xxxx451
Darbecileri kullanarak iktidara gelme taktiği
İlk bakışta darbecilerin, sivil iktidarlara karşı güç kullanarak seçimle gelmiş iktidarları alaşağı ettiği akla gelebilir. Ama tam tersine, seçim yoluyla iktidara gelme ümidini yitirmiş olan bazı siyasi partilerin, kasıtlı ve planlı olarak Meclis'te ve yurt genelinde huzursuzluk, kavga ve bunalımlar çıkararak darbecileri harekete geçirdikleri bir gerçektir.
Böyle bir niyet ve girişim, egemenliğin, kayıtsız şartsız millete ait olduğu prensibini red ve inkâr etmek mânâsına gelir.
Biz eğer milleti tam mânâsıyla serbest bırakırsak, "millet reyini Hasoya Memoya verir" diyen sakat bir inanıştır.
Bu sebepten ülkemiz, bir darbeler ve bir ihtilaller memleketi olmuştur.
Bu hastalık ilk defa 27 Mayıs askerî darbesinde nüksetmiş, iki defa milletin kahir ekseriyetiyle iktidara gelmiş bir iktidar devrilmiş, bu partinin milletvekilleri tutuklanmış, hapse mahkûm edilmiş, Demokrat Parti'nin başbakanı rahmetli Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan veHariciye Bakanı Fatin Rüştü Zorlu idam edilmişlerdir.
12 Mart Askerî Müdahalesi:
1961 yılında, yeniden demokratik hayata geçildi denilmiş, milletimiz Adalet Partisi'ni tek başına iktidara getirmiş oh ya rabbi şükür, artık darbe olmayacak diye herkes rahatlamış, ama hayır. Yine CHP'nin sert ve kırıcı olarak Meclis'te ve yurt sathında krizler ve kavgalar çıkarıcı tahrikleri sonunda, seçimle gelen Demirel hükümeti bir askerî muhtıra ile düşürülmüştür. Arkasından CHP'den Nihat Erim, Ferid Melen ve Naim Talu sırasıyla darbecilerin adamı olarak başbakanlıklara getirilmişlerdir.
28 Şubat Postmodern Darbesi:
Bilindiği gibi 1995 senesinde yapılan genel seçimlerde Refah Partisi birinci parti olmuştu. Refah Partisi'nin ilk seçimde tek başına iktidara geleceğini görenlerin, yine darbecilik kaprisleri nüksetmiş, ülkemiz yeni bir karanlık ara rejim dönemine mahkum edilmiştir.
Ama bu anti-demokratik, darbe ürünü ara rejimin, nimetlerinden yararlanmak isteyenlerin başına Süleyman Demirel getirilmiş, ne yazık ki Ecevit, Bahçeli, Mesud Yılmaz partileriyle birlikte darbecilerin safında yer almışlardır.
Sadece 12 Eylül 1980 darbesinden, CHP nasibini alamamıştır. Çünkü Kenan Evren Paşa, ille de yapılacak ilk seçimde kendisini Cumhurbaşkanı seçtirmek için, engel çıkarırlar korkusuyla CHPdahil bütün siyasi partileri kapattırmış idi.
Bugünkü duruma gelince:
Bilindiği gibi yine CHP tandansında olan, ulusalcılar, daha kapsamlı bir darbe hazırlamak için, ortamı müsait görmüşler. Şu sırada Ergenekon davalarında yargılanan darbe heveslisi askeri odaklar, kendilerini iktidara taşıyacak dinamiklerin ortaya çıkmasını beklemektedirler.
Gözüken odur ki, CHP ve MHP'nin, Meclis'te hâlâ sert ve kırıcı davranmaya devam etmeleri, eski iç güdülerinin devam ettiğini gösterir. Sayın Baykal'ın, Ergenekon sanıklarının avukatlığına özenmesi de hasıl olan bu sebebtendir.
Ama bu düşüncede olanların, hesaba katmadıkları bir realite var. Herkes şunu bilsinki artık milletimiz demokratik sistemin bilinci içerisindedir. Silahlı veya silahsız, hiçbir hareketin bu milli mutabakat karşısında başarı şansı asla mevcut değildir.
Bu aşamada Saadet Partisi'nin ve onun sayın lideri Numan Kurtulmuş Bey'in izlediği, ilmi ve siyasi görüş ve gerçeklere dayalı politikası ve eğriye eğri, doğruya doğru diyen ciddi ve olgun üslubu, tam manasıyla milletimizin beklentilerine cevab vermektedir.
Zira insanımız artık AKP'nin de katıldığı bu horoz döğüşü kavga gürültülerinden bıkmıştır, usanmıştır. Kendisini yeni ufuklara taşıyacak yapıcı, olgun, ağır başlı kadroların arayışı içindedir.