Bilgin ERDOĞAN
Duvarların ardında Koşulsuz Aşk
Duvarların ardında Koşulsuz Aşk
Yaklaşık on bir yıldır Amerikan hapishanlerinde dini-rehber olarak çalışıyorum. Birçok hayata ve anıya şahit olmuşluğum var.Seni en çok etkileyen nedir? diye sorsanız birçok şey anlatabilirim ancak bunların içinden en etkileyici olanının hür hanımların, duvarların ardındaki mahkumlarla olan evliliği olduğunu söyleyebilirim.
Özgür bir bayanın mahkum bir beyle evlenmesini ne ile açıklayabilirsiniz? Üstelik içlerinde müebbed hapse mahkum olanlarda var ve dahi bu kimseler suçlu. Bunlar arasında önceden evli olup evliliğini devam ettirenler olduğu gibi ziyaret salonunda veya bir arkadaşının vesilesiyle tanışıp evlenenlerin sayısı oldukça fazla.
Hapishanelerin ziyaret odalarında mahkumların eşleriyle o sevgi dolu bakışmalarını çok sevdiğim İstanbul’un boğaz gören bir çay bahçesindeki güzel manzarısına değişmem. içimde tatlı bir heyecan ve umut olur o dem yaşadığım hayata dair. Zira vefasızlığın ve sadakatsizliğin neticesinde aile çözülmelerinin küresel bir hastalığa dönüştüğü günümüzde o sevgi dolu gözler içime tatlı bir umut verir.
Bunun adı “Koşulsuz sevgi” dir benim lügatımda. İnsanı mutlu eden biricik sermaye.
Yapılan araştırmalarda gösteriyor ki, birine karşı koşulsuz sevgi beslemek vücutta insanın kendini mutlu hissetmesine neden olan salgıyı arttırıyor. Montreal Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, koşulsuz sevgi, beyindeki 7 ayrı bölgenin birbiriyle etkileşim kurmasıyla gerçekleşiyor ve bu durum insani mutlu kılıyor.
Prof. Mario Beauregard, MRI yoluyla kişilerin beyin aktivitelerini kaydederek bu sonuca ulaştığını biliyoruz. Araştırma sonucunda, birine karşı koşulsuz sevgi duyan kişilerde mutluluğu artıran dopamin salgısının fazlalaştığı tespit ediliyor. Dolayısıyla koşulsuz sevginin insanın mutluluğunu maksimize ettiği bilimsel bir gerçek.
Öyle olunca kişi mahkum olsada mutlu olabiliyor. insanın yüreğinde bir cennet taşımasıdır çünkü gerçek mutluluk.
Hani der ya bir Hak yolcusu : “ Bana kim ne yapabilir ki ? Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum. Zindana atsalar zindanim halvet olur. Sürgün etseler sürgünüm hicret olur ve dahi katletseler ölümüm şehadet olur. Kim ne yapabilir ki bana. Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum”
insanın bir seveninin olması ve birini sevmesi yüreğinde küçük bir cennetin inşa olmasına sebebtir kanımca. Adem Havvayla beraber kaybetti cennetini zira. Ama Rahman o kadar merhametliydi ki onların dahi ayrı olmasına razı olmadı. “ Biz sizi çiftler olarak yarattık” diyordu zira Allah'ın kelâmı.
Koşulsuz aşktır bir mahkumla evlilik. Eşini suçuyla ve günahıyla olduğu gibi kabul etmek aynı zamanda. Basit gerekçelerle ayrılan nadan ruhlara nispet olsun diye belkide.
Içki içen bir sahabi için bir başka sahabi “ Allah ona lanet etsin nasilda içiyor” deyince şöyle demişti Allah resulü “ Ona öyle söyleme. O, Allah ve resulu'nu çok sever” Allah’in elçiside onu seviyordu belli ki. Koşulsuz sevebilmekti çünkü nebevi sevgi.
Allah’ın esmasindan el Vedud ‘Seven ve sevilen’ demektir. Hem ism-i fail hem ism-i mef’ul özelliği taşıması sevginin karşılıklı olduğunu gösterir. Allah, Rezzak ismiyle rızık verir ama siz ona veremezsiniz.Allah şifa verir ama siz Ona veremezsiniz. Tüm isimleri böyle sıralayabilirsiniz ama sadece el Vedud ismi mevzu bahis olduğunda Allah el Vedud ismiyle sever ve dahi sevilir. Dolayısıyla Allaha verebilcegimiz tek sermaye sevgidir. Onun için sevgi kulluğun dahi özüdür.
El Vedud ismi Kur’anda iki yerde geçer. Birisi “O Gafur ve Vedud’dur”(85:14) şekliyle Buruc suresinde diğeri “ O Rahimdir, Vedud’dur”(11:90) şekliyle Hud süresinde. Sevgi’nin geçtiği yerde bağışlayıcılık ve rahmet birlikte zikredilir. Allah sevdiği için bağışlayan ve merhamet edendir. İdeal olan sevgi madem ki Allah sevgisidir o halde ideale yakın bir sevgide beraberinde bağışlamayı ve merhameti getirmelidir. işte mahkumla evlenen özgür kadın tablosu bana bu hakikati hatırlatır.
Erkek bir mahkum eşini fiziki anlamda mutlu etmeye muktedir değildir. Ona pahalı hediyeler alamaz.Önüne mücevherler dizemez. Onunla birlikte olamaz. Ona harçlık veremez.Ona vereceği tek şey ona bir hafta sonu kalabalık ve gürültülü köşede sevgi dolu gözlerle bakabilmek ve “Seni seviyorum” diyebilmektir. Ona mektuplar yazarak, güzel sözler söylemektir tek yapabileceği mahkumun.
Artık o özgür kadın için kapitalizmin dejenere ettiği ,robotlaştırdığı ve dünyevileştirdiği erkek tipine mukabil içerde komün hayatı yaşayan ama haftanın birgünü kendisine sevgi dolu gözlerle bakabilen bir erkek vardır.
Özgür kadının aradığı budur belki de. Metropollerin kirli sokaklarından ve günah kokan gecelerinden , maddesinin enkazı altında kalmış kirli vicdanlı insanlardan ve çıkar eksenli ilişkilerden onu bir hapishanenin ziyaret odasında müebbed bir mahkuma sevgiyle ve şefkatle bakmaya motive eden saik budur belkide.
Kadın olmanın asilliği ve kuşatıcılığı birde. Gerçek lider kadındır. Lider anlamına gelen “İmam” Arapçada anne anlamına gelen “Umm” ile aynı kökten gelir. Hristiyan liderlere “Peder” yani baba yine Musevi liderlere “Rabay” erkeğe nispet edilirken bizdelki liderlik yani “İmam” anneye nispet edilir. Hakiki lider, tıpkı anneler gibi koşulsuz bir aşk taşıyandır yüreğinde.
Liderlik dersi verir bana hapishanedeki bu koşulsuz aşk tablosu. Bir dişi karıncanın liderlik dersi verdiği gibi Süleyman peygambere …
Bir fedakarlık timsalidir duvarların ardındaki koşulsuz aşk tablosu. Yüreklerde hala aşkın iktidar olabileceğinin alamet-i farikasidir sanki. İslami terminolojide bunlara karşılık gelen bazı kavramlar vardır.
Sehavet; Bende var onda da olsun demektir.Bir yönüyle bencilligin ve egosentrik algının karşısındaki panzehirdir.
Cud, ise bende yok ama onda olsun şeklinde fedakarca bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, dünyevî ihtiraslarını terbiye etmiş kimslerde görülür.
isar, ise “Benim değil onun olsun” diyebilmektir ki bu tür bir ahlâki yaklaşım fedakârlığın doruk noktasıdır.
Fakr, ise onda yok bendede olmasın diyerek empatinin bizdeki en güzel karşılıklarından biridir.
Birde tefani var.Aşık'ın maşukta kaybolma hali. Tutku tutuklar aşk özgürleştirir der İslamoğlu. Bir özgürlük halidir bedeni tutsak olan mahkumun ruhu ve bedeni hür bir hanımefendiyle olan münasebeti.
Bir vefa tablosudur özgür kadının mahkum bir adamla olan izdivacı. Aşk böyle olmalı dersidir kanımca modern zamanın yüreği meflûç olmuş nadanına.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.