Fatih AYDIN
Biz Çamlıcanın Üç Gülü Aşk Bahçesinin Bülbülü (İdik)
Çamlıca…
Şarkılara, şiirlere konu olmuş tarihi mesire ve seyir alanı… İstanbul Üsküdar İlçesi sınırları içinde… Üstad Yesari Asım’ın ‘’aşk bahçesinin bülbülü’’ ve ‘’binbir kokulu gül satarız’’ sözlerinin ilham kaynağı…
Seksenli yıllarda Çamlıca ile Üsküdar arasında sefer yapan mavi renkli, ''Bedford motorlu Fiat kasalı'' nostaljik otobüsler vardı. Otobüse binen semt sakinleri birbirlerini tanır, selamlaşır ve hâl hatır sorarlardı.
Boğazın ‘’yalancı ışıklarla donatılmadan önceki’’ tabii halini keyifle temaşa edebileceğiniz, güneşli havalarda Adalar’ı net bir şekilde görebileceğiniz, gül bahçelerinin ve üzüm asmalarının içinden geçebileceğiniz bir semtti Çamlıca.
Çamlıcanın çocukları o yıllarda küfür ve kötü sözün ne olduğunu bilmezlerdi.
Meyve bahçelerinin, geniş arazilerin yer aldığı, müstesna insanların yaşadığı bir semt olan Çamlıca, Rahmetli Turgut Özal’ın ‘’Gelişen Türkiye’’ sloganı ile birlikte gittikçe büyüdü. İstanbuldaki gelişmelere paralel olarak yapılaşma arttı ve göç almaya başladı.
Göçle birlikte önce gecekondular yapıldı, ardından sınırlar genişledi. Siyasiler seçim yatırımı nedeni ile göz yumdu ve usulsüz yapılaşma arttıkça arttı. Plansız yapılaşma beraberinde keşmekeşi getirdi. Dere yataklarına bile rastgele evler yapıldı. Çok değil daha 1999 yılında Gölcük Depreminde insanlar çadır kurabilecek alanlara sahipti. Şimdilerde ise İstanbul’u saran ‘’müteahhit mantık’’ para kazanmanın verdiği iştiyakla tüm arsalara beton bloklar dikti.
İstanbul’un Avrupa yakasında görülen ‘’bitişik nizam’’ yapılaşmanın Anadolu Yakasına da sıçradığını ve Üsküdar, Kadıköy, Çamlıca gibi meskun mahallerin Güngören, Bağcılar, Esenler gibi Avrupa Yakası semtlerine benzer, karmakarışık bir hâl aldığını görmekteyiz. Artık ‘’park yeri kavgalarına’’ Çamlıca’da da rastlamanız mümkün. Maalesef, Polis kayıtlarına göre hırsızlık vakalarının hızla arttığı bir yerden bahsediyoruz.
Şimdilerde ise Başbakan Erdoğan’ın kamuoyuna duyurduğu ‘’Çamlıca Tepesine Camii ve Külliye yapımı’’ tartışılıyor. Ezelden muhalifler, Türkiye din devleti oluyor ve Padişahlığa doğru gidiyor derken, Camii yapımını savunanlar, İstanbul’un her yanından görülebilen ihtişamlı bir yapıdan bahsediyor. İki tarafta olaya siyasi veya dini temelde yaklaşıyor. Maalesef hiç kimse Çamlıca’nın boş kalan ve ‘’son nefes alma alanı’’ olan arazinin elden gitmesini tartışmıyor.
Camii yapılacak alan, TRT verici kulesinin alt ve üst yanı. Kuş uçuşu baktığınızda Çamlıca’da ki son arazi. Özel Televizyon kanallarının ve radyo vericilerinin iyice çirkinleştirdiği bölümün 100 metre kadar ilerisinde. Binlerce araçlık otopark ta yapılacağını düşündüğümüzde inşaat alanının tüm boş alanları kapatacağını düşünüyoruz.
Dini otorite ya da şehir plancısı değiliz. O nedenle bilimsel yönden izaha kalkışmamız uygun olmaz. Fakat kıt bilgilerimiz, gösterişin İslam’a göre yasak olduğunu ve ibadethanelerin ihtiyacı binaen yapılması gerektiğini söylüyor. Mimari açıdan ‘’son boş arazinin’’ kapatılmasını ise takdirlerinize bırakıyoruz. Camii alanının etrafında yerleşim yok. Külliye inşaatı yerleşim yerlerinin konuşlandığı alanlara göre yüksekte kalıyor. Dolayısı ile cemaat, neredeyse adım başı camiinin bulunduğu mahallesindeki camiileri bırakıp namaz kılmak için tepeye çıkmayacaktır. Muhtemelen taşıma suyla değirmen döndürülmeye çalışılacak ve camiye cemaat taşınacaktır. En önemli grup ise muhtemelen ‘’meraklılar’’ olacaktır. Devlet erkânı, Ankara Kocatepe Camii’nde olduğu gibi cenaze ve Cuma namazlarını burada eda edecek, böylece ilgiyi artırmaya uğraşacaklardır.
Yoğun itiraz olsa bile inşaat için düğmeye basıldığını biliyoruz. Geçmişte TOKİ için dedikodusu yapılan alanın Camii yapımı için tahsis edildiğini müşahede etmiş bulunuyoruz. Dileğimiz, kaynakların ihtiyaç duyulan alanlara aktarılması ve dinimizi daha iyi yaşatacak ve öğretecek alanlara yatırım yapılmasıdır.
Netice itibari ile asıl adı ‘’Sefa Tepesi’’ olan Çamlıca Tepesi git gide ‘’Cefa Tepesine’’ dönüşmektedir. Çamlıca özelinde, Anadolu Yakası genelinde bir an önce düzensiz yapılaşmaya dur denilmeli, para kazanma hırsını canavarlığa dönüştürenlere artık müdahele edilmelidir. Yeni yapılan binalarda otopark yapımı zorunluluğu ‘’müteahhit-belediye katakullisi ile’’ yok sayılmakta, bitişik nizam, köşe başı denilmeden biçimsiz binalar dikilmekte ve bodrum kat adı altında dar gelirli insanlar ‘’kuyulara’’ mahkum edilmektedir.
Anadolu Yakası’ndaki bu betonlaşmayı dikkatle takip eden ve alışveriş komplekslerini, yüksek binaları gelişmişlik göstergesi sayanları üzülerek takip eden duyarlı vatandaşlarımızın varlığı tesellimiz olmaktadır. Habertürk Gazetesi yazarı sevgili Damla Çeliktaban, 28 Temmuz 2012 tarihli yazısında Anadolu Yakasındaki betonlaşmayı ‘’Toprak nefes alamasın diye sanki üzerini bir kabukla örtüyoruz’’ diyerek yaşanan acımasızlığı milyonlarla paylaşmış.
Umuyor ve diliyoruz ki; Dünya incisi İstanbul bir gün yeniden ‘’yaşanabilir bir şehir’’ olabilir.
Tekrar buluşuncaya kadar, yüreğinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm eksik olmasın efendim.
Hoşça bakın zatınıza…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.