xxxx111
Bu ilk sabıkası değil, sonuncu da olmayacak
Evet, pop sosyologumuzun konuları anlamakta zorlanacağını düşündüğü okurları için olayları çarpıcı biçimde sunmak gibi bir alışkanlığı olduğunu biliyorum. Daha dün, Ben attım iftiharıyla söz ettiği Yeni Türkiye'nin sünnet düğünü manşetini neden seçtiğini aynen böyle anlatıyordu. Okuyalım: Olaya sosyolojik açıdan baktığınız zaman bu manşetin tam yerine oturduğunu da söyleyebilirsiniz. / Çünkü bu düğün ve bu fotoğraf, Türkiye'nin yeni sosyolojik olgusunu mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Beni böyle tavırlar mahvediyor işte. Alparslan Arslan'ın Danıştay'a saldırdığı haberinin Hürriyet'te nasıl manşetleştirildiğini hatırlıyor musunuz? Hatırladığınıza eminim: Cumhuriyet'in 11 Eylül'ü... O başlığı da gazetenin kaptan köşkünde oturan pop sosyologun attığından eminim. Eminim, çünkü gazetenin manşetiyle birlikte üstünde imzası bulunan yazının başlığı da aynıydı: Cumhuriyet'in 11 Eylül'ü... Manşetin altında yatan iddianın ne olduğunu tahmin etmek hiç de güç değildi: ABD'de ikiz kuleler ile Pentagon'a uçak saldırısı neyse, o saldırı Amerikan toplumu ve dünya üzerinde nasıl bir etki yapmışsa, Danıştay'a saldırı da Türkiye'de aynı etkiyi yapacaktır... 11 Eylül saldırıları Amerika'yı Amerika olmaktan çıkarmış, bambaşka bir ülke haline getirmişti: Daha az özgür, daha korkak, düşmanı bol bir ülke... Danıştay'a saldırının da ülkemiz üzerinde aynı sonuçları doğuracağına inanıyordu pop sosyologumuz... Aksi halde şu zehir zemberek paragrafları yazar mıydı? Okuyalım: İçinde vicdan olan insanlar, şu ölümcül çetelenin farkında. / Bugüne kadar.../ Evet bugüne kadar bu ülkede kimse 'dinci' olduğu için öldürülmedi. / Ama 'dinsiz' diye öldürülen veya kendine 'dinci' diyen insanlar tarafından katledilen çok insanımız var. Bu ülkede kimse 'oruç tutuyor' diye rahatsız edilmedi, saldırıya uğramadı, öldürülmedi. / Ama Anadolu'nun şu veya bu kasabasında 'oruç tutmuyor' diye saldırıya uğramak neredeyse sıradan polis olayı haline geldi. Bu ülkede 'Neden namaz kılıyorsun' diye kimse kimsenin yakasına yapışmadı. / Ama Anadolu'nun şu veya bu kasabasında, şehrinde namaz kılmayan insanlara en azından yan gözle bakıldığını biliyoruz. Bu ülkenin sokaklarında hiçbir kızı, kadını 'Neden türban takıyorsun' diyen fanatiklerin tacizine, saldırısına uğramadı. / Ama mini etek giyen kızları o kadar rahat olamadı. Bırakın sokaktaki fanatiği, meczubu, kendini bilmez bazı polislerden mini etek giyiyor diye dayak yiyen kızlarımızla ilgili haberleri hep birlikte okuduk. Zehir zemberek bir yazı değil mi? Avukat olduğu öğrenilen ve elini-kolunu sallayarak kapıdan çıkarken yakalanan zanlının kimliği henüz bilinmezken bu yazının yazıldığını unutmayalım. Bir başka önemli ayrıntıyı da: Kendilerinden 'hükümete yakın kaynaklar' diye söz ettiği birileri, pop sosyologumuzu, Bu işin altından 'ulusalcı' bir komplo çıkabileceği, hatta katilin Sedat Peker ve Veli Küçük'le ilişkisinin bulunduğu yolunda uyarmış oldukları halde... İçimden, Hükümet kaynaklarına değil de böylesine zehir zemberek bir yazı yazmasına sebep olan başka kaynaklara güvenmenin sonucu budur işte demek geçiyor, ama yine de kendimi tutuyorum. Kim olabilir acaba o kaynak veya kaynaklar? Hükümetin dediğine görüşü üstün tutulan nasıl bir kaynak olabilir? Habertürk'te program yapan Balçiçek Pamir bu tatil mevsiminde üç değişik mekânda kendi başından geçen olayları hiddetlenerek anlatmış son yazısında. İlki Bodrum'da başı da örten bir mayoyla denize giren iki kız kardeş, ikincisi İstanbul/Kemerburgaz'da bir siteye yeni taşınan muhafazakâr bir aile, üçüncüsü de İstanbul/Levent'te bir İtalyan restorana gelen kadını başörtülü genç bir çift... Her üç olayda da, tacize uğrayanlar, pop sosyologumuzun yazısında işlediği tezin tam zıttı, yani muhafazakârlar... Türbanlı cüzzamlı mıdır? başlığını taşıyan yazının son paragrafı şöyle: Elinizi vicdanınıza koyun. Bu yapılanlar ayıp değil mi? Günün birinde türbanlı biri sizden bir yardım isterse el uzatmayacak mısınız? Biz böylesine insanlıktan çıktık mı? _Zaten birilerinin amacı toplumu bölmek, biz böylesine garip insanlar haline getirmek değil miydi? Peki biz niye alet oluyoruz? İşte size iki Türkiye tablosu: Biri pop sosyolog tarafından Danıştay baskını üzerine çizilen Cumhuriyet'in 11 Eylül'ü tablosu, diğeri de Balçiçek Pamir'in ilk elden gözlemleri... Hangisi daha gerçekçi geliyor size, hangisi bir hayli 'andıç' kokuyor? Son zamanlardaki duamı burada da tekrarlayayım: Hürriyet'in başından pop sosyologumuz hiç eksik olmasın. Amin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.