Erhan BAĞ
Çehov’un Tüfeği
“Asla birilerinin umudunu kırma, belki de sahip oldukları tek şey o’dur.”
Kurtlar Vadisi / 2007
Çehov’un Tüfeği/ İng: Chekhov’s Rifle/ Rusça: Чеховское ружьё : Ünlü Rus yazar Anton Pavloviç Çehov’un bu isimle bilinen kuralıdır…Kural şöyle: hikâyede ya da oyunda birinci perde açıldığında eğer duvarda bir tüfek asılı duruyorsa, yahut oyunculardan birisinin belinde tabanca görülüyorsa, bir perde sonra o tüfek patlamalı, o tabanca kullanılmalı, yoksa seyirci hayal kırıklığı yaşar, şaşırır. Bu durum aynı şekilde sinemada da geçerlidir ve bu tabir zaman içinde uluslararası ilişkiler ve politik durumlardaki silahlı caydırıcılık için kullanılan bir kavram haline gelmiştir. Vurdulu kırdılı Türk filmlerinden bilirsiniz: “gardaş o silah belden çıktı mı ateşleyeceksin” jargonu benzeri bir hal… Kısaca bir öyküde bulunan her unsurun bir işlevi olması ve önem arz etmeyen tüm ögelerin anlatıdan çıkarılması gerektiğini vurgulayan bir prensibi tanımlar. Benim penceremden okunan yorum şu: “Huzurlu bir hayat için yalnız ve yalnız gerçek ve faydalı olanı paylaş; yaşanır ve istifade edilebilir şeyler olsun sundukların.”
İnsanın bir hikayesi olmalı; hayatına anlam katan, yakınları ve temas ettiği insanlara paylaşacağı, göstereceği bir hikaye…Bu hikâyede anlatılan sahneler, gösterilen dekor veya performans tamamıyla gerçeğe veya gerçekleşmesi muhtemel hedeflere dayanmalı. Gerçek hayatla veya onunla iç içe geçmiş duruma gelen sanal dünyada kendimize çizdiğimiz bir profil var ve bu profil bizi muhataplarımıza tanıtıyor. İçinde bulunduğumuz ortamda insanların bizi tanıdığı özeliklerimizden gerçeğe dayanmayanlar ve/veya gerçekleşmesi çok küçük bir ihtimal dahilinde kalanlar daima bize birer kambur olmayı sürdürüyor.
Toplum hayatında az veya çok iddiası olup bununla boy göstermeyenlerin görünür olmasının çok zor hale geldiği bir zamanı yaşıyoruz; iddianın yalanla, palavrayla, içi boş vaatlerle, taklitle uzun süre sağlıklı sürdürülmesi ise hayatımızı çepeçevre kuşatmış dijital iletişim dünyasında imkânsız hale gelmiştir. Hangi imkâna sahip olursak olalım, hangi pozisyonda bulunursak bulunalım ve bizi ne gibi hedefler motive ediyor olursa olsun kendimizi tanıttığımız profil tam olarak gerçeği yansıtmalı.
Artık insanlar bilgiye “bir tık kadar yakın.” Gerek sosyal hayat, gerek ekonomik hayat ve gerekse siyasi faaliyetlerin sağlıklı ve uzun soluklu sürdürülebilmesi mevcut imkanlar dikkate alarak yansıtılan profil ve iddiaların mümkün mertebe hayat bulması, uygulanması ve istifadeye sunulmasına bağlı hale geldi. Dolayısıyla genel beklenti ; bir tutarlılık, bir söylem-eylem birlikteliği, toplumsal âdâba riayet, rıza ve memnuniyet üretmek... Diğer bir deyişle söylemimiz, iddiamız, ortaya koyduklarımız ve duruşumuzun niteliği kıymetli ve işe yarar olmalıdır. Fark edilen nitelik mevcut durumumuza, zamanın ruhuna, aldığımız eğitim ve bilgi düzeyimize, talep ve beklentilere, fırsat ve tehditlerin gözetilmesine uyduğu ölçüde kıymetli olup, muhataplarımızda karşılık bulmaktadır.
Her iddia, söylem ve eylem sorumluluk gerektirir. Bu durumda ‘Çehov’un Tüfeği’ prensibi gereğince ailevi, ticari, siyasi veya sosyal hayatımızın savruk ve sorumsuz olamayacağını, olduğu takdirde toplumu şaşırtacağını/hayal kırıklığına uğratacağını, güven ve itibar kaybına neden olacağını söylemek yersiz değildir. Çünkü gerek ticaret, gerek siyaset ve gerekse cemiyet hayatı eylem (performans) talep etmeyen ayartıcı bir dil ile mütemadiyen sürdürülemez; gerçekliği dikkate almayan salt cahil cesaretine dayanan söylemle (gözü karalık) uzun müddet sürdürülebilen başarılı sanal veya gerçek hayat yoktur. Mevcut ve mümkün dengesinin korunması, tutarlılık gereği söylemlerin güncellenme zorunluluğunu dayatır; tutarlılık ise ancak gerçeğe sahip olmakla mümkün .
Şekspir’in sözünü değiştirirsek: “söylemekle olup bitseydi bu iş, söylerdim, olurdu biterdi.” Tutamayacağımız, gerçekte de tutmak istemediğimiz sözler vermek ne kadar yanlıştır; olmayan özelliklerinizden oluşan bir profili paylaşmak da öyle…Zengin değil ama zengin havasında, çelimsiz olduğu halde pazuları şişkin, bilgisiz ve bön olduğun halde fikir yumurtladığını zanneden taklitçi bir bilgiç, yaradılışını beğenmeyip olmayan özelliklerini profilinde gösteren bir aciz…
Gönül sultanı Mevlâna bin yıl önceden sesleniyor: “ya göründüğün gibi ol, yahut olduğun gibi görün.”
*Bu yazıyı beğendiyseniz sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilirsiniz. İlginize teşekkür ederim.
Faydalı Linkler
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/138386
http://acikerisim.pau.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11499/38612/10410449.pdf?sequence=1&isAllowed=y
https://usved.com/sayi/bb7b9812-ab3d-4f1f-9350-23bde0ce187119%20tam%20metin.pdf#page=347
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87ehov'un_silah%C4%B1
https://kahramangiller.com/genel/geek-terminoloji-cehovun-silahi-nedir/
https://filmloverss.com/cehovun-silahi-ne-anlama-gelir/
https://ozguregitimsen.org.tr/duvardaki-silah-ne-ise-yarar-2/6
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.