xxx444
Deşifre
İkinci iddianamede, Türkiye'nin çok yakın tarihindeki kimi sarsıcı hadiselerin arka planına dikkat çekiliyor.
Şener Eruygur'un 2003-2004'te lokomotifliğini yaptığı muhtıra girişimlerini anlatan “Darbe Günlükleri” de ek iddianamede yer alıyor.
İddianamede, Türkiye'ye yakın geçmişte kabus yaşatan kimi kanlı eylemlerin Ergenekon örgütüyle bağlantılı olduğu savunuluyor:
Sivas ve Başbağlar katliamlarından Sabancı, Hablemitoğlu, Bahtiyar Aydın suikastlarına; Bingöl-Elazığ karayolunda 33 erimizin şehit edilmesinden Gazi Mahallesi olaylarına kadar bir dizi alacakaranlık kuşağı eylemi bu bağlamda ele alınıyor.
Ek iddianamede PKK, DHKP-C ve Hizbullah gibi örgütlerin Ergenekon'la ilişkilerine değiniliyor.
Giderek boyutlanan Ergenekon Davası'nın sonraki aşamalarında söz konusu derin bağlantıların yeni belge, bilgi ve tanıklıklarla ileri seviyede deşifre edileceğini öngörebiliriz.
*
Ergenekon örgütünün nasıl bir yapılanma olduğunu doğru algılamak gerekiyor.
Ergenekon'u “çete” diye tanımlayan değerlendirmeler basit ve yüzeysel kalmaya mahkumdur.
Üç yıl öncesine kadar “bütün kurumların üzerinde” bir işlev görmüş ve devletin temel kurumlarıyla paralel bir çalışma yürütmüş olan “Gizli Devlet” mekanizmasının varlığını hesaba katmadan Ergenekon örgütünün fonksiyonunu algılayabilmek mümkün olmayacaktır.
Bu yapı, ABD-NATO'nun çıkarları doğrultusunda faaliyet gösteriyordu.
Ergenekon, işte bu karanlık yapının operasyonel gücüdür.
*
Ergenekon'a bağlı olarak faaliyet gösteren farklı görüşlerdeki terör örgütleri, “Türkiye'ye her bakımdan kan kaybettirmek üzere” istihdam edildi/ kullanıldı.
Birbiriyle çatışan örgütlerin varlığı, onların aynı gizli mekanizma tarafından kullanıldığı gerçeğini değiştirmiyor.
Bu örgütler eliyle gerçekleştirilen kanlı eylemlerle yıllar boyu “toplumsal kutuplaşmalar” üretildi ve yaygınlaştırıldı.
Ergenekon'u başından beri “Ahtapotun Kolları” misali çalışan bir yapılanma olarak tarif etmemiz bu bağlamdadır.
PKK, Ergenekon kapsamında inşa edilen örgütlerin “en kanlı ayağı”dır.
Örneğin, 1993'te 33 erimizin şehit edilmesi olayı da, geçen yılki Aktütün Provokasyonu da Ergenekon-PKK bağlantısıyla gerçekleştirilmiştir.
Son dönemdeki “büyük kırılma”ya paralel olarak ABD-NATO antetli Ergenekon örgütünün üzerine kararlılıkla gidiliyor; diğer bir yandan da PKK'nın tasfiye sürecinde çok büyük bir mesafe alınmış durumda…
*
Ergenekon Davası'nın henüz başlarındayız.
Bu dava, Türkiye'nin yakın geçmişindeki bütün karanlık perdelerin arkasına seyahat edecek hayati bir süreç anlamına geliyor.
Uzun sürecek bu davanın finalinde “büyük resmi” hep birlikte göreceğiz
Şener Eruygur'un 2003-2004'te lokomotifliğini yaptığı muhtıra girişimlerini anlatan “Darbe Günlükleri” de ek iddianamede yer alıyor.
İddianamede, Türkiye'ye yakın geçmişte kabus yaşatan kimi kanlı eylemlerin Ergenekon örgütüyle bağlantılı olduğu savunuluyor:
Sivas ve Başbağlar katliamlarından Sabancı, Hablemitoğlu, Bahtiyar Aydın suikastlarına; Bingöl-Elazığ karayolunda 33 erimizin şehit edilmesinden Gazi Mahallesi olaylarına kadar bir dizi alacakaranlık kuşağı eylemi bu bağlamda ele alınıyor.
Ek iddianamede PKK, DHKP-C ve Hizbullah gibi örgütlerin Ergenekon'la ilişkilerine değiniliyor.
Giderek boyutlanan Ergenekon Davası'nın sonraki aşamalarında söz konusu derin bağlantıların yeni belge, bilgi ve tanıklıklarla ileri seviyede deşifre edileceğini öngörebiliriz.
*
Ergenekon örgütünün nasıl bir yapılanma olduğunu doğru algılamak gerekiyor.
Ergenekon'u “çete” diye tanımlayan değerlendirmeler basit ve yüzeysel kalmaya mahkumdur.
Üç yıl öncesine kadar “bütün kurumların üzerinde” bir işlev görmüş ve devletin temel kurumlarıyla paralel bir çalışma yürütmüş olan “Gizli Devlet” mekanizmasının varlığını hesaba katmadan Ergenekon örgütünün fonksiyonunu algılayabilmek mümkün olmayacaktır.
Bu yapı, ABD-NATO'nun çıkarları doğrultusunda faaliyet gösteriyordu.
Ergenekon, işte bu karanlık yapının operasyonel gücüdür.
*
Ergenekon'a bağlı olarak faaliyet gösteren farklı görüşlerdeki terör örgütleri, “Türkiye'ye her bakımdan kan kaybettirmek üzere” istihdam edildi/ kullanıldı.
Birbiriyle çatışan örgütlerin varlığı, onların aynı gizli mekanizma tarafından kullanıldığı gerçeğini değiştirmiyor.
Bu örgütler eliyle gerçekleştirilen kanlı eylemlerle yıllar boyu “toplumsal kutuplaşmalar” üretildi ve yaygınlaştırıldı.
Ergenekon'u başından beri “Ahtapotun Kolları” misali çalışan bir yapılanma olarak tarif etmemiz bu bağlamdadır.
PKK, Ergenekon kapsamında inşa edilen örgütlerin “en kanlı ayağı”dır.
Örneğin, 1993'te 33 erimizin şehit edilmesi olayı da, geçen yılki Aktütün Provokasyonu da Ergenekon-PKK bağlantısıyla gerçekleştirilmiştir.
Son dönemdeki “büyük kırılma”ya paralel olarak ABD-NATO antetli Ergenekon örgütünün üzerine kararlılıkla gidiliyor; diğer bir yandan da PKK'nın tasfiye sürecinde çok büyük bir mesafe alınmış durumda…
*
Ergenekon Davası'nın henüz başlarındayız.
Bu dava, Türkiye'nin yakın geçmişindeki bütün karanlık perdelerin arkasına seyahat edecek hayati bir süreç anlamına geliyor.
Uzun sürecek bu davanın finalinde “büyük resmi” hep birlikte göreceğiz