xxxx111
12 Eylül mağduru olarak Abdullah Gül
Bugün anlatırken tebessüm etse de, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 12 Eylül (1980) darbesiyle ilgili öyküsü gülünesi bir öykü değil... Bir haftalık evli genç bir üniversite öğretim üyesini sebebini açıklamadan gözaltına alıp İstanbul-Sakarya arasında dolaştırmışlar...
Taze gelin Hayrünnisa Hanım evde tek başına kimbilir neler hissetmiş, ailesi yeni damat hakkında neler düşünmüştür...
Cuma günü yeni taşındığı evin bulunduğu Erenköy'de Sahra-yı Cedit Camii'ne gittiğinde fark etmiş garipliği: "Baktım bir anormallik var. Bir tanıdık 'İhtilâl oldu' dedi. 'Sağ mı sol mu; nasıl bir ihtilâl?' Öğrencilik yıllarından bilinen insanız; bizimle ilgili de olabilir diye düşündüm. Yeni evlenmişim, izinliyim, evi yeni tutmuşum, bu evi nasıl olsa kimse bilmez diye rahatım. Cumartesi sabahı çok erken saatte zil çaldı. Kapıyı açtım. Genç bir üstteğmen..."
"Sancak Planı gereği sizi gözaltına alacağız" demiş üstteğmen. Hayrünnisa Hanım gelenlere kahve ikram etmiş. Üstteğmen de evinde telefon bulunmayan genç asistanın ailesini haberdar etmesi için yakında oturan teyzesinden evi aramasına izin vermiş...
Kendisini evden alan üsteğmen, gözlerini kapatıp sorgulayan sivil-asker görevliler, oradan oraya götüren ve sonunda "Seninle işimiz yokmuş, pardon" deyip sırtında damga sokağa salıverenler hakkında bugün bile kötü söz söylemiyor Cumhurbaşkanı Gül...
Ne yalan söyleyeyim: Bugünden geriye baktığımda üniversiteye öğretim görevlisi olarak atanmamı engelleyen 12 Eylül sonrası dönemin yöneticileri hakkında ben de ne düşüneceğimi bilemiyorum. Kendi kendime kaldığımda, "İyi ki engelleyip hayatımın daha doğru bir çizgiye oturmasını sağlamışlar" bile diyebiliyorum.
Ancak yolunu kestikleri binlerce başkasının çektikleri çileleri unutmadan... Abdullah Gül bugün cumhurbaşkanı; kolay bozulmayacak rahat bir hayatı, iyi bir geliri tepip siyasete girmekte az tereddüt ettiyse o çilelerden geçerek geldiği içindir... 12 Eylül sonrasında çiçeği burnunda bir damat olarak nezarethaneye tıkılmasaydı, siyasetten aldığı "Gel" davetine koşar mıydı, bilmiyorum...
Kendimle ilgili şunu biliyorum ama: Demokrasinin, insan haklarının, hukuk devleti olmanın faziletini anlamamda 12 Eylül'ün önüme çıkardığı engelin büyük etkisi var. Dünyanın en ünlü üniversitesinde master yaptıktan sonra, "Kal, doktora da yap" teklifini dinlemeksizin döndüğüm ülkemde basit bir görevin benden esirgenmesi hayatımda çok etkili oldu.
MHP'nin Ülkücü tabanından haksız yere 11 yıl hapis yatanlar oldu o dönemde... Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun 7,5 yıl hapiste tutulduğunu, o sürenin önemli bir bölümünde akla-hayale sığmayacak işkencelere maruz bırakıldığını biliyorum. Doğdukları memleketin toprağı burnunda buram buram tüten sol çizgiden nice zoraki göçmenle tanıştım 1980'lerde; Köln'deki evinde uğradığı haksızlıkları ve basının kendisine reva gördüğü muameleyi Cem Karaca'dan dinlerken içimin bir hoş olduğunu iyi hatırlıyorum.
Cumhurbaşkanı Gül anlatmaya devam ediyor: "Olayın üzerinden çok şeyler geçti. 1960'da, 1971'de, 1980'de farklı farklı ve daha büyük acılar yaşayanlar oldu. Siyasi tarihten herkesin ders alması gerekir. Geriye takılı kalmamak lâzım; hep ileriye bakmamız gerekiyor. Bugün AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamış Türkiye'den bahsediyoruz; polis karakolları olmuş modern polis merkezleri..."
Bir cuma namazı çıkışı Tarabya'daki Polis Merkezi'ni âniden ziyaret etmiş, gördüklerini çok beğenmiş: "Tertemizdi" diyor... Her yerde kamera varmış...
Gözaltı döneminde oradan oraya polisler tarafından götürülmüş, ama Emniyet görevlileriyle ilgili olumsuz bir anısı yok. Sorgulamasını da polis yapmamış zaten; "Kışlalarda sorgulandım" diyor. Gözlerinin kapatılması dışında şahsen kötü muamele görmemiş; ancak o günleri anlatırken dışarıya yansıttığından, nezarethanede kaldığı süre içerisinde pekçok işkence olayının kulağı hizasında gerçekleştiği hissediliyor.
Kendisinin içeride tutulduğu sırada aynı mekâna yolu düşenlerden bazıları yoğun işkencelerden geçmiş... "Bugün Ak Parti'de siyaset yapanlar da vardı aralarında" dedi. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesinden önceki siyaset arkadaşları...
Yalnız kendisi değil, kardeşi Macit Gül de Kayseri'de gözaltına alınmış ve işkenceye de tâbi tutulmuş...
"Bana yönelttikleri bir suç yoktu" diye anlattı sonrasını. "Gözaltı süresini uzattılar, toplam bir ay kadar içeride kaldım. Öğrenci olaylarını sordular. Gözlerim kapalı sorgulama saatlerce sürdü. Sorgulanırken de, kapatıldığım hücrede de hep geride bıraktıklarımı, evdeki eşimi düşündüm."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.