İbrahim DANACILAR
Bizim Mahallenin Çakma Elitleri!
Birileri iktidarken, büyük servetlere sahipken meydan onlarındı. O dönemlerde Bizim adımız gerici idi. Bize iş ve siyasal ortamda güç verilmezdi.
Sonra tabiri caizse ‘’kimin arabasına binersem onun düdüğünü çalarım’’ diyen, bu zihniyet bizden birilerini aralarına alarak, bakın sizin de haklarınızı savunuyoruzu oynadılar.
Büyük bir mücadele sonunda bizimkiler iktidar olmayı başardı. Birileri doğru kullanılmadığında adeta insan’a manevi ve maddi çöküntü olacak servetle ile tanıştılar. Bizde tamam artık bizimkiler de rahata erecek derken, bizden olduğumuzu zannettiklerimiz bizimkilere sırtlarını biranda dönüverdiler… O sürekli her platformda eleştirdikleri, bize hımm bakın bunlar kötü adamlar diye öğrettikleri başkalarına benzemeyi büyük bir ilgi sürecinden sonra başardılar…
Bizde o dönemlerde hoop ne oluyor! dediğimizde, bu bir geçiş dönemidir. Dikkatli olmamız gerekiyor, bu insanları aman dış güçlerin kucağına itmememiz lazım bilakis kazanmamız siyasal stratejimiz açısından son derece önemlidir diyorlardı…
Bizde pek tabii bu ilişkilerin elbette büyük bir olgunluk ve sabırla karşılanması gerektiği kanaatine vardık…
Bizim mahallenin çocukları başarıdan başarıya koşuyor, bizde sevinçten dört köşe oluyorduk. Önceden Tv. Kanallarına, Gazetelere samimi bir şekilde davet dahi edilmezken, Tv. kanallarımız, gazetelerimiz, dergilerimiz bile oldu…
Ancak hiçbir şey değişmediğini günümüzün bir çok alanlarında görmemiz mümkün. Bu duruma bizimde ‘’Eski hamam eski tas’’ dememiz vacip oldu. Belki izleyici ve okur profili değiştirmeyi başardık ama, o eski basiretsiz yayınlar aynen devam etti.
Onları biz kazanacağız derken, bizim mahallenin abeğlerinin gözünde bu yaşam tarzı müthiş bir şekilde karizmatik bir tarz olarak algılanmaya başladı… Ve sonunda bizim mahallenin o ferasetli ve mangalda kül bırakmayan abeğlerini kaybetmeye başladık…
Önceden bizi yobaz görenler ötekileştirmişti biz bunları kazanacağız derken, bizimkiler elden çıkmış birde bizi içlerinde ötekileştirmeye başlamışlardı… Ancak maalesef ki, birileri hâlâ bunun farkında değil… Akıllarına bile getirmiyorlar… Bu acı gerçeği kabullenemiyorlar…
Elbette servet ve iktidarın dönüştürücü bir gücü var.. Maalesef ki, önce, o gücü eline geçireni günümüzde farklı bir eksene dönüştürücü haline gelmiştir.
Bir muhterem alim derki; Onlar zararlarından emin oldukları için dostlarını uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşmanlar dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dostlar düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu… Bu öğüde kulak vermek lazım…
O yıllaca kötülediğimiz düşence yapısının hizmetkarları ve yardakçılarının günümüzde ki, siyasi, ekonomik güçlerini görünce üzülüyor insan… Ötekileri kaybetmeyelim derken, adeta bizimkileri kaybediyoruz... Maksadımız ötekiler gibi olmak ise, bu kadar telaş, çaba, kavgamız, bu uğurda verdiğimiz acı neferler niyeydi?..
Birilerinin kıblesi, adeta şahsi haksız menfaati, para, iktidar ve güç haline ne yazık ki, günümüzde gelmiştir. Bizim mahallenin çakma marjinalleri, o çevrelerin güvenini sağlamak için ne yapmak gerekiyorsa fazlası ile başarı ile yapıyorlar. Bunların iman ettikleri makam bir çünkü…
Aslında açık ve acı bir gerçek var; Bunların bir şeyi savundukları yok..! Bizim yapay marjinaller sadece çeşitli basiretsiz yollar ile elde ettikleri statülerini ve servetlerini korumak istiyorlar o kadar…
Birileri, bizim bazı siyasilerin, bazı belediyecilerin, bazı bürokratların bazı hoca diye geçinenlerin ve bazı sermaye sahiplerinin yakasından tutup hikaye tarzında bilip günümüzde unuttukları ahireti hatırlatmalı onlara… Kamu mülkünün ve ümmetin maneviyatının “yetim hakkı” statüsünde olduğunu söylemeli… O basiretsiz çakma marjinallere…
Bazı kasetler bu dünyada çıkmaya bilir birilerinin, unutulmamalıdır ki, her şeyin kaydedildiği ve bize gösterileceği,hesap gününün dehşetinde, ne yapacaksınız?.. ne yapacağız?..
Bakın çakma ve basiretsiz marjinaller; Yazın başka bir yerde, kışın başka bir yerde tatil yapan yeşil sermayenin yamyamları, Tbmm.’ye girip’te kendini ‘’Ali koparan baş kesen’’ zanneden kendi rantlarının vekilliğini yapan sahte dava tutkunları, birilerine hoş gözükücem diye bürokratlık yapan kuş beyinli asalaklar, gündemde kalayımda nasıl kalırsam kalayım diyen yeşil dünyanın rengi şimdi bozulmuş basiretsiz kalemleri; Allah c.c. dünyayı sevdiğinede verir, sevmediğinede... Fakat imanı sadece sevdiğine verir. Bu bir kul için şu dünyada ne büyük bir nimettir... Buna talip olun…!
Vicdanını dinlemeyen insanın ruhuyla bedeni çatışmaya başlar ve vücut ayakta ölümü yaşar. Bu insanlar ölü olarak yaşadıklarının farkında dahi olmazlar…
Sizlerde ki, güzel özelliklerin tümünün kaynağı Allah’tır. İnsan Allah’a aşkla bağlıysa, O’nun sıfatları insanın adeta üzerinde tecelli eder... Buna talip olun…!
Müslümanlık sevgi, saygı, güven ve kardeşlik üzerine kuruludur... Güzel Müslüman bir kişinin kalbinden sürekli güzellik akar... Böyle yaşamaya talip olun…! Gönülde Allah aşkı varsa o gönülde sabır, merhamet ve cesaret de vardır. İman insanı işte bu yüzden insan eder, belki sultan eder. Siz bu şekilde sultan olmayı hedefleyin…
Hz. Mevlananın bu güzel ve anlamlı sözü ile makaleme son verirken, bu sözü iyi tahlil etmenizi sizlere tavsiye ediyorum. Güneş duvara da vurur, ama suya vurduğu gibi duvarı parıl parıl parlatmaz… Allah c.c. bizleri ışığı suya vuranlardan eylesin…
Ves… Selam.
İbrahim DANACILAR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.