Sebahattin BİLGİÇ
DÜĞÜN ZAMANI
Yaz mevsimi gelmesi ile evlenmeler hız kazanır. Düğün salonlarında yer bulmak zor olduğu gibi, sokaklarda da bolca düğün veya nişan merasimlerine rastlanır. Ana caddelerde tur atan alayları da burada hatırdan çıkarmamak lazım.
Biz aile kurmaktan yanayız. Aile kurmak hem Allah’u Teala’nın emri hem de Peygamber Efendimizin sünnetidir. Şöyle bakıldığında, aile müessesesi insanlık tarihiyle beraber gelmektedir. Ailenin temeli cennette atılmış, ve yer yüzüne yerleşilmesiyle beraber tekrarlanarak devam etmiştir.
Allah (C.C) yeryüzünün en şereflisi olarak insanı yaratmıştır. İnsanın yetiştiği, şahsiyet kazandığı yer ise ailedir. Aile bir ocaktır, bir yuvadır, bir sığınaktır, bir mekteptir. İnsanın karakterinin şekillendiği en önemli yer ailedir. Sonra okul, sonra da çevre gelir. Aile sağlam olacak ki toplum sağlam olsun, toplum sağlam olacak ki millet sağlam olsun, millet sağlam olacak ki devlet sağlam kalsın.
Aile kurmak ve aileyi yaşatmak bütün dinlerde en kutsal görevdir. Çünkü asıl olan nikahtır. Nikahsız yaşam haramdır ve gayri meşrudur. Yine devletlerinde en önemli vazifelerinin başında aileyi korumak gelir ve gelmelidir.
Önceki günlerde bir gazetede haber gözüme ilişti. “ evlenmekten çok boşanıyoruz.” İstatistiklerde zaten bu haberi doğruluyor. Şahsen çok üzüldüğüm bir konudur. Ne zaman birilerinin ayrıldığını duysam içimde tarifsiz sıkıntı oluşur. Üstelik bu sıkıntıdan uzak kalmak da artık mümkün değil çünkü tanıdık çevrede devamlı ayrılıklara rastlamak mümkün.
Neden insanlar bu kadar bencilleşti?
Neden insanlar bu kadar kanaatsizleşti?
Neden insanlar artık tahammül edemiyor?
Neden insanlar geçimsiz oldu?
Neden fuhşiyat hafife alınır oldu ?
Neden nasihatler artık fayda vermiyor ?
Neden öldürme olayları bu kadar arttı?
Neden insanlar cinnet geçiriyor?
Neden eczanelerde en çok satılan ilaçlar depresyon ilaçları?
Ve neden aileler bu kadar çabuk parçalanıyor?
Şüphesiz bunların cevapları vardır. Zamanımıza uygun nedenleri araştırılmalıdır da. Ama en temel nedenlerinden biri sağlam ve sağlıklı aile ortamlarının azalması olsa gerek.
Yaşam standartlarımız iyileşti, iyileşmeye de devam ediyor. Bırakın dedelerimizi baba ve annelerimizin bile standartlarımızın çok üzerindeyiz. Ama onlar kadar huzurlu ve mutlu muyuz?
Dünyevileşmek bizi asıldan, yaratılış gayemizden ve gerçek vatanımız olan cennetten uzaklaştırıyor sanırım. Cennetin istedikleri ile dünyanın istediklerinde farklılıklar var. Cennet dünyada bir takım amelleri kabul etmiyor. Dünya ise “oyun ve eğlence”, kandırmaca ve fitnelerle dolu.
Eşya ve ziynet isteklerinin aşırılığı yüzünden, düğün günü belirlenmiş olmasına rağmen ayrılıkların olduğunu biliyorum. Evet, eşya lazım ama mutluluğu sağlayan en önemli faktör kesinlikle eşya değil. Dünyalıklarımız bizim üzerimizde yükselmesin, biz dünyalıklarımızın üzerinde yükselelim. Dikkat edelim eşyalarımız gönüllerimizin kelepçesi olmasın.
Peygamber Efendimizin Hatice Validemizle evliliği beni hep hüzünlendirmiştir. Evlenebilmek için ticaret kervanına ücretli giren Efendimiz, ta Şam’a gidip aldığı ücret ile evlenebilmiş. Damatlık elbisesi olmadığı için de Hz. Ebu Bekrin kendisine zarif bir şekilde hediye ettiği elbiseyi giymiş.
Tabi her şeyin başı dönüp dolaşıp eğitime dayanıyor. Ama öncelikle gönül eğitiminin merkeze oturduğu eğitim. Gönül eğitiminde diploma yok, onun tartısı başka ama huzur, kanaat, neşe, muhabbet orada.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.