xxx78
Cumhurbaşkanı Gül: Kimse devlet adına yanlış yapamaz
Hakkari'de dokuz masum köylünün canını alan eylem, bir dönüm noktası olacağa benziyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'na ve Binyıl Kalkınma Hedefleri Zirvesi'ne katılmak, 'Barışı Koruma' konulu Güvenlik Konseyi zirvesine başkanlık etmek üzere New York'a uçarken yaptığımız görüşmeden benim çıkardığım ilk sonuç bu.
Cumhurbaşkanı terörü hâlâ Türkiye'nin '1 numaralı' sorunu görüyor ve PKK'nın devlete mal etmek üzere icra ettiği eylemlerle bir yere varamayacağını söylüyor. Hakkari eyleminin, geçmişte Diyarbakır'da bir dershane önünde ve bir parkta patlatılan iki ayrı bombalama eylemi gibi 'devlet yaptı' iddiasına zemin teşkil etmek üzere PKK tarafından icra edildiğine emin Cumhurbaşkanı Gül.
Önce 'Kürt sorunu' ile terörü birbirinden ayrı düşünmeye davet ediyor. Demokratik standartların topyekün yükseltilmesiyle şimdi şikâyet konusu edilen sorunların ortadan kalkacağına inanıyor. Sorunu ülkenin bekasıyla ilgili görüyor. Dediği şu: On yıl önce ciddiyetle ele alınsa barış içerisinde çözüme kavuşturulabilecek sorun, bugün de çözemezsek, on yıl sonra iyice içinden çıkılmaz hale gelecek...
"Bugün terörün en ufak bir gerekçesi kalmadı: Sokaklara Kürtçe billboard asılabiliyor. Diyarbakır'daki çağrı merkezi Kürtçe de cevap veriyor. Kürtçe seçim propagandası yapılabiliyor..."
Şu sözleri herkes dikkatle okumalı: "Simulasyon yapalım: 1980'lerden bu yana terör olmasaydı, Kürt sorununda, demokratik standartlarda daha ileri noktada olmaz mıydık? Kesinlikle sorunları çözmüş, çok daha iyi durumda olurduk. Demokrasimizin standardı yükselirdi. Avrupa Birliği'ne doğru daha hızlı yol alırdık. Terör örgütü kan dökerken, terör örgütüne taviz vermemek, 'Sorun terörle halledildi' dedirtmemek için yapılması gerekenler yapılamıyor."
Önemli siyasi akımlar, farklı siyasi damarlar TBMM'de temsil edildiği için çözüm fırsatı var bugün. Seçimden sonra ya Meclis'teki denge değişirse? Ne yapılacaksa bugün yapılmalı.
Geçmişte devlet adına bazı hatalar yapılmış olabileceğini kabul ediyor Cumhurbaşkanı; ancak bireysel hataların TSK, Emniyet gibi devlet kurumlarını sistematik olarak zan altında bırakmak için kullanılmasını uygun bulmuyor. "Haksızlık yapmış oluruz" diyor. "Hakkari'deki eylemde devletin parmağı olabilir mi?" sorusuna cevap teşkil etsin diye verdiği şu teminat önemli: "Bugünkü Türkiye ortamında o tür mevzii hatalara, bireysel yanlışlıklara artık ihtimal vermiyorum. Bugün kimse devlet adına yanlışa tevessül edemez."
"Örgütle konuşulur mu?" sorusuna verdiği cevabı da bir yere not düşün Cumhurbaşkanı Gül'ün: "Önemli olan, asla taviz vermeden terörü gündemden çıkartmaktır. Teröre bulaşanların etraflı düşünme kapasitesi yoktur. 20 yıldır dağda yaşayan insanlar bunlar ve sen devletsin... Onu bu işten vazgeçirmenin metodunu uzmanları bilir; komutanlar, istihbarat ve güvenlik mensupları... Bunlar tavsiyelerini yapar, bunlar konuşur... Yoksa terör örgütüyle asla pazarlık yapılmaz; devlet pazarlık yapmaz... Silâhlı mücadelede taviz verilmez; devletin gücü hiçbir terör örgütüne karşı yenilmez..."
Bazı BDP sözcüleri tarafından gündeme sokulan 'demokratik özerklik' kavramını 'zihin bulandırıcı' ve 'ayrıştırıcı' buluyor, "Bunlar masum düşünceler değil" diyor Cumhurbaşkanı Gül. Çözümün demokratik standartların yükseltilmesinde aranmasını yeniden tavsiye ediyor.
"Adem-i merkeziyetçilik, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi farklı konular. Bunlara 'yerel yönetimler reformu' çerçevesinde bakmak gerekir. Zaten bunlar bir bölgede değil bütün Türkiye'de olacak. İstanbul'da da, Tekirdağ'da da... Her yerin kendine göre gerçekleri var. 'Kalkınma ajansları' vardı, yaygınlaştıralım istedik, ama Türkiye'nin üniter yapısına aykırı görüldüğü için mahkemelerden döndü. Orta Anadolu'nun ekonomik dinamiklerini, Güneydoğu'nun, Ege'nin ekonomik dinamiklerini harekete geçirmek için gerekliydi oysa. Özgüvenimiz sağlam olursa sorunları çözebiliriz."