xxx78
CHP'nin yeni 'Kürt açılımı'
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün taa Kırgızistan'dan “Kürt sorununa herkes katkı sağlamalı, siyasi partiler de...” mesajını verdiği gün, CHP lideri Deniz Baykal Güneydoğu gezisinin ilk durağı Adıyaman'da beklenen katkıyı yaptı. Baykal'ın konuya yaklaşımı, kendisinin “Soruna ilişkin çözüm önerileri ayrıştırıcı değil, kaynaştırıcı olmalı” sözüyle hayli uyumlu...
Ülkemizin şu sıralarda yaşadığı durumu geçmişte başından geçirmiş ülkelerde çok tartışılan konu, belli ki, CHP liderinin zihnini de işgal ediyor: “Önce silâhlar mı susmalı ve bırakılmalı, yoksa teröristi bunu yapmaya zorlayacak af gibi hukuki yöntemlere mi ilk olarak başvurulmalı?”
Öncelik hangisinde olmalı?
“PKK'nın dağıldığı, dağdan indiği, bir daha teröre kalkışmayacağı ortaya çıkarsa elbette o zaman gerekli siyasi, insani ve hukuki adımlar atılır” sözleri Deniz Baykal'ın ikisi arasında bir yerde durduğuna işaret ediyor. Sözlerinin devamından da, CHP liderinin, silâh bırakanların demokratik sistem içerisinde yer almalarına, hatta geniş bir afla topluma kazandırılmalarına karşı çıkmayacağı anlaşılıyor.
Aslında şimdi tartıştığımız konular bugün kendisinin lideri olduğu siyasi hareketin 15 yıl önce yayımladığı 'Kürt Raporu'nda çözüm olarak sunulmuştu; iktidar partisinin büyük bir tereddütle yapmaya çalıştığı, CHP'nin eski önerilerinin hayli gerisinde bile sayılabilir. Deniz Baykal'ın Adıyaman'da, “O rapora bugün de sahip çıkıyoruz” demesi en az şu sözleri kadar önemli:
“Herkes kendi etnik kimliğiyle elbette iftihar edecektir. Ancak kimsenin etnik kimliği, Cumhuriyet'i ayrıştırmaya neden olmamalıdır. Çözüm tartışmalarında temel anlayış etnik temelde ayrıştırmayı amaçlar nitelikte olmasın. Bizi kaynaştıran, bütünleştiren etnik kimlik çerçevesinde tüm özgürlüklerin kullanıldığı, ama herkesin milletin bir parçası olmayı doğal saydığı bir anlayış temel alınmalıdır."
Bu sözler Deniz Baykal'a ait.
Türkiye'de siyasi tartışmaların büyük bir bölümü dar köprü üzerinde karşı karşıya gelmiş iki keçinin inatlaşmasına benziyor. Oysa köprü artık hayli geniş ve uygarca tartışmanın şartları da eskisinden daha fazla. Yapılanları iktidara veya muhalefete mal ettirmemek için keçi inadı sergilemenin âlemi yok yani. Sorunların çözümüne katkıda bulunmak, katkıda bulunan için, hangi konumda olursa olsun, olumlu bir puana dönüşebilir. CHP Deniz Baykal'ın açıklamalarıyla, şimdilik sınırlı bir biçimde de olsa, o yola girmiş görünüyor.
Yıllardır örgüt kurmakta zorluk çektiği Güneydoğu ve Doğu Anadolu kentleri bir zamanlar CHP'nin kalesi sayılıyordu. Süreç içerisinde, durumu iyi değerlendiremeyen bir parti olarak CHP sorunun parçası haline dönüşüverdi. Şimdi, uzun zamandır ilk kez olarak, CHP yeniden bölgede kulak verilen bir parti olma şansını yakalayabilir. Yeter ki, varolan sorunun çözümü yönünde katkılarını sürdürsün...
Bölgeyi ziyaret ederken Baykal'ın sarf ettiği 'yeni' sözler ile mayınların temizlenmesiyle ilgili yasal düzenleme konusundaki CHP tavrı birbiriyle çelişkili değil; tam tersine, bölge insanı da düzenleme konusundaki 'toptancı' yaklaşımı benimsemiyor. Deniz Baykal'ın 'Kürt sorunu' ile ilgili son olumlu çıkışı ve bölgeyi ziyareti, öyle sanıyorum ki, iktidar partisini mayınlı arazide yalpalamaktan da kurtaracaktır. Yapılması gereken, CHP'nin savunduğu gibi, mayın temizleme ile temizlenmiş toprakları tarıma açma işlerini birbirinden ayırmaktır çünkü...
Cumhurbaşkanı Gül'ün “Önümüzdeki günlerde iyi şeyler olacak, devletin birimleri birbiriyle uyumlu çalışıyor” ile başlayıp “Sürece herkes katkı sağlasın, muhalefet partileri de...” ile devam eden çıkışları CHP'nin 'yeni Kürt açılımı' ile ilk yankısını almış oldu.
Gerisi gelecektir. Mutlaka gelmelidir
Ülkemizin şu sıralarda yaşadığı durumu geçmişte başından geçirmiş ülkelerde çok tartışılan konu, belli ki, CHP liderinin zihnini de işgal ediyor: “Önce silâhlar mı susmalı ve bırakılmalı, yoksa teröristi bunu yapmaya zorlayacak af gibi hukuki yöntemlere mi ilk olarak başvurulmalı?”
Öncelik hangisinde olmalı?
“PKK'nın dağıldığı, dağdan indiği, bir daha teröre kalkışmayacağı ortaya çıkarsa elbette o zaman gerekli siyasi, insani ve hukuki adımlar atılır” sözleri Deniz Baykal'ın ikisi arasında bir yerde durduğuna işaret ediyor. Sözlerinin devamından da, CHP liderinin, silâh bırakanların demokratik sistem içerisinde yer almalarına, hatta geniş bir afla topluma kazandırılmalarına karşı çıkmayacağı anlaşılıyor.
Aslında şimdi tartıştığımız konular bugün kendisinin lideri olduğu siyasi hareketin 15 yıl önce yayımladığı 'Kürt Raporu'nda çözüm olarak sunulmuştu; iktidar partisinin büyük bir tereddütle yapmaya çalıştığı, CHP'nin eski önerilerinin hayli gerisinde bile sayılabilir. Deniz Baykal'ın Adıyaman'da, “O rapora bugün de sahip çıkıyoruz” demesi en az şu sözleri kadar önemli:
“Herkes kendi etnik kimliğiyle elbette iftihar edecektir. Ancak kimsenin etnik kimliği, Cumhuriyet'i ayrıştırmaya neden olmamalıdır. Çözüm tartışmalarında temel anlayış etnik temelde ayrıştırmayı amaçlar nitelikte olmasın. Bizi kaynaştıran, bütünleştiren etnik kimlik çerçevesinde tüm özgürlüklerin kullanıldığı, ama herkesin milletin bir parçası olmayı doğal saydığı bir anlayış temel alınmalıdır."
Bu sözler Deniz Baykal'a ait.
Türkiye'de siyasi tartışmaların büyük bir bölümü dar köprü üzerinde karşı karşıya gelmiş iki keçinin inatlaşmasına benziyor. Oysa köprü artık hayli geniş ve uygarca tartışmanın şartları da eskisinden daha fazla. Yapılanları iktidara veya muhalefete mal ettirmemek için keçi inadı sergilemenin âlemi yok yani. Sorunların çözümüne katkıda bulunmak, katkıda bulunan için, hangi konumda olursa olsun, olumlu bir puana dönüşebilir. CHP Deniz Baykal'ın açıklamalarıyla, şimdilik sınırlı bir biçimde de olsa, o yola girmiş görünüyor.
Yıllardır örgüt kurmakta zorluk çektiği Güneydoğu ve Doğu Anadolu kentleri bir zamanlar CHP'nin kalesi sayılıyordu. Süreç içerisinde, durumu iyi değerlendiremeyen bir parti olarak CHP sorunun parçası haline dönüşüverdi. Şimdi, uzun zamandır ilk kez olarak, CHP yeniden bölgede kulak verilen bir parti olma şansını yakalayabilir. Yeter ki, varolan sorunun çözümü yönünde katkılarını sürdürsün...
Bölgeyi ziyaret ederken Baykal'ın sarf ettiği 'yeni' sözler ile mayınların temizlenmesiyle ilgili yasal düzenleme konusundaki CHP tavrı birbiriyle çelişkili değil; tam tersine, bölge insanı da düzenleme konusundaki 'toptancı' yaklaşımı benimsemiyor. Deniz Baykal'ın 'Kürt sorunu' ile ilgili son olumlu çıkışı ve bölgeyi ziyareti, öyle sanıyorum ki, iktidar partisini mayınlı arazide yalpalamaktan da kurtaracaktır. Yapılması gereken, CHP'nin savunduğu gibi, mayın temizleme ile temizlenmiş toprakları tarıma açma işlerini birbirinden ayırmaktır çünkü...
Cumhurbaşkanı Gül'ün “Önümüzdeki günlerde iyi şeyler olacak, devletin birimleri birbiriyle uyumlu çalışıyor” ile başlayıp “Sürece herkes katkı sağlasın, muhalefet partileri de...” ile devam eden çıkışları CHP'nin 'yeni Kürt açılımı' ile ilk yankısını almış oldu.
Gerisi gelecektir. Mutlaka gelmelidir