A.Kerim KARAAĞAÇ
ÇOCUKLARIMIZI ŞEYTAN MI EĞİTİYOR?
ÇOCUKLARIMIZI ŞEYTAN MI EĞİTİYOR?
1970 öncesine gidiyorum.
Ortaokul öğrencisiyim. Babam evimize bir radyo aldı. Sadece TRT Ankara radyosu ve birkaç istasyon var, onlar da kısa dalga radyoları. Bol bol türk sanat müziği ve türküler dinliyoruz.
Damda bir antenimiz var ve neredeyse her gün onu düzeltmeye, devrilmişse kaldırmaya ben çıkıyorum. Ama, o antenle oluyor her şey. Aynen şimdiki çanak antenler gibi vazife yapıyor. Tabi ki görüntü değil ses. Bende de biraz müzik kulağı var, o çalınan parçalar o kadar hoşuma gidiyor ki, onlarsız geçen vakti vakitten saymıyorum adeta. O radyonun başından kalkmak o kadar zor oluyordu ki benim için.
Türk sanat müziğine ciddi meylim vardı. Bazı zamanlar, ezberlemek istediğim şarkının sözlerini (güfteleri) radyoda müziği çalmaya başlayınca, yazmak için ben de kağıdı kalemi hazırlardım. Eğer yazma işini yetiştiremezsem babama da bir kağıt kalem verir; “babacığım ne olur şu satırını da sen yaz” derdim. Ona da yazdırdığım bir sürü güfte olmuştu. Hâlâ sakladığım defterimde altı yüz adet türk sanat müziği güftesi mevcut, besteci ve güftecisiyle birlikte.
Babam bir gün: "Hadi herkes doğruca tarlaya” dedi. İtiraz da edemiyorum kızar diye. Rahmetli babamın kesin kararlı olduğu hiçbir şeyde itirazımız olmazdı ama, radyoyu bırakıp gidecektik, üzülüyordum. Tarlaya varınca, babamla çalışmak da çok hoşuma giderdi. O çalışmam, babamın da hoşuna gider ve bana daha bir azim gelirdi. Akşam olur, iş biter, eve dönüş başlardı. İşte o zaman gene radyoya kavuşma heyecanı sarardı beni. O zamanki radyolar pilli değil, ancak elektrikle çalışan, taşınması da çok zor iri radyolardı.
Aradan geçen yıllar, güzel arkadaş çevremiz, bizim doğruları fark etmemize yardımcı oldu. Yoksa, o şarkılarla düşüp kalkan, üç günlük dünyanın üç kuruşluk zevkleriyle yaşayan biri olacaktık. Ya ebedi âlemi ne yapacaktık? Onun için aile, baba-anne çok önemli kardeşlerim. Öncelikle devletin eğitim sistemi tabii ki. Devlet ve aile insanın temelidir. O zamanlar devletin doğru eğitim hususunda zerre kadar bir çalışması yoktu ki, babalarımız çocuklarının kıymetini bilsin.
Yıllar geçti ve çoğumuz babalar olduk. Çocuklarımız oldu elhamdülillah.
Bizleri kapıya heyecanla koşup sevinçle karşılayan çocuklarımızı arar olduk.
Koridorda omuzlarımıza alırdık, güreşirdik, konuşurduk, beraber işler yapardık.
İlgileri, zekaları gelişsin diye tamir, düzenleme vb. işlerimizde, işin bir ucundan onlara tuttururduk. Fakat kayboldular. Neler oluyor, sizler de izliyorsunuz durumu? Tuhaf davranışlar gelişmeye başladı. “Öf”ler, “püf” ler duymaya başladık. Bizden büyüklermiş gibi hükmedici konuşmalar başladı. Eleştirebiliyorlar. Bir tuhaf bencilleşme, bir acayip kibirlenme… Bir maddeleşme, tatminsizlik, yemeği beğenmeme, istekleri olmayınca seslerini yükseltme, debelenme…
6-10 yaşında çocuklar bile, birbirlerini öldürmece, satırla doğrayıp kazana koyup pişirip yemece oynuyorlar. Bunları çektikleri videodan görüyorum. Dehşete kapılmamak elde değil.
Bunlar çocuk. Bunlar sevgili evlatlarımız. Bizler terörist mi, cehennem odunu mu yetiştiriyoruz. Bizler hain yetiştireceksek, “keşke doğmasalardı” der olduk.
Aman Allah’ım.! Korkunç bir şeyler oluyor. Adeta elim ayağım titremeye başladı. Ne yapacağımı şaşırdım. Laf söylüyorsunuz anlamıyorlar. Çocukları izlemeye karar verdim. Bir hayalet gibi takip ettim. Ne gördüm… Günlerinin çoğu televizyon karşısında o kanalı izlemekle geçiyor. Bir biri ardına çizgi diziler… Büyücüler, tanrısal gücü olan, evreni yaratıp yok eden, avuçlarından ışıklı bombalar fırlatan yaratık suretinde tanrılar. Gezegenleri yok eden şeytanlar…
Birbirlerinin eteğini kaldırıp bakan çocuklar… Popo üzerine konuşmalar… Aslında kendilerini ördeklerin getirmediğini konuşup nasıl olduğunu utanılacak şekilde ifşa eden sahneler… Sadece çizgi diziler mi? Çocuk animasyonları, oyuncaklar, neredeyse hepsi felaket. Aman ya Rabbi, biz çocuklarımızın beynini tamamen şeytanın eline teslim etmişiz. Şirk, küfür, dinsizlik, ahlaksızlık, fuhuş, kibir, bencillik, maddecilik, akla hayale gelebilecek ne kadar pislik varsa hepsi bu çizgi filmlerin içerisinde… Sürekli her gün, sabahtan akşama kadar…
Bizler güya ailemizin rızkı için işe gidiyoruz ve çocuklarımızı evde şeytan eğitiyor. Nasıl bir dehşettir bu… Derhal kabloları keselim, aboneliği iptal edelim, televizyonu yasaklayalım gelin. Kızacak, karşı koyacaklardır. Birkaç hafta içerisinde düzelip eskiye döneceklerdir inşallah. Enerjilerini boşaltacak zararsız yollar aramak lâzım.
Çocuklarımıza sahip çıkalım. Onları neyin nasıl yetiştirdiğini iyi takip edelim. Şimdilerde mantar gibi türeyen, ateizmi adamlık sanan kibir küpü, haddini bilmez insancıklar görüyoruz. Bunlar bu milletin başının belası olacaklar, çok can yakacaklar. Yazık oldu bu milletin bir nesline.
Çocuk diye acımak olamaz. Evet, şefkât, merhamet yerinde kullanılmalı. Acıya acıya çocuklarınızı cehenneme hazırlamayın. Şeytani zevklerin içerisinde dinsiz yetiştirecekseniz bırakın çocuk yapmayın. Kendi günahı insana yeter. Elbette ne yapsak da evlatlarımızın hayırlı olmalarını garanti edemeyiz. Bize düşen tedbir almak, Allah’a karşı vazifemizi yapmaktır. En azından, kıyamet günü cenabı Allah’a verebileceğimiz cevabımız olmalı.
Allah herkese hayırlı evlat nasip eylesin. Evlatlarımızı koruma bilincini ve çarelerini bize nasip eylesin inşallah...
Dt.Abdülkerim Karaağaç.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.