Ayşe Nur MENEKŞE

Ayşe Nur MENEKŞE

AH İSTANBUL GÖZLERİNDEN SANA BAKMAK İSTERDİM

AH İSTANBUL! GÖZLERİNDEN SANA BAKMAK İSTERDİM.

Ah İstanbul,  gözlerin olmak ve senin gözlerinle sana bakabilmek isterdim. Seni sende yaşamak, senin yağmurların altında doyasıya ıslanmak isterdim… Senin yağmurların bazen ateş gibi yağarmış gecelere… Senin yağmurların bazen hüznü damıtırmış yakamoz düşlerinde…

Ah İstanbul, yalnızlığın şiirini yazarken şairler, senin baktığın gökyüzüne bakmayı isterdim ben de… O gökyüzünden yıldızları saymayı, bir yıldız kayarken dilek tutmayı isterdim.  Kalbinde filizlenmek isterdim en çok da... Kalbinde bana da bir yer açmanı isterdim.

Şimdi seni hiç görmediğim mekanlarda senin hayaline tutunmaya çalışıyorum.  Gözlerinin yaşıyla dolu olan denizinde yüzen gemileri görmek istiyorum. Denizin üstünde salınan martılarına simit atıp onların sevinç çığlıklarına şahit olmak istiyorum ben de… Tepeden tırnağa sen olmak,  özlemini demlemek kolay olmuyor, kolay olmuyor hayaline tutunmaya çalışmak… Yazgımı intizardan kurtarmak, gecelerimdeki ah u zarı kaldırmak kolay olmuyor inan ki…

Kayıp kentlerde gibiyim İstanbul…  Sen gönlümün ilk baharı mıydın? Bu melal düşlerini kim kanatır böyle? Sen sevdalılarını avuturken kucağında ben senden uzakta senin renginden, kokundan ve gözlerinden uzakta gökkuşağından köprüler kuruyorum. Kaç zamandır özlemi saklı tutuyorum içimde… Dünyam dar geliyor, zaman sensizliği vuruyor.

Sen benim şiirlerimin nakaratı mıydın İstanbul? Seninle başlayan hecelerimin şahidi? Seninle uyuyup yine sana uyandığım gecelerimin kandili sen miydin yoksa?

Duruşun güneş gibiymiş. Zülüflerinde yıldızlar asılı dururmuş geceye inat…  Tüm yıldızların adı sende saklıymış… Sen aşıklarının gönlünde saklıymışsın… 

Ah İstanbul, gün görmüş ihtiyar bir çınarının altında senin nefesini ensemde hissetmek isterdim…  Beyazıd meydanında içimdeki yankıyı sana duyurmak isterdim önce… Alaysı bakışlarıyla beni başkaları sorgulamadan önce sana hesap vermek isterdim.  Şehzadebaşı’ndaki çay bahçelerinden birinde sana karşı keyfe durmak isterdim. Sana aşina olan buğulu camların ardından seni silmeyi isterdim yine seni çizmek için… Sen de yorulup sen de dinlenmeyi… İçimdeki siyahları senin renklerinle değişmeyi isterdim en çok da…

Sen benim hayalim, tutkum, içimin dinmek bilmeyen alevisin…  Yüreğimin peçesini tek kaldıran sensin…  Kıyılarına vuran dalgalarını bir dağ yamacında hayal etmek mi düştü benim payıma? Şiirler de seni tanımak, kartpostallardan sana aşina olmak, kürdil-i hicazkar bir şarkıda senin ismini sayıklamak mı düştü bana? Oysa parke taş döşeli yollarında maziyi arkama alıp seninle kol kola yürümeyi hayal etmiştim.

Benim yaşadığım yerlerin sarp dağlarından senin yüzünü seçmek kolay değildi inan… Buraların dondurucu soğuklarında senin yaz gecelerinin sıcaklığı ile ısınmaya çalışmak kolay değildi. Ama ben her şeye inat seni düşünerek hiç üşümemeyi öğrendim. Üşüdüğümde sokulduğum dağlar adını fısıldardı kulağıma ve ben kıyılarına taşardım. Geride titrek gaz lambalarını, mum alevlerini bırakarak, bütün gücümle nefesimi yine dağlara üflerdim. Deli esen bir rüzgarla tepelerinden birinden selamım sana ulaşır diye beklerdim.  Ümitle korku arasında bir bekleyişti bu… Ya selamın gelecekti bir güvercin kanadında ya da ben bir güvercin kanadıyla sana süzülecektim.

Köprüler kuruluydu semtlerinden gönlümün sokaklarına…  Cumbalı evlerinden ebruli bir tebessüm ulaşırdı içimin kıvrımlarına… O kıvrımlarda ben önce seni arardım. Yüreğim kedere yenik düşmesin diye ben hep seni aradım.

Ah İstanbul…  Saçların olmak ve saçlarından asılarak gökyüzüne tırmanmayı isterdim. Seni doyasıya seyretmeyi, yazgısı sen olan kafiyelerin içinde bulunmayı isterdim.  Beykoz’daki Hayal Kahvesi’nde dinlenmeyi, Hisar’da bir akıncı türküsü söylemeyi,  Büyükdere Korusu’nda balık yemeyi isterdim.  Sarıyer’de Karadeniz’den gelen poyraza aldırmadan ateşten elbisenle seni seyretmeyi isterdim.

İki dağ arasında kalmış gibiyim.  Gece ile gündüzün orta yerine sıkışmış gibiyim şimdilerde… Düş mevsimlerindeyim. Düşmekteyim İstanbul… Elimden tutmazsan, çekip almazsan beni bu dağ yamaçlarından yüreğim sızlamaya devam edecek.  Güneş rengini çekecek gözlerimden… İçimdeki dolunay düşecek yüreğinin yakamozlarına…

 Salacak’tan, Harem’den, Üsküdar’dan binlerce martının kanat seslerine eşlik etmek istiyorum şimdi… Seni hayallemek yerine sen de yaşamak, sen de yaşlanmak istiyorum İstanbul... Mazinin ayak seslerini Topkapı Sarayı’nın bahçesinde yeniden duymak,  Süleymaniye’de bir sabah ezanıyla uyanmak istiyorum kabuslarımdan…  Salıncaklar kurmak istiyorum göğünden memleketimin her yerine ulaşan… Sana gelmek isteyip, hayaline tutunanları ansızın sana uçuracak salıncaklar kurmak istiyorum.  Sarayburnu’nda Fatih’in gemilerini sırtında taşıyan Beyoğlu’nun kudretli zamanlarını hayal etmek istiyorum. Senin gözlerin olmak ve o gözlerden yine sana dalarak bakmayı istiyorum İstanbul…    

Buralarda karanlıktayım. Umuda küsmüş beklentileri uğurluyorum her gün… Kirpiklerimden asılırcasına geçip gidiyor hayallerim. Hayata yeniden senin için dikleniyorum. Yağmur yağsa da önce sen yağmalısın memleketime… Memleketimin en ücrasında yaşayan küçük bir çocuğun düşlerine yağmalısın İstanbul… Çocuklar, memleketimin çocukları sadece adını bilmekle kalmamalı, seni görmeli ve sen de yaşamalı İstanbul…  Seni benim gibi hayal etmekle kalmamalı yarının umutları… 

Kızıl lavlar içinde kalmış üşümelerim var. Titreyen ellerim ve heyecanını yitirmemiş beklentilerim... Ey İstanbul, dağ yamaçlarında açılan kardelenlerin hatırına, erguvanlarının neşesini savur bu diyarlara… Memleketimin sarp dağlarını aşarak yamaçlarında inşa et umut saraylarını...  Kalbinde yeşersin düşlerim ve büyüsün kalbinde yarının çocukları…

Ah İstanbul,  gözlerin olmak ve senin gözlerinle sana bakabilmek isterdim! Zülüflerinden yıldızlara tutunabilmek… Bir güvercin kanadıyla süzülmek sana… Seni sende yaşamak, seni senle yaşamak isterdim İstanbul… Gözlerinden doğan güneşe selama durmak, gözlerinden yine sana bakmak isterdim.

 

                                                                                                       

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.