Ali Berberilerin çöl hayatı hakkında bilgi veren harika bir gösteri. Merak edenler için Chez Ali’nin anlamı “Bizim Ali” demektir.
Tesisin kapısından girdiğiniz an gösteri başlıyor. Kendinizi bir anda Binbir Gece Masalının içinde buluyorsunuz. Otantik kıyafetli çalgıcılar, dansçılar, akrobatlar, develer-cüceler, bin bir cümbüş ile yemek yiyeceğiniz çadıra kadar size eşlik ediyorlar. Bol cümbüşlü görsel geçitten sonra çadırlarımıza nefis Fas yemeklerini yemek için geçtik. Çeşitli mezelerden sonra ana yemek olarak inanılmaz lezzetli bir kuzu, irmik pilavı ve nefis bir tatlının üzerine nane çayı ikram ettiler. Yemek sonrası müzik grupları sırayla masaları dolaşarak gösteri yaparak bahşiş topladılar.
Yemekten sonra asıl gösteri başlıyor. Futbol sahası büyüklüğünde geniş bir alanın etrafı oturma grupları ile çevrilmiş. Unutmadan önemli bir hatırlatma: Gösteriler açık alanda olduğu için kışın hava soğuk oluyor. Yanınızda sizi soğuk havadan koruyacak elbise almanızı tavsiye ederim. Herkes yerini aldıktan sonra elinde kuru sıkı silahlarla atlı Berberi sporcularının gösterisi başladı.
İki gruba ayrılan gösteri ekibi birbirilerine kuru sıkı tüfekleri ateşleyerek saldırı esnasında atların yan tarafına saklanıyorlar. Her şey canlı canlı gözlerinizin önünde sergileniyor. Gösterileri büyük bir heyecanla izlerken yüzyıllar önceki atlı savaşçıların psikolojisini anlamaya çalışıyorum. İzleyicilere bir masal havasını yaşatmak için ince teller çekilerek üzerinde insanların olduğu uçan halı gösterisini sundular.
Gece müthiş bir havai fişek gösterisi ve yine bol cümbüşlü bir fener alayı ile sona erdi. Tam olarak masallardaki çöl ve bedevi ruhunu iliklerimize kadar hissettik. Sonunda “Harika bir gösteriydi, verdiğim ücreti sonuna kadar haketti.” diyorum. Marakeş’e yolu düşenlere tavsiye ediyorum. Şehrin tarihi ve turistik yerlerini gezseniz de bazı gösterileri canlı canlı görmek daha kalıcı oluyor diye düşünüyorum.
Gecenin sonunda aklımızda kalan unutulmayan gösterileri ve tatlı yorgunluğu ile otelimize döndük.
İrtibat ve her türlü görüşleriniz için:salimfethiye@hotmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.