Fatma Ç. KABADAYI
Eğitimci-Şair Süleyman Altunbaş ile Söyleşi
Ey mavi sevgili,
gittin…
giderken
bir vedâ bûsesiydi ardında bıraktığın
şimdi terk edilmiş bir kentin ortasındayım
kala kaldım paramparça
bakışlarımda yağmur var
olsun,
sen gene de gülümse
zerre zerre yandığım doğru olsa da…
gidiyorum bende ardından ters yöne
renk değiştiren bir özlemin azabı yakıyor elimi
bavulu kavrayan parmaklarım kanıyor
kaç adım attığımı unuttum kımıldamadan
şimdi aramızda bir boşluk, en kahverengisinden…
ağır ağır indiriyorum gözlerimi senden
gene de,
yavaş yavaş tortu tutmaya başlıyor sana kızışlarım
sırtımdaki acı, sevdamı kavuruyor
ne tuhaf,
hep, bir ömür sürecek diye başlarız
ama bir nefes kadar çabuk tüketiriz sevdayı
küçük alınganlıklarla boğarız onu
sonra, ardından perme perişan bir yalnızlığın
en büyük parçası oluruz
ama gururumuz ilk arayan olmamıza engel olur dâima
hafif sarsıntılarla atlatılacak bir durum
önlenemez bir soğukluğa doğru dört nala koşar
sonra …
sonra,
şemsiyesiz bir yağmur altı ıslanmışlık titretir yalnızlığımızı…
Mısralarının sahibi eğitimci-şair-radyo programcısı Süleyman Altunbaş, 1957 yılında Trabzon’un Çaykara ilçesinin Yeşil Alan Köyü’nde doğup, Kırıkkale’nin Keskin ilçesinde büyüdü. Eğitimine,1976 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Almanca Bölümünde başlayıp 1980 yılında İzmir Buca Enstitüsünden mezun oldu. Bafra Atatürk Anadolu Lisesinde Müdür yardımcısı olarak görev yapmakta olan eğitimci-şair Süleyman Altunbaş evli ve iki çocuk babası… Bafra Belediyesi Satranç kulübünün kurucusu, çalıştırıcısı, aktif oyuncusu ve il satranç ve Badminton hakemi olan şairimiz, yerel bir gazetelerden olan Altınova Gazetesinde “Ilık Yağmurlar” ve Vizyon’da “Âsi Mavi” adı altında şiir köşesi hazırlamakta ayrıca www.bafra55.com’da köşe yazarlığı yapmakta… Şairimizin ‘Antalya sanat” dergisinde ve “İlteriş” dergisinde şiir ve denemeleri yayınlanmakta. Daha önceYerel radyo kanallarından olan Çağrı, Radyo Barış ve Yaşam Radyo da sırasıyla her cumartesi gecesi “Ilık yağmurlar” adlı şiir programlarının yapımcılığını ve sunuculuğunu uzun süre yapan şairimiz bir süre ara verdikten sonra yeniden “Bafra BARIŞ FM” de, “10 şehir 10 şair” adı altında yeni bir şiir programını dj İsa ile birlikte hazırlayıp sunmakta.
“Benim adım “Mavi” Yalnızlık, Tutuşur Zaman “Mavi” Düşlerimde, Mavinin hüznü, Sözlerin Mavisi, Âsi Mavi ve Ayşin isimli altı eseri bulunmakta. Ayrıca Anadolu Özel Çocuklar Derneği yararına çıkarılan “Engelli Değilim, Engellenenim” isimli ortak bir kitap çalışması, Bafra Kültür ve Sanat Etkinlikleri Derneği Adına “Mavi Yürekler” ve “Maviye Yolculuk” isimli şiir antolojilerini derleyen şair Altunbaş, yine KÜSADER yönetimince çıkarılan “Kuzeyden Esen Hayaller” öykü antolojisinde kısa öykülerini de yayınlanmıştır.
Süleyman Altunbaş Hocamız kendisiyle röportaj isteğimizi kırmadı. Teşekkür ediyorum. Bakalım neler konuşmuşuz?
“Sayın Hocam, öncelikle hoş geldiniz. Süleyman Altunbaş’ı biz elinde kalemi, dilinde şiiri ve yürek sesiyle Karadeniz’in engin yeşiliyle tanıdık. Şiir hayatınızın olmazsa olmazı… Edebiyat sevdanız nasıl başladı? Edebiyat sizin için ne ifade ediyor?”
“Çok teşekkür ediyorum. Klasik bir cevap vardır; “Ben kendimi bildim bileli yazarım,” ama bende öyle olmadı. Ben ilkokul sonrası Devlet Parasız Yatılı imtihanını kazanarak tahsil hayatıma Ankara Atatürk Lisesi’nde devam ettim. Yatılı olmam sebebiyle, kendimize ait zaman dilimimiz fazlasıyla vardı. Edebiyat öğretmenlerimin teşvikiyle kitap okumaya başladım. Türk ve dünya klasiklerinden tutunda elime ne geçerse okudum. Üniversite çağlarında birkaç kez şiir yazsam da çevrem beğense de içime sinmediği için devam etmedim. Ta ki 2003 yılına kadar… Yazma isteği kendiliğinden oluştu. Kendimi zorlamadan akıveriyordu dizeler. Öğretmen olmamın avantajını kullandım, her yazdığım şiiri edebiyat öğretmeni arkadaşlarla paylaştım, nelere dikkat etmem gerektiğini, konu bütünlüğünün nasıl korunacağını, vurgulu cümlelerin nerede kullanılacağını öğrendim. En önemlisi, Tanzimat döneminden günümüze kadar gelen bütün önemli şairlerin hayatlarını, önemli şiirlerini ve yazarların onlar hakkında yazdıklarını okudum. Özellikle hitap çeşitleri beni etkiledi. Ve ilk şiirlerim Radyo 7’de “Yürüyen Merdiven” adlı her Cuma gecesi yayınlanan Zehra Birsen Yamak hanımın hazırlayıp sunduğu şiir programında okunmaya başladı. Bu beni olumlu anlamda motive etti. Edebiyat, benim için ne ifade ediyor diye soruyorsunuz. Bir milleti milletyapan en önemli unsurların başında o milletin yazılı eserleri, bıraktıkları gelir ki orada o millete ait bütün izleri, yaşayış şeklini, hayata bakışı, reflekslerini görürsünüz. O bakımdan edebiyatın oldukça ciddiye alınması gerektiğini düşünenlerdenim.
“Şairler, aklına o anda geleni yazmazlarsa uçup gittiklerini, bu yüzden nice mısraların ardından üzüldüklerini söylerler. Siz ne yapıyorsunuz ilham geldiğinde?Çalışma ortamının kaleminize nasıl etkisi olur?”
İlham geldiğinde… Belirli bir ilham kaynağından bahsetmek çok zor. Dolmuşta giderken dinlediğim bir müzikten, seyrettiğim belgesel veya filmlerden, okuduğum kitaplardan, kulağıma takılan farklı cümle tasvirlerinden yada konunun bütününün bende uyandırdığı duygulardan esinlenirim.
“Size en çok şiir yazdıran ve en sevdiğiniz mevsim hangisi diye sorsam ne söylersiniz?”
“Özellikle yaz gecelerinin ayrı bir etkisi vardır bende. Dut ağacımın altında yazdığım şiirlerimi ayrı severim.”
“Radyo programınızın ilgiyle takip edildiğini düşünüyorum. Dinleyici kitlenizden nasıl tepkiler alıyorsunuz? Edebiyat adına böyle güzel etkinlikler yapmak size neler hissettiriyor?”
Radyo programlarımda en çok şuna özen gösteririm: dinleyici, yayın esnasında laf kalabalığı değil, temiz bir yayın, ağırlıklı olarak işlediğiniz konunun anlaşılır olmasını ve müzik çalarken zırt pırt programcının müziği kısıp, açıp saçma sapan konuşmasına tepkilidir. Birde lâubali konuşmaları hoş karşılamazlar. Ben bunlardan kaçınır ve duru bir Türkçe ile yayın yaparım. Bu bakımdan bir dönemler oldukça geniş bir dinleyici kitlesine sahiptim. Okyanus ötesi Avustralya, İngiltere özellikle Almanya’dan düzenli ve sayısı azımsanmayacak dinleyicilerim vardı. Ara verdim uzun süre ve şimdi yayın hayatına genç bir yetenekle birlikte yeniden başladık. Yayın esnasında ve sonrasında aldığım olumlu olumsuz tepkiler beni mutlu ediyor. Gelen mesajlardan kendime pay çıkarıp daha iyiye daha doğruya ulaşıyorum.
“Daha önceki kitaplarınız hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Sözlerin Mavisi ve Asi Mavi isimli kitaplardan maviye olan sevdanızı sezinleyebiliyoruz. Kitap isimlerine nasıl karar veriyorsunuz? Mesela Ayşin eserinizin anlamı nedir?”
Mavi renge olan tutkum kitap isimlerimin oluşmasında ciddi etken oluşturmuştur. Bana göre Mavi; ruhtur, güzelliktir, erik ağacının açan dalının meyveye duran çiçeğidir, bahardır, umuttur ki en güzelinden ve mavi Türklerin asil rengidir.
En son kitabımın ismi “Ayşin” kızımın adıdır. Kızımın adını koyarken Türk edebiyatının ve şiirinin, Türkçülüğün son yüzyıldaki en güçlü kalemlerinden Hüseyin Nihal Adsız beyin edebiyat, şiir ve hayata dair fikirlerinin bende bıraktığı derin izlerin bir tezahürüdür. Ayşin adının diğer anlamı ise, ay yüzlü, ay gibi güzel, ay parçası… Son kitabımı dünyalar tatlısı kızıma ithaf ettiğim için o ismi koyup “Mavi” geleneğini bozdum.
“Meslek yaşamınızda, edebiyata olan ilginiz, eserleriniz nasıl karşılanıyor? Sizi örnek alan öğrenciler oluyor mu?”
Açık söylemem gerekirse, kitaplarımın imza günlerinde belirli bir ekonomik getiriyi sağlamışsam, genelde kitabın satışına pek aldırış etmeden dostlarıma, öğrencilerime, okuyucularıma yeri geldiğinde severek ücretsiz vererek onların kitabımla bir şekilde buluşmalarından keyif alıyorum. Çevremde yeni yeteneklere derlemesini yaptığım antolojilerde yer vererek onları edebiyat dünyasına katma konusunda motive ediyorum. Getirdikleri şiirlerde konu bütünlüğünün şiire yansımasını, akıcılığı, vurgulamadaki önemli yerleri ve noktalama işaretleri konusunda bilgi paylaşımında bulunuyorum. Kendileriyle ilgilenildiğini gören öğrencilerde yazma arzusu daha da kuvvetleniyor.
“Bafra gazetesinde köşe yazarlığı yapıyorsunuz. Böyle yeşil bir ortam eminim size ilham veriyordur. Hem iş hem edebiyat hayatı sizi siz yapıyor fakat zorlandığınız zamanlar oluyor mu?”
İlk dönemler zorlanıyordum. Şöyle ki; yoğun tempolu hayat içersindeyim hem okul idareciliği hem radyo programcılığı hem internet ortamında köşe yazarlığı ve en önemlisi aile derken çok bölünüyorsunuz. Bu bakımdan gece geç saatlere kadar çalışmak durumunda kalıyorum. Birde yeni çıkan eserlerin takibi de gerekiyor. Ama şikâyetçi değilim. Şuna inanıyorum, şayet bir işi severek yapıyorsanız, keyif alırsınız ve yorgunluğu bir mükâfat gibi gelir insana…
“Bir düşünür ‘Yazar olmak istiyorsanız yazın!’ diyor, siz şair olmak isteyenlere böyle bir öneride bulunur musunuz? Her şiir yazan şair olabilir mi? Şiirden beklenti ne olmalı?”
Bence eksik bir yanı var sanki. Yazar olabilmek için mutlaka çok iyi bir okuyucu ve gözlemci olmak durumundasınız. Şayet dimağınızda hafıza, bellek bir şey yoksa zamanında orayı doldurmamışsanız, güçlü tasvirleri, imgeleri nasıl yapacaksınız, gördüklerinizi kelime hazinenizle nasıl şekillendirip en çarpıcı hale getireceksiniz?
“Çok beğendiğiniz, şair-yazar olarak nitelendirdiğiniz birkaç isim sorsam söyler misiniz?”
Hüseyin Nihal Atsız, Yavuz Bülent Bakiler, Naşide Göktürk, Kahraman Tazeoğlu… Nurullah Genç vazgeçemediklerimdir. Bunların dışında okuduklarımda var elbette: Yusuf Hayaloğlu, Şükrü Erbaş, Özdemir Asaf ve Türkiye’nin dışa açılan şiirde en önemli pencerelerinden biri olan ve 2005 yılında İrlanda’da kitabı İngilizceye çevrilen Yılmaz Odabaşı gibi…
Okumuş olsam da, evde sıkıldığımda elimi kitaplığıma attığımda Yavuz Bülent Bakilerin en son derlenen eseri “Harman”ı okumak dinlendirir beni. Tabi hayatımda sadece şiirler yok, hikâye, roman, siyasi kitaplar… İnternet oratmı da hayatımda yer kaplar. Son dönemlerde İskender Pala en çok okuduğum yazarların başında gelir.
Sayın hocam, şiir için neler yapılmalı diye sorsam neler söylersiniz?”
Türk şiirinde belirli bir ivme yakalandığını düşünüyorum; son dönemlerde çıkarılan kaliteli şiir kitapları, antolojiler, illerde yapılan uluslar arası şiir etkinlikleri… Sürekli kalıcılığın olabilmesi için bu tür faaliyetlerin ve şairlerin bakanlıkça ve yerel yönetimlerce maddi ve manevi desteklenmesi gerekir. Yazarın önce kendisi için yazması gerektiğini düşünenlerdenim. Yazarlarımız ve genç yeteneklerimiz teşvik edilmeli, desteklenmeli, onore edilmeli. Özellikle genç olanlar, usta şairlerin tekniklerini öğrenmeli, taklit değil, kendi yolunu bularak yazmalıdır, diye düşünüyorum.
Sizce bir şiir insanları nasıl etkileyebilir?
Bir dağ, rüzgârı nasıl allak bullak ederse, okuduğumuz iyi bir şiirde bizde öyle etki bırakır. Ya da içtenlikle okunmuş bir şiir, koparır, bir anda anılara götürüverir ya da ayaklarımızı yerden keser, bulutlarda, yıldızlarda buluveririz kendimizi.
Ya da dipsiz bir kuyunun hüzün yüklü yalnızlığına sürükleniriz, içimizin duvarlarına hapsoluruz, uykularımız delik deşik olur.
Okuduğumuz toplumsal bir şiirse ve duyarlı bir insan isek konunun bir parçası oluruz, çözüm ararız, çözümsüzlükteysek, yüreğimizin en ince yerinden kesilir, kanarız.
Şiirin evrensel bir dildir. Şiir yolculuğunuzun hangi boyutta olmasını dilerdiniz?
Evet, şiir evrenseldir. Yabancı dil öğretmeni olmam sebebiyle, şiirlerdeki derinliğin başka bir dile yeterince aktarılamaması beni olumsuz anlamda etkilemektedir. Şiirlerimin önce kendi ülkemde belirli bir okuyucu kitlesine ulaşmasını ve okuyucuların şiirlerde kendilerini bulmasını isterim. Daha sonra diğer ülkelerde okunması beni mutlu ederdi.
Okullarda, Türkçe ve Edebiyat derslerinde şiirin özendirilmesi için ne gibi çalışmalar yapılabilir? Bir edebiyat öğretmeni olsaydınız nasıl önderlik ederdiniz?
Şayet edebiyat öğretmeni olsaydım, her derse başlangıçta mutlaka dersin özelliğine göre, bir dörtlük veya birkaç dize şiirle başlangıç yapardım. Daha öncede belirttiğim gibi Türk toplumunun genlerinde şiire inanılmaz bir yatkınlık var. Okullarda egzersiz adı altında haftada 6 saatlik ücretli çalışmalar yapılıyor, drama, satranç v.b. gibi. İşte bunlara benzer “şiir okuma, anlama” adı altında egzersiz planı hazırlayıp, okul idaresine sunup, okulda şiir kulüpleri kurulabilir. Bu kulüpler her ay olmasa da iki ayda bir okulda şiir dinletileri düzenleyebilir. Bu dinletilerde belirli bir seviye yakalanırsa önce ilçede, illerde okullara yönelik daha sonra velilere yönelik yapılarak o bölgede şiirin ayağa kalkışı hızlandırılabilir diye düşünüyorum.
“Vakit ayırdığınız için teşekkür ediyorum sayın hocam…”
“Ben teşekkür ederim.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.