Tahsin AKPINAR
Tayyip Erdoğan Hangi Padişahın Kader Ortağıdır.
6 Mayıs’ta, Vatan Gazetesi yazarlarından Hüseyin Yayman 10 maddelik bir kıyasla Özal-Erdoğan karşılaştırması yapmıştı. Not ettim ama değinmek nasip olmamıştı. İşte şimdi, Tayyip Erdoğan, köşk yokuşuna arabayı vurdu vuracak derken bu karşılaştırmayı biraz yoğurmanın vaktidir.
Öncelikle Ak Parti-Anap, Özal-Erdoğan kıyası yapmakta şehvet buyuranların önemli bir kısmı Erdoğan’dan kurtulacakları günün umuduyla, düştü düşecek, çıktı çıkacak, seviyor sevmiyor papatya fallarına vurulmuş durumdalar. Dolayısıyla gerçekçi de değiller. Olamıyorlar...
III. Selim düştü, Abdulaziz düştü, Abdulhamit düştü, Vahdettin düştü; Menderes düştü, Demirel kaydı, Özal düştü...
E madem, tüm bunlar düştü, o zaman Erdoğan ve partisi de düşerdi. Umut bu. Zavallı Beyaz Türkler!
Hele ki Özal... Sistemin surlarını ilk yaran adam. Ama faturasını feci şekilde ona, partisine, etrafında toplanmış vatan evlatlarına ve ülkemize çatır çatır ödettiler. İşte Özal ve temsil ettiği mahalleden fatura tahsilatı yapanların ağızlarında kalan tat, Erdoğan’a fatura ödetme şehvetini karşı konulamaz şekilde kabartıyor.
Muhtar olmasını bile engelledikleri adamın, bugün Çankaya yokuşu önünde rakipsiz olarak Çankaya’yı muhasara altına almış olması onları çıldırtıyor. Geziniyorlar(!), kaşınıyorlar ama bir türlü devrilmiyor. Muhtar olmasını engellediklerine çok pişmanlar. Ama iş işten geçti.
Şunu bilmiyorlar. Ter ter tepinip, Erdoğan’ın önünü kesme yolunda verdikleri sonsuz ve sınırsız gayret, Erdoğan ve davasının, demini kaybetmesini engellemekten başka bir işe yaramıyor. Onu ve davasını hep diri tutuyor. Mutlak iktidarın, onun üzerinde bozucu hükmünü yürütmesini ve ruhunu kaybetmesini engelliyorlar. Tıpkı Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi:
Ey rakibim; sen benim ifadem ve hızımsın.
Gündüz geceye muhtaç. Bana da sen lazımsın.
Yarasın... Erdoğan’a en çok lazım olan şey karşıtlarının öfkelerinden kaynaklanan öküzlüğü! Veya öküzlüklerinden kaynaklanan öfkeleri!
Bu uzun girizgahtan sonra gelelim sayın Yayman’ın Özal-Erdoğan kıyasına. Ancak biz yazının bazı kısımlarına değineceğiz. İsteyenler tamamını internetten okuyabilirler. Yayman’ın tespitleri şöyle:
1. Özal bürokrattı, Erdoğan doğuştan siyasetçi...
2. Özal dört eğilimi birleştirdi, Erdoğan yeniden tanımladı: Özal mühendis rasyonalitesiyle dört eğilimi birleştirip ANAP’lılık kimliği inşa etmeye çalışırken, Tayyip Erdoğan kimyagerlik yaptı. Erdoğan, merkez sağ seçmene yeni bir kimlik vererek politik mühendislik yaptı. Elli yıl sonra DP’ye yeniden ruh verdi.
Doğru ama eksik:
Erdoğan, Merkez sağdaki arsa üzerine yapılan gecekonduları yıkarak siyasetin kentsel dönüşümünü gerçekleştirdi. Ve bizim tarlayı sürme(!) cüretini gösterenleri tarladan kovmayı başardı.
3. Özal 3, Erdoğan 6 seçim kazandı: Turgut Özal, 1983, 1987 genel ve 1984 yerel seçimlerini kazandı. İki referandum kaybetti. 1989’da Köşk’e çıkarken ANAP’ın oyu yüzde 20’ydi. Tayyip Erdoğan ise girdiği tüm seçimleri kazandı. Dünyada eşine az rastlanır biçimde 3 genel, 3 yerel seçim ve iki referandumu kazanarak ‘seçim sihirbazı’ olduğunu kanıtladı. RP döneminde keşfettiği ‘politik çatışmayı’ kaldıraç olarak kullandı ve cephe siyasetini başarıyla yürüttü.
Doğru ama eksik:
“Özal kendisini kurtarmak için Çankaya'ya atmıştı, Erdoğan ise rejimin dönüşümünü tamamlamak için Çankaya'ya çıkmaya çalışıyor.” (Markar Eseyan, Y.Şafak) .Özal Üç seçim kazandı, 2 referandum kaybetti. Erdoğan 6 seçim 2 referandum kazandı ki bunlardan birincisi ikinci cumhuriyet dönemini başlatması hasebiyle sistemi değiştirici ve devrimci olmasından dolayı çok önemli. Bundan mütevellit, önümüzdeki, kemiyeten dokuzuncu ama keyfiyeten bitirici seçimi kazanması ise neredeyse kesin gibi. Köken, nitelik ve temsil benzerliklerine rağmen arada çok ciddi bir siyasi klas ve duruş farkı var. Erdoğan ülkesinin yoluna tuzak kuranların kararlılıkla üzerine gidiyor. Oysa Rahmetli Özal, kendisine mermi atılması olayını bile gerilim olmasın diye gardroba kaldırmıştı. Tayyip Erdoğan ise dombıra dombıra! Gerilimse gerilim. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.
4. Özal’ın rakibi Demirel’di, Erdoğan’ın rakibi yok.
Yanlış:
Erdoğan’ın siyasal kılıcı o kadar keskin ki, arkasında kocaman bir liderler mezarlığı bıraktı. Erbakan Hoca dahil; Çiller, Yılmaz, Ecevit, Baykal... Erkan Mumcu gibi önemsiz olanları, liderliğe soyunup ihanet edenleri, siyaset kompradorlarını ve siyaset meydanında can vermekte olan CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu’nu ve tam 12 yıldır, çaresizce Tayyip Erdoğan rüzgârının dinmesini bekleyen Mustafa Sararmış-Morarmış gülü ise saymıyorum bile.
5. Özal’ı askerler, Erdoğan’ı siyasal krizler getirdi: Turgut Özal’ı bulunduğu makamlara biraz kader, biraz konjonktür biraz da askerler taşırken, Erdoğan engelli koşuda birinci oldu. 12 Eylül 1980 darbesi olmasa Özal belki de emekli olacak ve köşesine çekilecekti. Tayyip Erdoğan ise gençlik kolları, ilçe başkanlığı, il başkanlığı macerası sırasında engell(emel)eri aşarak ve yasaklamalarla çarpışarak zirveye çıktı.
Doğru ama eksik: Birincisi: Askeri, bitmek tükenmek bilmeyen siyasal krizler getirdi. Sonra da askere olan toplumsal tepki Özal’ı getirdi.
İkincisi: Doksanları yakıp yutan siyasal krizler olmasada Erdoğan olurdu. O kadar ki, daha Özal başbakan iken onu keşfetmişti. Partisine transfer etmek istedi ama bu isteği reddedildi. Çünkü ANAP yapısı itibari ile çabuk tavsamıştı ve Erdoğan’ın parti içi mücadelelerle kaybedecek vakti yoktu. Hala da yok.
6. Özal Amerikanvari, Erdoğan Türk tipi yöneticidir.
7. Özal transformasyon (değişim), Erdoğan sessiz devrim yaptı.
Eksik: Erdoğan’ın gerçekleştirdiği sessiz devrimin neleri değiştirdiğini tarih yazacaktır.
8. Özal hayal etti, Erdoğan yaptı.
Eksik: Şüphesiz ki, Özal’da kendisinden öncekilerle kıyaslanamayacak kadar büyük işler yaptı.
9. Erdoğan’ın önünü açan Özal oldu: Özal’ın başlattığı iktisadi ve toplumsal liberalizasyon politikaları kısa sürede sonuç verdi... Tayyip Erdoğan, Özal’ın açtığı yoldan ilerleyerek bir anlamda Özal’ın hayallerini gerçekleştirdi. Kapitalist birikim süreçleri başta olmak üzere refahın ve demokrasinin standartlarını yükseltmek Erdoğan’a nasip oldu.
Doğru: Anadolu Liselerini kurarak, Anadolu sermayesinin dünyaya açılmasını sağlayacak en önemli damarı açan Özal, bu hamlesini bilerek, isteyerek ve sonuçlarını ön görerek yapmıştır. Sermayenin el değiştirme hareketini o başlatmıştır. Surda gedik açan ilk adamdır o. Ergenekon dağlarında bir gedik açmaktan daha az önemli değildir bu hamle. Cini şişeden çıkartan adam Özal, o şişeyi kıran adam ise Erdoğandır. Millet olarak bir daha o şişeye sokulma ihtimalimiz kalmadı yani.
10. Özal III. Selim ise Erdoğan II. Mahmut’tur.
Yanlış. Hem de vahim bir yanlış: Tıpkı III. Selim gibi II. Mahmut’ta atraksiyonları yarım kalmış bir liderdir. Eğer Özal’ı III. Selim’e benzetirseniz bu bilinç altınıza Tayyip Erdoğan’ın da II. Mahmut gibi akim kalacağı hissini yerleştirir. Umarım kasıtlı değildir. Hem II. Mahmut batıcıdır ki, halk ona “Gâvur Padişah” demiştir. Erdoğan için bu durum söz konusu değildir.
Bana göre Özal, Ankara Ovası’nda önce esir düşen, sonra da hayatını kaybeden Yıldırım Beyazıttır. Erdoğan ise Özal’ın boşluğundan doğan kardeş kavgasını bitiren Çelebi Mehmet’tir. Nasıl ki, Yıldırım’ın oyundan düşürülmesi Osmanlı’yı sarssa bile bitiremediyse, Özal’ın öldürülmesi de muhafazakâr sağ seçmen çınarını yıkamamıştır. On yıllık bir sersemlemeden sonra daha gür açmış, yeşermiştir.
Yıldırım, Timur’a esir düşmüştür. Özal da Çankaya’da adeta muhasara altına alınarak öldürülmüştür. Yıldırım’da Özal’da zehirlenmişlerdir. Her ikisinden sonra da fetret devri yaklaşık on-onbir yıl sürmüştür. Yine, her ikisinden sonrada tüm İslam dünyasının kaderini değiştiren büyük yürüyüş başlamıştır. Birincisi yaşanmış ve tarihi bir gerçeklik olarak arkamızda durmaktadır. İkincisi ise önümüze serilmiş kocaman bir gelecek olarak bizleri beklemekte ve hasretle bekleyen gözleri kamaştırmaktadır. O yüzden bu ışık ışığa hasret kalmış bazı gözlere kakılmaktadır. Alışacaklar...
II. Murat olmak kime nasip olur bilinmez... İşi zor ve yükü ağırdır. Çünkü emanet alacağı yükünde bir Fatih vardır.
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin.
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin.
Mehmedim, sevinin başlar yüksekte.
Ölsekte sevinin, eve dönsekte.
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte.
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir.
Gün doğmuş, gün batmış, ebet bizimdir.
İşte bu hissiyatı anlamıyor, anlayamıyorlar. Anlayanlar ise anladıkları şey işlerine gelmediğinden dolayı, mezarlıktan geçerken ıslık çalmayı tercih ediyorlar. Olay budur.
TOZLUK ve TUZLUK |
1-) Başbakan Erdoğan, hakkında “Dönemin Başbakanı, Devrik Başbakan ve Örgüt Lideri” gibi tanımlamalarla fezleke hazırlatanlar, milletin mahkemeleri karşısında bunun hesabını mutlaka vereceklerdir. Belgeyse belge. Murat Belge değil Ahmet Hakan!
2-) Ak Parti Teşkilatlanma Başkanı Süleyman Soylu’nun teşkilatta yaptığı değişim yüzeysellikten tuzağından kurtulmalı, kokuşmayı ve tavsamayı kesin olarak engelleyecek bir mahiyete bürünmelidir.
3-) Savcılar tarafından hakkında inceleme başlatılan Soma madenindeki sendika yetkilileri, esaslı ve ibretlik bir cezaya çarptırılmalıdır.
NE ZAMAN ADAM OLURSUNUZ? |
Özal ile Erdoğan arasındaki ve bu ikisi ile diğerleri arasındaki farkı anladığınız zaman |
Twitter: @akpinartahsin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.