Av. Mehmet YALÇINKAYA

Av. Mehmet YALÇINKAYA

EĞİTİM ŞART (II)

(geçen haftadan devam)

İlkokullar önemli de eğitimin diğer kademeleri önemsiz mi? Kesinlikle hayır. Çocuklarımızın her sene artan yaş ve değişen fiziksel özelliklerini düşündüğümüzde her yılın ayrı bir önemi olduğunu da görmekteyiz.

Özellikle liselerde derse giren her öğretmen, elbette sınıfında zeki, çalışkan, başarılı öğrencileri görmek ister. Hedefi üniversiteyi kazanmak olan ve bu hedefe ulaşmak için çalışan öğrencilere ayrı bir ihtimam ve özen gösterir. Bu tip öğrencilerin hatalarını daha kolay tolere eder. Peki, ya diğer öğrenciler? Çalışkan gibi gözüken öğrencilerden daha ahlaklı, daha zeki, daha öğrenmeye aç öğrencilerden bazıları da bu grubun içinde olabilir. Çeşitli sebeplerden motivasyonunu kaybetmiş, maddi ve manevi sorunlar yaşadığı için ergenlik dönemini zor atlatan öğrencilerinizi de lütfen ihmal etmeyin.

2000 yılında, Hukuk okumak için İstanbul’a geri döndüğümde Türkiye’nin en büyük Endüstri Meslek Liselerinden birisine atandım. O sene 5137 öğrenci, 182 öğretmen, müdür ve müdür başyardımcısı dâhil 11 idareci ve 10 tane atölye şefi öğretmenle eğitime başladık. Haftada sadece 1 saat olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi için okulda 5 tane Din Dersi öğretmeniydik. Müdür başyardımcımızla birlikte 6 ilahiyatçı. Okulun büyüklüğünü tahmin edebilirsiniz zannediyorum.

Bir din dersi öğretmenimizin çocuğu hafız olmuş, yaşıtlarından iki yaş daha büyük olarak okula kaydını yaptırdı. Fakat Allah (cc) kimseyi evladı ile imtihan etmesin, delikanlı tam bir delifişek, saatli bomba. Her türlü serserilik var. Sanki hayatının son iki senesinden intikam alıyor. Devamsızlıktan atılmaktan son anda kurtardık, öylesi bir öğrencimiz. İkinci sınıfın sonunda notlarına baktım din dersi dâhil altı zayıf. Babasını buldum, aramızda şu konuşma geçti:

-Oğlunun durumundan haberin var mı?

-Var!

-Bir şey yapmayı düşünüyor musun?

-Ne yapabilirim? Arkadaşlar, bilmiyorlar mı benim çocuğum olduğunu? Kime ne söyleyeyim?

Din Kültürü dersine giren arkadaşın yanına gittim. Bu çocuğa fazla not verirse, diğer öğrencilere haksızlık yapmış olacağını söylüyor, kısaca Nuh diyor peygamber demiyor. En son kendisine; “Allah’tan kork. Hepimizin evladı var. Bizim branşımız matematik, fizik, kimya gibi sayısal bir ders değil, edebiyat, tarih, coğrafya gibi ağırlıklı bir ders de değil, okulun temeli olan meslek dersleri hiç değil. Üstelik her gün yüz yüze görüştüğümüz arkadaşımızın çocuğu. Delikanlıyı bıraksan düz duvara tırmanacak, enerjisini harcayacak yer arıyor, kötü arkadaşlara uymuş yapmış bir hata, hafız bir çocuğu din dersinden bırakmak ne demek ya!” Yalvar yakar, sözlüden notları yükselttirdim beş dersten sınıfta kaldı. Böylece ortalama yükseltme sınavlarına girmeye hak kazandı. O sınavlardan da biraz gayreti, biraz da bizim itelememizle üçünü verdirdik, diğer ikisi ile de ortalama ile geçti. Sene kaybetmedi. O zamanlar üç yıl olan lisenin son sınıfını da yine böyle bir macera ile bitirdi ve mezun oldu.

Liseyi bitirir bitirmez hemen evlendi. Çoluk çocuğa karıştı. Askerden sonra artık iki çocuk sahibi, sorumluluklarına müdrik genç bir baba oldu. Sıkı durun, asıl bombayı sona sakladım. O serseri, her fırsatta okuldan kaçan, sigara başta olmak üzere bir sürü kötü alışkanlıkları olan delikanlı, askerden sonra iki çocuğu ile üniversiteyi kazandı, tarih öğretmenliği okudu ve bitirdi. Şu anda tarih öğretmeni olarak MEB’de çalışıyor. Hâlâ hem kendisi hem de babası ile görüşüyoruz. Çalıştığı okulda da kendisine bir misyon edinmiş: Serseri ruhlu gençlere sahip çıkıyor. İşte size bir başarı öyküsü…

Eğitim şart diyelim ve ekleyelim: “Öğretmenler! Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.”     

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.