Turan UÇAR
En has vatanseverler
Eski DEP milletvekili Hatip Dicle'nin İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında mahkemede söylediği söz yüzünden,
Gel gör ki evdeki hesap çarşıya uymadı ve
Dicle'nin mahkemedeki iddialarını ciddiye alan ve doğru kabul eden
Demokratik açılımlara şiddetli muhalefeti nedeniyle toplumun bir kesimince ülkede yaşanan gerginliklerin kaynağı olarak gösterilen
30 yılı aşkın bir süredir akan kanların, boşa harcanan milyar dolarların birilerini iktidarda tutabileceği, yine birilerinin de varlık sebebi olarak algılanabilirliği toplum kesimlerinde ciddi ciddi söylenegelen iddilardan.
Hal böyle iken hala bu kirli savaşın sürmesini istemek, süreci akamete uğratacak çalışmaların içerisinde yer almak, özellikle
Hele ki bu “en has vatansever”lerin, ülkeye barış getirmek isteyenler için kullanmaktan hiç çekinmedikleri “vatan haini” gibi sıfatları da sıradanlaştırması toplum vicdanında nasıl karşılık buluyor diye düşünmemeleri kendileri açısından tam bir paradoks olsa gerek.
Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Abdi İpekçi gibi isimlerin ölüm yıldönümlerinde “aydınlık” çağrısı yapanların ve her fırsatta bunların suçunu inançlı, müteddeyin insanlara yıkan ve bugün ulusalcı geçinen çevrelerin de, şimdilerde “en has vatansever” kesilmeleri; mahkeme iddianameleri ile az da olsa yakılan ışığın altında cevapların izlerine ulaşılma ihtimali yüksekken ülkeyi tekrar karanlığa sürüklemeye çalışmaları toplum vicanında nasıl karşılık buluyor diye düşünmek işlerine mi gelmiyor acaba?
28 Şubat'ı hepimiz hücrelerimizi titretircesine yaşadık, 12 Eylül mağdurlarının bir çoğu hayatta. Antidemokratik bu dönemler heba olan yitik kuşakların acı hikayesi değil midir? Hatta 28 Şubat süreci öncekilerden farklı olarak sadece gençlerin değil, çocuk ve kadınlarından da üzerlerinden paletlerin geçirildiği bir dönem olmadı mı?
Kaosun ironik havası aralandığında, hazanda solmuş yapraklar gibi nerelere savrulduğu, bilinmez rüzgarlara kapılan kayıp kuşakları, “en has vatansever”ler ve Ulusalcı geçinip demoratik açılımlara karşı duranlar göremiyor mu?
O karanlık dönemlerin uygulayıcıları bugün hatırlanmadığı gibi döneme seyirci kalan veya destek veren siyasetçiler siyasi tarihin tozlu raflarında ki yerlerini çokta aldı. Sayın Demirel, Mesut Yılmaz ve bir anda yüzde Bir!e inen oy oranıyla Ecevit, Çiller bu dönemlerden nasibini alan siyasetçiler. Diğerlerini saymaya gerek bile yok yazsak ta hatırlamayacak kimse zaten.
Bugün demokratik açılımlara karşı duruş sergileyen siyasetçilerin de yakın tarihte tozlu raflarda yer alacağını söylemek kehanet olmasa gerek. Siyasi rantı demokrasi karşıtı güç odakların da aramanın bedelini yine demokrasi yanlısı ülkenin kahir çoğunluğu sandığa gömerek gösterecektir. Hep böyle olmadı mı?
Dicle'ye inan, Sakık'ı yalancılıkla suçla, ETÖ iddianemelerinde avukatlığa soyun, barış adına yapılan tüm açılımlara kayıtsız şartsız karşı çık, devleti merkeze oturtan vesayet dönemi Anayasa'sının sivilleşmesine karşı çık, otoriter Cumhuriyet mantalitesini savun ve halka dönerek “biz demokrasi mücadelesi veriyoruz” de. “En has vatanseverler”de alkış tutsun.
Millet'te yesin!!!!
mail: trntoprak@hotmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.