Uğur CANBOLAT
Doyurulmamış Duygular!..
Doyurulmamış duygular hayatımızı zehir eden, düğüm atmamız gereken konuların en başında gelir.
O nedenle çocukluk dönemlerinin sevgi dolu yaşanması önemsenmelidir. Travmatik etkilerden mümkün olduğunca bu dönemlerde özellikle uzak olunması çok mühimdir.
Vaktinde doyurulmamış duygular sonraki dönemlerde her zaman baş ağrıtabilecek bir potansiyel barındırır içinde.
Yerinde ve zamanında karşılanmayan duygusal ihtiyaçlarımız sırtımıza yüktür. Bu ağırlığı ne yazık ki son demlerimize kadar taşımak durumunda kalabiliriz. İşte bu sebeple de bir kez daha gözden geçirilmeyi hak etmektedir. Hem de dikkatli bir şekilde…
Sonunda söyleyeceğimizi dilerseniz şimdi söyleyelim. Her şey zamanında, yerinde ve kıvamında olmalı…
Vakti vaktine… Ne önce ne de sonra. Tam vaktinde, ihtiyaç deminde…
…
Kendimizi tanımamız bakımından da doyurulmamış duygularımız üzerinde düşünmemizde yarar var. Vicdanımızı rahatsız eden bazı durumlarla iç içe isek ipin ucu dönüp dolaşıp bu konuya gelip dayanabilir. İşte bu sebeple yüzleşme başarılırsa sonuç yüz güldürücü olabilir. Kazanan biz oluruz kendimizi hep kaybetmeye mahkûm etmişken.
Paradoksal bir durumumuz var genellikle içinde debelendiğimiz…
Eksiklerimizi görüp onlarla yüzleşmekten bize çok ağır bedeller ödettiği halde kaçınırız. Kafa yormaktan kaçarız. Kaçarız ama o doymamış duygularımız yine bizi üzen bir şekilde tatmin bulmaya devam eder. Bizim kaçmamız, kaçınmamız, yüzleşmeden ürkmemiz sonucu değiştirmez.
…
Kocaman bir adam düşünün. Yaşını başını almış bir kişi olsun bu adam. Önemli başarılar elde etmiş iyi bir girişimci olsun… Tüm bunlara rağmen sevgi ihtiyacı konusunda âdeta çocuk gibi olan, o konum ve rütbelerinden sıyrılıp adeta sevdiğine sığınan biri… Bu şekilde olan insanları görmediniz mi hiç yanınızda, yörenizde?
Ben çok gördüm. Hâlen de görüyorum.
O güçlü insanlar, doyurulamamış o duyguları söz konusu olduğunda birden kabuk değiştirir ve bambaşka bir hâle giriverirler. Onların bu hâlini gören kişiler elbette buna şaşırabilirler. Kendisi bile bu duruma anlam veremeyebilir. Ama durum budur.
Doyurulmamış duygular muhakkak kendisi için bir mecra arar ve bulur. Oradan beslenir.
…
Bulur bulmasına evet… Buluyor da nitekim.
Temel soru şu: Doyurulmamış, vaktinde karşılanmamış duygular daha sonra doğru kaynaklardan mı doyuruluyor? Beslenilen yerler meşru zeminler mi?
Bu soruya gözlemlerim evet dememe mani oluyor. Genellikle yanlış kaynaklardan sağlanıyor bu doyum. Hatta sağlanamıyor bile. Çünkü o derin eksiklik bir türlü tamamlanamıyor. Açılan mesafe kapatılamıyor.
…
Babasından aradığı sevgiyi bulamayan bir erkek çocuğu hayatında bu eksikliği telafi edebilir mi? Mümkün mü bu gerçekten? Bu duygu noksanlığını acaba nerelerden gidermeye çalışır dersiniz? Belki de patronundan, belki de büyük gördüğü başka figürlerden gidermeye çalışır. Ama bu ne kadar mümkündür? Ne türlü istismarlara maruz kalır bilinmez.
Aynı şeyi bir kız çocuğu için de düşünelim örneğin. Baba sevgisini tatmayan, bu duygusunu babasıyla doyuramayan bir kız çocuğunun bu doyurulmamış sevgi açlığını nerelerde nasıl giderir? Giderebilir mi? Nelerle yüz yüze gelir? Hangi simsarlarla karşılaşır?
Yine babasından bulamadığı sevgiyi eşinde bulmaya çalışan, onu biraz da bu şekilde seven ama pek çok pürüzle karşılaşan kişiler tanıdım. Eşinde baba sevgisi bulamadığı gibi, eş sevgisini de ketleyici bir noktaya girmişti ilişkileri…
Yanlış bağlanmalar, aşırı talepler, farklı roller yüklendiği için kendisine bir eş olarak bu kadar yükü karşılayamayan, taşıyamayan kişilerin de varlığı söz konusu…
Ve elbette bu durumdan kaçışları…
…
Bu konu ciddi… Hayati bir mesele… Üstü örtülebilen bir husus değil.
Örtmeye çalışan, yok saymaya gayret eden, dikkatini, ilgisini, enerjisini başka alanlara yönlendirenler olmuyor mu? Oluyor. Belirli bir dönem üstüne örtülen şallar nedeniyle görülmeyebiliyor ama o köz hep içeride saklı kalıyor. Bir fırsatını bulduğu zaman çok sarsıcı biçimde kendini gösterebiliyor.
Ne yazık ki!..
…
Bizi yokuşa süren doyurulmamış duygularımızdır. Yanlışlarla terleten, hayatımızı mutsuz kılan da…
Bizi esir eden, teslim alan doyurulmamış duygularımızdır.
Doyurulmamış bir güven duygusu insanı nasıl zorlu bir arayışa yöneltir? Kişiyi hangi özgüvensizliklerin girdabında sıkıştırır? Nedir elde olan? Güvensiz ve herkesten kuşku duyan ve mutsuzluklar içinde kıvranılan bir hayat… Ne acı!
Ümit, geleceğe olumlu bakabilme duygusu doyurulmamış sürekli olumsuz senaryolar ve kötü dünya sendromu içine sokulan bir kişi kendisine de çevresine de bir şey veremez. Acıdan, hüzünden, pişmanlıktan gayrı! İyimser olabilme duygusundan uzak kalış her şeyi anlamsızlaştırır.
Mutluluk duygusu vaktinde doyurulmadığında telafisi pek zordur. Bu insana dünyaları en güzel hediye paketleriyle sunsanız bile bir anlam ifade etmeyebilir.
Sorumluluk duygusu doyurulmamış, bunu görmemiş, yaşamamış kişinin iş hayatındaki verimi, evlilik yaşamına katkısı ne olabilir ki?
Vefa, sabır, adalet gibi duyguları doyurulmamış kişi hayatta serseri mayın gibi dolaşmaz mı? Ne hak gözetir, ne de başkalarının yaşadıklarına empati yapabilir. Kimle temas etse azap olur.
Doyurulmamış şefkatin insanın başına neler getirebileceğini düşünmek, doyurulmamış değerlilik, doyurulmamış takdir edilme, onay görme gibi duygularımızın hayatımıza bedeli bazen hayatımızdan ağır olabiliyor.
Her şey zamanında karşılanmalı, vaktinde kıymetlidir.
Ne yapacaksak vaktinde yapmalıyız.
Hemen şimdi!
03.01.2013 canbolatugur@gmail.com/https://twitter.com/ugurcanbolat https://www.facebook.com/iyibakkendine7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.