Sibel ÜRESİN
Yalnız ve Mutsuzlar topluluğu: ''Feminist Kadınlar''
İsterseniz önce “Feminist Kadın” kime denir açıklamaya çalışalım. "Feminist Kadınlar Topluluğu" İslâm'ın kadını ezdiğini, kurtarılması gereken ikinci sınıf insan muamelesi uyguladığını ve kendilerince bu ezik kadın sınıfına cumhuriyetin güya haklar tanıdığını savunan ancak bana göre birliktelik yaşayacak ve kendilerini özel hissettirecek bir erkek bulamamış, günü birlik ve geçici ilişkilerle kendini çaresizce avutmaya çalışan, yalnız, mutsuz ve erkeksiz kadınlar topluluğudur.
Acınası yalnızlıklarında öylesine boğulmuş bir durum içinde bulunurlar ki; Kendileri dışında kalan kadın topluluklarını cahil ve aptal olarak tanımlarlar. Erkeğin kadını ezdiğine inandıklarını söyledikleri halde; Bir erkeğin ilgisi ve sevgisiyle muhatap olduklarında bu akıllara zarar düşüncelerinden derhal vazgeçerler. Kadınlığın asıl manasını unutan bu topluluk, bir erkekle ilişki kurmak konusunda sahip olunması gereken özgüven mevhumundan azami derecede yoksundurlar.
Zira zekânın ve aklın bir erkeği elde etmeye yetmediğini fark ettiklerinde aynı zamanda yalnız kaldıklarını da fark ederler. Onların bu sözüm ona diğer ezik kadınları kurtarma çalışmaları bir erkeğe âşık oldukları an derhal biter. Fakat zekâlarının mutlu olmaya yetmediğini anladıklarında ve bir erkeğin kadından dişilik, yumuşak huy ve itaat (Aman Allah'ım itaat mi?) beklediğini fark ettiklerin de tekrar o korkunç feminist maskesini takıp paradokslarıyla baş başa kalırlar.
Evlerinin ürkütücü sessizliğinde en ufak bir sesten bile korkacak kadar aciz ve yalnızdırlar. Bu düşüncede ki garip kadınlar topluluğu nedense yalnız ve erkeksiz yaşamaktadırlar. Çünkü hayatlarına girme Lütfi göstermiş erkelerle; Evlerinde, sosyal hayatlarında, toplum içerisinde, yatak odalarında kısacası hayatlarının her alanında “Sen-Ben” muharebesi yaparlar. Ve bu muharebelerin sonucunda terk edilerek mağlup olmanın acısını yaşarlar.
Bir kadın olarak ve ne yazık ki bu mevzu ya sübjektif bakmaktan kendimi alamayarak, onların "Biz ikinci sınıf kadın topluluğu için kutsal bir çaba içerisindeyiz." diyerek yaptıkları gülünç ifadeleri dinlerken gerçekten son derece üzülüyorum. Çünkü bu düşüncelerine bakarak asıl ezilenin onlar olduğunu düşünüyorum. Gücü sahip oldukları kariyerle bağdaştırıp, kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyorlar. Ancak sonucunda sadece Sezen Aksu'nun şarkısında dile getirdiği gibi "Öteki olabilmeyi..." öğreniyorlar. Hayatın ağır yükünü bir erkeğe yüklemek varken, Rabbimiz bize böylesi bir doğal imkân vermişken, neden bunu kullanmayı reddediyorlar.
İslâm felsefesini anlamış ve benimsemiş bir kadın bilir ki; Erkeği onu korumak ve muhafaza etmekle, onun ihtiyaçlarını karşılamak, çocuklarına babalık, kendisine kocalık görevini yapmakla yükümlüdür. İslâm kadınları bu sorumlulukları kocasının taşıdığını bilmenin verdiği hafiflikle hayatlarını; Kendilerini geliştirerek, sosyal yaşam içinde aktif olarak bulunarak, kimi zaman o her kadının bayıldığı alışveriş merkezlerinin birinden diğerine koşarak, parklarda çocuklarıyla oynayarak ve ailesiyle beraber keyifle yedikleri akşam yemeklerinin ardından son olaraktan onu Allah'ın emaneti olarak seven, koruyan, kollayan, okşayan kocasının güvenli kollarında huzurlu bir uykuya dalarak, feminist kadınların sahip olamadıkları böylesi bir lüks içinde yaşarlar.
Bu sebeple sevgili feminist kadınlar...
SON SÖZÜM ŞUDUR Kİ.... Ya akıllı gibi görünmek uğruna çaba harcayan mutsuz bir kadın olmaya devam edersiniz ya da sizin deyiminizle akılsız görünmeyi göze alarak mutlu olmayı tercih eden diğer kadın. TERCİH SİZİN....
Sevgilerimle
Sibel Üresin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.