Naim ÖZGÜNER
Bir Şehidin Mektubu
Naim ÖZGÜNER 14 Mart 2013 Perşembe
Muammer Gökalp anlatıyor:
“Askerlik görevimi yaptığım Gaziantep’teki 49.Piyade Alayı, Kıbrıs Hareka tında ilk çıkartmaya katıldı. Birliğimize düşman kuvvetlerinin kümelendiği Beşparmak dağlarının ele geçirilmesi emri verilmişti. Yoğun bir ateş yağmu ru altında savaşıyor ve şehitler veriyorduk. Hiç unutmam, Ağrılı İsa Aslan adında ki bir arkadaşım taarruz sırasında kullandığı 76 kiloluk yakın destek topunu “Ya Allah” diyerek tek başına omuzladı ve bir günde çıkabildiğimiz yokuşu bir solukta tırmandı. Normalde mümkün görülmeyen bu hadise Cenab-ı Hakkın ne büyük yardımlarına mazhar olduğumuzu açıkça gösteri yordu. Zira bu taarruzda en ufak bir hata kesinlikle ölüm demekti.
İşte bu taarruz sırasında, daha önce hiç görmediğim bir asker, siperde yanı ma yaklaştı ve cebinden çıkardığı mektubu bana uzatarak “Türkiye ye dön düğünde bu mektubu üzerindeki adrese bırakırsın” dedi. Şaşırmıştım. İki mizde savaşın içindeydik ve kimin sağ kalacağı belli değildi.
Ben, moral vermek gayesiyle, “İnşallah ikimiz de döneceğiz” dedim. Asker, “Ben dönemem, ama sen döneceksin” karşılığını verdi. Bu arada mektubu almam için de ısrar ediyordu. Emr-i vakisi karşısında şaşkınlığım daha da arttı. “Bu adam benim döneceğimi, kendisinin kalacağını nereden biliyor?” diye düşündüm ve dayanamayarak mektubunu aldım. Tabii savaş hali.. as keri bir daha da hiç görmedim. Tam teçhizatlı ve silahlı olan bu asker, bildi ğim kadarıyla bizi birliğin askeri değil.
Çarpışmalar sırasında bacağımdan yaralandım, ama gene taarruza katıldım ve bir yıl sonra Ulaşlı’ ya döndüm. Mektubu unutmuştum. Bir gün bavulu mu karıştırırken emanet mektup gözüme ilişti. Ertesi günü yerine ulaştır mak için İstanbul’a gittim. Üzerindeki adrese göre ev Aksaray da idi. Evi buldum. Bu arada “mektubu veren asker belki dönmüştür” diye düşünüyor dum.
Kapıyı çaldım. Yaşlı bir kadın kapıyı açtı. Mektup zarfında yazılı adresi sor dum. “Burası” dedi. Mektubu kendisine uzatarak, “Bu mektubu oğlunuz Kıb rıs’ tan gönderdi. Bilmem belki kendisi de gelmiştir” dedim. Kadın büyük bir şaşkınlık içinde beni içeriye davet ederken “Bizim Kıbrıs ta çarpışan oğlu muz yok” dedi. İyici şaşırmıştım. Biraz sonra kadının eşi de yanımıza geldi. Hadiseyi ona da anlattım. Yaşlı adam bir şey söylemeden yanımdan ayrıldı ve biraz sonra bir fotoğraf albümüyle birlikte geldi. Albümü açtı ve üç gen cin birlikte çektirmiş olduğu fotoğrafın ortasında ki delikanlıyı göstererek, “-Size mektubu veren bu muydu ?” diye sordu. Resme baktım. “-Evet buy du..” dedim. Gayet iyi hatırlıyorum.
Kadın hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Yaşlı adam “Resimde ki genç oğlum du, dedi. Ama 35 yıl önce Kore de şehit düşmüştü.” Kendimi evden dışarı zor attım. Ve o hadiseyi bir türlü unutamıyorum.
Not: 1950 yılında Güney ve Kuzey Kore arasında çıkan çatışma üzerine Bir leşmiş Milletler kararı uyarınca 5 bin kişilik Türk askeri birliği Güney Kore ye giderek savaşa katılmıştı. Türk askeri birliği parlak zafer kazandığı bu sa vaşta 717 şehit verdi.
e-mail: naimozguner81@gmai.com / www.naimozguner.com