Teslime Gülsen NURDOĞAN

Teslime Gülsen NURDOĞAN

Böyle bir 4 Şubatta...

 

Esad hocam,,

Sana selam olsun. Sana ve seninle birlikte dost ve muhibbanına..Bu gün 4 Şubat..böyle bir gün, Dubbo'da bir arabanın içersinde, Allah bilir hangi hayal ve duanla birlikteydin. Neler düşünüyordun..

Hissediyor muydun ötelerden gelen kokuyu, cennetin kokusunu..Melekler sarmıştı dört bir yanını.. bu nasıl duyguydu hocam?..Ölümü hissetmek nasıldı?

Bazan hisseder insan bir rahmet dokunuşunu..yüreği genişler, anlatılmaz bir huzur, duygu ve düşünce, sanırım adı sekîne..öyle bir şey miydi?..

Bugün yıldönümü dünyadan ahirete yolculuğunun. Böyle bir 4 Şubatta...

Saat 9.00 sularıydı. Dinlemekten kendimi alıkoyamadığım radyom açıktı. Fakat bugün neden yayın yoktu? Bir fon müziği.. garip, acaip?.. neler oluyor, neden ses yok radyoda?..

Radyomun sesini yükselterek biriken çamaşırları yıkamak için banyoya geçtim. Çamaşır yıkarken radyo yayınını dinleyerek çamaşır yıkama işini kendime kolaylaştıracaktım..

Radyodaki ses:

''Avustralya'nın Sdney kenti yakınlarında cami açılışına giden Es'ad Coşan Hocaefendi ve damadı Ali Yücel Uyarel, geçirdikleri bir trafik kazası sonucu vefat etmiştir..''

Çamaşır ovalayan ellerim havada kaldı. Yüreğimin tam üstüne soğuk bir şey değdi. Bir soğukluk değdi geçti kalbim üzerinden...

İnanamadım. Hiç bir sevenin de inanamamış benim gibi. Yok,dedim, olamaz! ''Es'ad hocam senin duan vardı; 90 yaşına kadar yaşayacaktın...'' diyordum. ''Bu haberde bir yanlışlık vardır sanırım, biraz sonra açıklarlar bir yanlışlık olduğunu..'' diyordum.

''Doksan Yaş'' şiirimi yazıyordum. Henüz tamamlanmamıştı. Bu şiir çok farklıydı. Sanki onun dizeleri kendi kendine kuruluyordu. Salı günkü tefsir sohbetiyin ardından kimi yerde hıçkıra hıçkıra ağladım ve yazdım satırları. Yunusça duygularla dolmuştum. Bu sözler nerden nasıl oluşuyordu, her dizede bambaşka manalar içinde yüzüyordum...

Telefondan radyoya aktarılan Hadis sohbetlerin ve henüz o sene başladığın Tefsir sohbetlerin; ben o saatte radyo başında muhakkak olurdum. Ben bir talebeydim. Bir derslik ki, radyo-talebe ilişkisi..farklı bir ortam, sesin geliyordu ya kulağıma, illa ki bir sınıfta dinlemem mi lazımdı? Ben senin ne dediğini gayet güzel işitiyorum ve elimde defterim not alıyordum söylediklerini.. neler öğrendim hocam senden neler...hadis yorumlamayı öğrendim ..O hadis-i şeriflerin meğer ne güzel manaları varmış. Basmakalıp, klişeleşmiş anlamlar olmaktan çıkarıp Efendimiz sallallahü aleyhi vesellemin saadet ortamına taşıdın bizi. Dilim dönmez anlatmaya o hadis-i şeriflerden aldığım rengarenk güzelliği, o nüktelerini, o konuşma üslubunun, acizane Türk dilini alabildiğine incelemeyi kendine hobi edinen ben talebeciğine ne zerafetler nüksettirdiğini...

O gün, ''Bir 4 Şubat günü beni de al, Allah'ım'' dediğimi hatırlıyorum. 4 Şubat ekinlerin göğerme vaktiydi. O gün tarlalardaki ekinlere bakmıştım, buğdaylar yeşil bir ot gibi toprağı kapatıyordu...

Geçen yıl, 4 Şubat'ta bir arkadaşım; senden öğrendiklerimi benden dinleyen bir arkadaşım, dolayısıyla senin taleben; vefat etti. Kıskandım gibi sanki... Ben de istedim Allah'tan 4 Şubat'ı. Ona verdi, bana da verir dedim. Allah cömertler cömerdidir...

Fakat gene de önemli değil. Ne zaman vaki kılacaksa ecelimizi benim için o hayırdır. Benim istediğim değil, Rabbimin benim için dilediği hayırdır. Ve hep doksan yaş duan geliyor aklıma; doksan yaşıma kadar, belki daha da fazla yaşamak istiyorum. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi vesellem: ''Allah'tan uzun ömür isteyin'' buyurmuş, ben de bu yüzden istiyorum uzun ömrü...

Dedim ki ''Bugün Es'ad Coşan rahmetullahi aleyhi anlatan bir yazı hazırlayayım.'' İnternetin çok yerini araştırdım. Ne yazmışlar, ne anlatmışlar senin için diye. O yazılardan ve senin hakkında edindiğim bilgilerimden yola çıkarak bir araştırma yazısı yazmayı düşündüm fakat kendimi klavyede bunları yazıyorken buldum..

''Ameller niyetlere göredir'' ve '' Salihlerin anıldığı yere rahmet yağar'' hadis-i şeriflerinden dolayı bu yazıyı yazdım. Allah celle celalühü hayra vesile kılsın. Mekanın hem cennet olsun hem de derece-i âlîn, hani derdin ya; ''aliyyül âlâ olsun..''

Fikirlerin yaşanır olsun. Ümmet-i Muhammed için temenni ve dileklerin gerçek olsun. Sen hayattayken, ''Yabancı bir gazete: 'Es'ad Coşan'ı talebeleri on yıl geriden takip ediyor' demiş.'' derdin. Bu söz ne ilginç bir tesbittir.. talebelerin hâlâ kulak kesilmiyorlar mı bu söze?

Baş Makalelerinden bir kesit aktararak yazıma bereket gelsin istiyorum:

''Allahu Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’inde bize, Resûlü Muhammed Mustafa’ya bağlanmayı, uymayı, tâbi olmayı emrediyor. Resûlullah’ı kabul etmeden müslüman olmak imkânsızdır. Değil tümüyle kabul etmemek, doğruluğu kesin olarak bilinen bir hükmünü, bir hadîs-i şerîfini, bir sünnet-i seniyyesini bile kendi aklından, kendi keyfinden dolayı reddeden yine kâfir olur, münkir kalır, imansız göçer... Allah (celle celâlüh), kendi elçisi ve sevgili kulu, eşref-i mahlukât olan insan cinsinin zirvesi, peygamberlerin serveri, ins ü cinnin efendisi, cennetin en üst rütbesi olan makâm-ı Mahmûd’un sahibi Muhammed’ine (sas.) inanıp ümmet olmayanı kesinlikle rahmetine erdirmez, cennetine sokmaz; aksine en şiddetli şekilde cezalandırır.''

 

Baş Makaleler Kaynak: http://www.iskenderpasa.com/makaleler.aspx

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum