Ahmet ERKALEM
«Diyanet» çok yanlış yapıyor!
“Türkiye’de yaşayan azınlıkların (Yahudilerin, Hristiyanların) kendi dinlerine göre yaşadıkları, dinlerinin icabını yerine getirebilmek için her türlü kolaylığın kendilerine sağlandığı ve tam bir serbesti içinde olduklarını biliyoruz.. Buna karşılık bu vatanın aslî sahipleri olan Müslümanlar inançlarını yaşamak konusunda tam bir esaret altında!..”
Müslümanların dinlerini diyanetlerini öğrenmek ve yaşamak hususunda güvendikleri (namaz vakitleri için kullandıkları takvimleri bile kendisinden aldıkları) bir Diyanet İşleri Başkanlığı var... Pekâlâ bu başkanlık ülkenin aslî unsuru olan Müslüman halkın kendisine olan bu itimadına hakkıyla karşılık veriyor mu?
İşte buna “evet” diyebilmek hayli müşkildir. Hattâ Diyanet bu güvene, bu itimada ihanet ediyor denilse yeridir... Neden böyle diyorum, gördüğüm hangi yanlışlara dayanarak böyle konuşuyorum?
Elbette iddiayı ortaya atan, onu isbatlamakla da yükümlüdür. Aksi halde müfteri (iftira atan, haksız yere suçlayan) durumuna düşmüş olur.
İddialarımı isbat edecek öyle çok beyyine (delil, bürhan) var ki... Hem bunlar öyle basit karineler de sayılmaz. Kuvvetli ve iddiamızı şüpheye mahal vermeden isbatlayacak niteliktedir..
Meselâ hemen şu “domuz eti” işinden başlayalım... Diyanet, Müslüman halka domuz yedirilmesine karşı ne yapıyor? Bu konuda vazifeli değil mi? Vazifeli ise, domuz ve at gibi hayvanları kasaplık hayvanlar sınıfına dahil eden hükûmet kararına neden itiraz etmiyor, Allah için ikaz etmiyorlar bu muhafazakâr görünümlü hınzırlığı... Vazifeli ise nasıl oluyor da bu kadar yoğun “domuz eti” haberleri düşüyor ajanslara?
Yazı uzamasın diye (internetten topladığım bazı) haberlerin kelimelerde linklerini vermekle yetineceğim. Bir haber, “Gıda Kodeksi AB’ye uydu at, (ve domuz... REB) kasaplık hayvan oldu” derken, bir diğeri: “AKP iktidarında at eti, it etine karıştı ‘domuz eti’ çabası” diyor. Haber, marketlerde domuz eti satışının Müslüman AKP’li vekillerce serbest hale getirildiğini anlatıyor!
Başka bir haber ise, bütün bu olumsuzluklara az da olsa teselli mahiyetinde; hükûmetçe çıkarılan serbestiye Müslüman kasaplarımızın uymayacağına dair... Onlar, “serbest olsa bile biz satmayız” diyorlar... İstanbul’da domuz eti taşıyan bir TIR’ın yakalandığını haber veriyor bir diğeri...
Uçaklarında yolcularına domuz eti yedirdiği şaiyası çıkmış, THY bu iddiayı yalanlamıştı... Son derece korkunç (tüyler ürperten) bir haberde ise, “3 Milyon Kg Domuz Eti Nerede Satılıyor?” diye sorulmakta...
Daha böyle yüzlerce haber var. Bunların hepsi asılsız mı? Bilakis hepsi doğru ve doğrulukları tek tek belgeleriyle tesbit edilmiş, kayıtlara geçmiş, devletçe yalanlanamamış haberler. Esasen yalanlamaya da gerek duymuyorlar! Müslümanların reylerini alarak iktidar olanlar bu konuda bir serbestlik kararı bile çıkartmadılar mı? Kasaplarda, marketlerde domiz eti satışı serbest bırakıldı... “İsrail'de Domuz Eti Satışı Kanunen Yasak Türkiye'de Serbest” şeklinde haberler var...
7 Temmuz 2006 Cuma günü 26221 sayılı ve 2006/31 Tebliğ Nolu Resmî Gazetede yayınlanan, “Türk Gıda Kodeksi Çiğ Kırmızı Et Ve Hazırlanmış Kırmızı Et Karışımları Tebliği” ile serbesti kazanan bu iğrenç işlerden sonra Tüketiciler Birliği”nden yapılan “Domuz her yerde!” başlıklı açıklamada “Hemen her ürünün etiketinde ‘Ürünlerimizin hiçbir çeşidinde domuz mamulleri yoktur’ gibi ibareler yazılmaktadır. Ülkemizde kesilen domuz miktarı yenilebilir büyük baş hayvanlarla yarışır hale gelmiş durumdadır. Öte yandan ülkemizde domuz ve mamullerinden oluşan ürünleri üretim ve satışı ise yasak değil. Bir an etiketlerde yazan bilgilerin doğru olduğunu düşünerek hiçbir üründe domuz mamulü kullanılmadığını düşünsek, bu kadar domuz eti ve yağı ne yapılmaktadır?” denildi...
Yahudilerin koşer olarak damgaladıkları “helal” ürünleri yediklerini, Türkiye dahil (meselâ Eminönü’nde Mısır Çarşısı ile Rüstem Paşa Camii arasındaki bir hanın birinci katında, “Levi Koşer” Yahudi lokantasında) dünyanın tüm ülkelerindeki birçok market ve restoranlarda kendi hahamlarınca kontrollerin yapıldığı ve koşer damgalı ürünlere izin verildiğini biliyoruz...
Türkiye’de Diyanet İşleri neden Yahudilerin hahamları kadar titiz davranıp bu gibi bu işlere özel görevli hocalar tayin etmiyor? Yoksa AKP iktidarında Diyanet İşleri Başkanlığı domuz etini helâl ilân etti de haberimiz mi yok? Bu domuz eti meselesi Diyanet İşleri’nin en vahim suistimâlidir. Buna benzer yığınla işler var...
Cuma namazı için gittiğim Ümraniye/Atakent içindeki Çerkes Camiinde vaaz veren adam, ezan okunduğunda va’zını kesmediği gibi; “ezan okunmaya başladı (duymanız zor olacak) beni daha bir dikkatle dinleyin” diyerek konuşmasına devam etti... Bu nasıl bir cehalet, nasıl bir küstahlıktır? Ezan okunduğunda Kur'ân tilâveti bile bitirilir.. Senin kıytırık va’zın neyin nesidir de ezana hürmetsizlik ediyor susmuyorsun be adam?
İslâm adabının birinci maddesi, Ezan-ı Muhammedi’yi huşu içinde dinlemek, ezan okunduğu sırada başka bir işle uğraşmamaktır. Ezan okunur okunmaz en kaba şöforler bile sigaralarını söndürürlerdi eskiden (şimdi kanunen kapalı mahallerde yasak zaten).
Bu adamın ehliyetli ve izinli bir hoca olmadığını sanıyorum. Konuşurken “haftaya biraz daha erken gelin, dersime devam edeceğim, madem ki burada komşuyuz, komşuluğumuzun icabını yapalım, sizler de istifade edin” falan dedi. Diyanet İşlerine, Ümraniye Müftülüğü’ne bu konuyu da ihbar ediyorum. Gereğini yapmazlarsa vebál onlarındır... Va’z vermek bir ehliyet işidir. Her önüne gelen kürsüleri işgal edip kafasına göre atıp tutamaz..
Evet, maalesef, bizim Diyanet’in daha nice yanlışı ve eksiği var hepsini saysam beşyüz yazı hacmini geçer.. Şimdilik bunlarla yetineyim.. İnşaallah gereğini yaparlar... 04 Nisan 2009 Cumartesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.