A. Semih TORUN
Doğu Türkistanlı Kardeşlerimizin Feryadına Kulak Verelim
Arkadaşlarımdan “Çinlilerin Doğu Türkistanlılara yaptıkları zulmü” anlatan bir mesaj aldım. Videoda bazı Çinlilerin Doğu Türkistanlı bir çocuğa yaptıkları eziyetleri görünce ızdırabımdan mideme kramplar girdi. Vakit gece yarısını geçip yattığımda, o küçük çocuğa atılan tekmeler, çocuğun ellerini ayakkabısıyla ezen insan görünüşlü canavar ve feryatlar içinde ezilen ellerine bakan yedi-sekiz yaşlarındaki çocuğun görüntüsü uykumu kaçırdı. Olayın üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen hâlâ kendimi olayın dehşetinden kurtarabilmiş değilim.
Türkistan coğrafyası, on iki asırdır İslâm kültürüyle yoğrulmuş bir medeniyet merkezidir. Türkistan yurdu; Ahmed-i Yesevî, Şâh-ı Nakşibend, İmam-ı Buhârî, Tirmizî ve İbn-i Sina gibi gönül sultanlarına ve ilim erbabına ev sahipliği yapan bereketli topraklardır. Kaşgar, Urumçi, Hoten, Aksu, Turfan, Taşkent, Semerkant, Buhara, Çimkent ve Almatı, tarihî İpek Yolu’nun duraklarındandır.
Zalim yönetimler, baskı ve şiddete başvurarak hakimiyetleri altındaki insanları ezmişlerdir. Zaman zaman Çin istilaları ile karşılaşan Doğu Türkistan toprakları, yarım asırdan fazladır Komünist Çin yönetiminin işgali altındadır. Buradaki Uygur Türklerinin, haklarını savunma imkânları olmadığı gibi, açıktan ibadet edebilmeleri ve din eğitimi almaları da yasaktır.
5 Temmuz 2009’da Urumçi Katliamı’nda Doğu Türkistanlı Müslümanlar şehid edilmiş, kadın ve kızlarımızın namuslarına el uzatılmış, canhıraş, yürek paralayan ve dinmeyen feryatlar göklere yükselmişti. Urumçi Katliamı’nın ikinci yıldönümünde çeşitli protestolar sürerken Çinlilerin zulümleri de devam etmektedir.
Tutuklanan, dövülen, aşağılanan, tecavüze uğrayan, çalışma kamplarına gönderilen, idam edilen, toplu olarak katledilen, zorla kürtaj edilen, çocukları ellerinden alınan, izinsiz doğum yaptı diye çocuğu öldürülen, işkence edilen, fakir bırakılan, sömürülen ve köleleştirilmek istenen Doğu Türkistan halkının ve diğer mazlumların derdi, hepimizin derdidir.
Dünyada en çok insanın idam edildiği ülke Çin’dir. Çin’de öldürme olayları nüfus planlaması gibi düşünüldüğünden sudan bahanelerle insanlar katledilmekte, idam sırasında kullanılan kurşun parasının idam edilenin ailesinden alınması bile zulmün ne kadar katmerleştiğini göstermektedir.
Çin, Doğu Türkistan'da soykırım yapmaktadır. Düzenli olarak gerçekleştirilen idamlarda yüzlerce Müslüman şehid edilmiş olup halen binlercesi de hapishanelerde idam edilmeyi beklemektedir.
Çin, Doğu Türkistan Müslümanlarını; topraklarını terk etmeye zorlamakta, aynı zamanda da bölgeye Çinli nüfusu göç ettirerek kardeşlerimizi etkisiz hale getirmek istemektedir. Buradaki Uygur Türkleri, kendi vatanlarında esir duruma düşürülmüş, Çinli göçmenlere ülkenin en verimli toprakları verilirken, yerli halk kurak bölgelere göç etmeye zorlanmıştır.
Çin, Doğu Türkistan'ı geliştirme görüntüsü altında Dünya Bankası’ndan maddi destek almış, ancak bu yardımları; zorunlu çalışma kampları için kullanmıştır.
Doğu Türkistan’da, Doğu Türkistan'ın kuzeyi ile güneyini birbirinden ayıran bir hat üzerine kurulan Bintuan diye bir birim bulunmaktadır. Bu birimin asıl amacı, Doğu Türkistan'ı sömürgeleştirmektir. Milyonlarca hektarlık bir araziye sahip olan Bintuan, Uygur Özerk Yönetiminden bağımsızdır.
Müslümanların bağımsızlık hareketlerinin bastırılması, toplama kamplarının idare edilmesi ve Çinli suçluların Doğu Türkistan'da yerleştirilmesi, bu birimin görevlerinden bazılarıdır. Bintuan, Doğu Türkistan toprakları içinde yavaş yavaş bağımsız bir Çin eyaleti oluşturmaya çalışmaktadır.
Kızıl Çin hükümeti, yüzbinlerce suçluyu Doğu Türkistan'a göndermekte, ancak cezasını çeken kişilerin tekrar Çin'e dönmesine izin vermeyerek bunları, Müslümanların zorla çıkarıldıkları topraklara yerleştirmektedir. Bunların Müslümanlara yaptıkları zulümlere, -Filistin’de olduğu gibi- devlet tarafından da destek verilmektedir.
Bugün Doğu Türkistan, siyasi literatürde, "Sincan Uygur Özerk Yönetim Bölgesi" olarak geçmektedir. Doğu Türkistan’ın özerkliği ve Doğu Türkistan’da çeşitli yönetim kadrolarında Uygur Türklerinin bulunması, bir aldatmacadan ibaret olup, Doğu Türkistanlı yöneticiler yetkilerini kullanamayacak durumdadırlar.
Doğu Türkistan'ın uranyum, doğalgaz, petrol, altın gibi madenleri Çin'e transfer edilmekte, her türlü doğal zenginliği Çin tarafından sömürülen Doğu Türkistan halkı, açlık sınırının altında hayatlarını devam ettirmektedirler.
Doğu Türkistan Müslümanlarının seslerini dünyaya duyurmaları engellenmektedir. Çin, medya ve iletişim araçlarının kullanımına sansür uygulamakta; Doğu Türkistan’da yaşananlar hakkında sağlıklı bilgi almak neredeyse imkânsız hâle gelmektedir.
Çin, 1961'den bu yana, çeşitli nükleer denemelerini Doğu Türkistan'ın Lop Nor bölgesinde gerçekleştirmektedir. Bu denemeler, canlıların hayatının tehlikeye girmesine ve ekolojik dengenin bozulmasına neden olmaktadır. Binlerce hayvan bu denemeler nedeniyle telef olmuş, pek çok insan hayatını kaybetmiş ve sakat doğumların oranında büyük artış meydana gelmiştir.
Çin'in, Doğu Türkistan'daki halka uyguladığı zulmün en önemli nedeni halkın Müslüman olmasıdır. Çünkü komünist Çin, bölgede kendisine karşı en büyük engel olarak halkın İslâmî kimliğini görmektedir.
Doğu Türkistan'da Müslüman Türklere yönelik zulüm şiddetle devam etmektedir. Çin resmi görevlileri, Türk gençlerini sebepsiz yere evlerinden toplamakta, gençler ise, bu zulümden kurtulmak için dağlara kaçmaktadır.
Doğu Türkistanlı Müslümanların otuz yılda dört defa alfabelerinin değiştirilmesi, bölgedeki Müslümanlara yapılan asimilasyon uygulamalarının bir parçasıdır.
Çin’in Doğu Türkistan’daki işgal yönetimi; milyonlarca masum insanın katli, yüzbinlercesinin esareti ve başka ülkelere göçü ile sonuçlanmıştır.
1949 yılından bu yana soykırıma uğrayan Doğu Türkistan halkının sesini duyurmak maksadıyla 2004 yılında ‘Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti’ oluşturulmuş olup mücadeleleri devam etmektedir.
İnsanlıktan nasibi olmayan Çin yönetiminin, Doğu Türkistan’da yaptığı zulme dur demeye, özgürlüğüne kavuşmak isteyen Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin feryatlarına kulak vermeye hazırım diyenler en azından zalimlerin ürettikleri malları almayabilirler. Allâh ü Teâlâ’nın huzuruna çıktığımız o günde, “Sizin hiç mi suçunuz yoktu?” sorusuyla karşılaşmamak için elimizden gelen yardımı ve dualarımızı esirgemeyelim. Kardeşlerimizin dertlerini ulaşabildiğimiz her yere duyuralım.
Sizleri, Şair Yunus Hamdi’nin şiirinin ilk dörtlüğü ile baş başa bırakıyor; dualarınızın mazlumlar için olmasını ve Ramazan-ı Şerif’in bereketinin gönlünüze dolmasını Cenâb-ı Hakk’tan niyaz ediyorum, değerli okurlarım…
“Adım Doğu Türkistan benim.
Soykırıma uğrayan menim
İşkenceler görmüş bedenim.
Olmamış hiç yardım edenim.”
Ahmet Semih Torun - Habername
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.