Sebahattin BİLGİÇ

Sebahattin BİLGİÇ

BÜYÜK DÜNYA !

İki yanından tutularak yürür, ama o haliyle camiye devam eder, gülümseyen çehresiyle etrafına neşe saçardı. Namazın bitiminde tesbihatlar çekilirken sıra “Allah-u Ekber” tesbihatına geldiğinde, müezzinin arkasından her seferinde “Allah” diye bağırmayı ihmal etmez, sonra da tatlı tatlı gülümserdi. Necati Amcadan bahsediyorum. Diğer bir tabirle lastik Necati’den.

 

       Allah hayırlı uzun ömürler versin, Müftü Hoca İbrahim Koçaşlı, Fıkıh dersimizde meczuplardan bahsetmiş, onların gönüllerini almayı tembih etmiş, sakın ha kötü muamelede bulunmayın demişti.

 

      Sonradan bazı eserlerde ve sohbetlerde her beldenin meczubunun ve velisinin bulunduğunu okumuş ve dinlemiştim. “Her gördüğünü Hızır, her geceni Kadir bil” sözü bu açıdan önemli bir düstur olsa gerektir. Zira gönlünde taşıdığı ateşin farkında olmayan insanların bedduasından korunmak ve duasına kavuşmak lazım.

 

      Uzun yıllardan buyana insanımız kendi medeniyet ve kültüründen uzak yetişti. Artık çoğu insanın kutuplardan, yedilerden, kırklardan rical-ül gayb’den, silsile-i sadatlardan ve toplumun nazlıları meczuplardan haberleri yok. Manevi dünyaya ait hazlardan ziyade, geçici dünyanın her türlü hazzına doyumsuz bir şekilde koşuluyor. Halbuki oyun ve eğlencesine daldığımız şu geçici dünyanın, manevi dünya yanında yeri nedir ki ?   

 

       Sadece çöplerden topladığı ile yetinen, evlerden verilen yiyecekleri kabul etmeyen, çöp toplayan kisvesinde Bekir Amca vardı bizim gençlik yıllarımızda. Onun çok seri bir şekilde çöp bidonlarını dolaştığını ve ekmekleri topladığını hatırlarım. İnsanlar hayıflanırdı niye verdiğimiz yiyecekleri almıyor da çöplerdeki ekmeklerle besleniyor diye. Bu Bekir Efendi’nin “Benim burada vazifem bitti, İzmir’e tayinim çıktı” diyerek ayrıldığını söylemişti bir tanıdığım. Kim bilir ne vazifeler yapıyordu ve ne vazifeler için İzmir’e tayini çıkmıştı?

 

      Yakın zaman önce Ali Ulvi Kurucu’nun “hatırat”ından Ladik’li Ahmet Ağa’nın özelliklerini okumuştum. Okuması yazması olmayan Ahmet Ağa’nın devamlı Hızır (A.S) ile arkadaşlığından örnekler veriyordu. Asıl “büyük dünya”nın varlığı böyle büyüklerin hallerinde kendini gösteriyor olsa gerek.

 

      Camiler ve evliya kabirlerinin olduğu yerler cezbe merkezleridir ve cezbeli insanlar buraların bülbülleri, canları gibidir. Bazen bağırırken, bazen gülerken, bazen de kendinden geçmiş halde görürsün onları. Size anlamsız gelen sözleri, kavrayamadığınız davranışları da olur bazen.  Yolunuz Ankara’ya düşerse Hacı Bayrama, İstanbul’a düşerse Eyüp Sultana, Konya’ya düşerse Mevlana’ya kısaca her şehirde bulunan cazibe merkezlerine uğramayı ihmal etmeyin.  

 

      Ankara’daki öğrencilik yıllarımda fırsat buldukça Hacı Bayram camiine gider, caminin yanındaki kahvelere oturur “aklın terk ettiği değil de, aklını terk etmiş” insanların büyük dünyalarına bakmaya çalışırdım. Şimdi hatırlıyorum da ev sohbetlerinden çıkarken dikkat çekmesin diye teker teker çıkarken, ya da bazı eylemlerde tekbir getirdiğimiz için polis tarafından dövülürken Hacı Bayramın meczupları, kimisi yere oturmuş açıktan zikir çeker, kimisi gelene geçene tebliğde bulunur, kimisi yardım ister, kimisi de yardım dağıtırdı. Onları seyretmek benim için hazlı geçen zamanlardı. İnsanların hor gördüğü ve küçümsediği bu insanların benim gönlümde ayrı bir yeri ve sevgisi vardır. Yüzlerindeki sevecenlik, davranışlarındaki tatlılık, ve kendileri için takdir edilene sonsuz teslimiyetleri beni hep mest etmiştir.

 

     Yaşadığım şehirde bir Hasan’ımız var. Değerden anlayan herkesin hatırını saydığı tatlı bir insan. Bütün zamanını camilerde, cenazelerde, mevlit merasimlerinde geçirir ve ağzından kötü bir söz çıkmaz. Yirmi yıldır tanıyorum hep aynı Hasan Efendi. Asla para istemez. Ama sizinle toklaşmasından para istediğini anlarsınız. Okuma yazma yok, hesap yok, ama şehirdeki cenazeleri hep bilir. İlahi hanların yanına oturup onların güzel terennümlerine becerememesine rağmen gayet ciddi bir şekilde eşlik etmesi ve hatimeyi yine aynı ciddiyetle yapması size tatlı tatlı tebessüm ettirir. Haline razı, kendisi için çizilen yolda usanmadan, durmadan devam ediyor.

 

      Kirlenen dünyanın ayakta durması toprağın altıyla ve üstüyle hal ehlinin duaları, acizlerinin nazlarıyla olsa gerek.

      

 

  

 

   

 

 

 

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.