Lütfi AYHAN
Bir Kerede Kendi Cenazenize Katılın
Batı kültürü ile doğu(İslam) kültürü arasındaki bariz farklardan biri de ölüme olan bakıştır. İslam, ölüm hadisesine mutlak bir gerçek, tabi bir netice, insanların ibret alacağı en büyük vakıa, sonsuz hayatın kapısı... Olarak bakar. Bu nedenle de hem ayetlerde hem hadislerde inananlara sık sık ölüm hatırlatılır.:
“… Her insan ölümü tadıcıdır (ankebut 27), Ey Muhammed! Senden önce de hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı? Senin ölmenle rahata kavuşacaklarını mı sanıyorlar? (ENBİYA/34),
Allah, sizi yarattı, sonra da sizi öldürecektir... (NAHL/70),
Sonra siz bunun ardından, muhakkak ki öleceksiniz. (MÜ'MİNUN/15),
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz. (ENBİYA/35),
Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir. (ZÜMER/30) ,
İslam’ın ikinci ana kaynağı olan Hadislerde de Peygamberimiz(sav) aynı minval üzere tavsiyelerde bulunur: (“Ağızların tadını kaçıran ölümü sıkça anın” , “Nasıl istersen öyle yaşa! Lakin şunu bil ki bir gün mutlaka öleceksin. ..“)
Ümmet-i Muhammed, (İslam’ı çok iyi anlayıp yaşadığı devirlerde) ölüme ve onunla ilgili olan herşeye bu ayet ve hadislerin ışığında bakmıştır. Bu nedenledir ki Dünyayı önceleyen, mutluluğu sadece bu dünyada arayan, maddeyi mananın önüne geçiren batı kültürü ile, ebedi hayatı dünyadan önemli gören, gerçek mutluluğu yani cenneti bu dünyadaki geçici zevklere tercih eden müminler, ölümü çok anarlar. Müslümanlar, ölümü kaçınılmaz bir son olarak görüp, ahiret te cennete giden yolun başlangıcı olarak değerlendirirler. Aksi durumda ise yani akıbetin cehennem olduğu zamanlarda ise ölümü en büyük korku ve acının başlangıcı olarak algılarlar. Bu nedenle müminler, hem sağlara hem hastalara, gerek darlıkta, gerek bollukta ölümü hatırlatmada bir beis görmezler. Oysa batılı insan bir hastanın yanında ölümden bahsetmeyi affedilmez bir suç kabul eder.
İslam’ın ahlak ilmi, hal ilmi diye adlandırılan tasavvufta da dervişlere her gün öleceği anı hatırlaması tavsiyesinde bulunulur ve bunu sistematik bir şekilde yapılması istenir. Tasavvuf ehli insanlar, sıkça öldüklerini, öldükten sonra yaşayacaklarını hayal ederek nefislerini terbiye etmek isterler. Ahiret endişesi taşıyan, cennet arzusunu, cehennem korkusunu benliğinde hissetmek isteyen, sonsuz âleme yapılacak yolculuğu nefsinde yaşamak isteyen her mümin aslında bunu yaşamalı. Bir gece, herkesin yattığı bir anda, abdest alıp bir köşeye çekilip, ölümü ve sonrasını hayal ederek, hissederek yaşamalı: “ Yatağına uzandığını, biraz sonra Azrailin geldiğini, canını aldığını, eşinin ve çocuklarının onun öldüğünü görerek feryadü figan ettiklerini, sonrada bir battaniyeye sararak evden çıkarıldığını, teneşir tahtasında yıkandığını, kefenlenip tabuta konduğunu, omuzlarda musallaya götürülüp musalla taşına uzatıldığını, cenazesinin kılınıp, “ ey cemaat mevtayı nasıl bilirdiniz? Hakkınızı helal ediniz” dendiğini…Güçlü bir şekilde hayal etmeli. Sonra da mezara konulup üzerinin toprakla doldurulduğunu, Münker ve Nekirin gelerek ahiret sorgusunu başlattığını düşünmeli. İşlediği günahlar, yaptığı yanlışlar yüzünden cevabını bilse bile ,”rabbin kim, kitabın ne, peygamberin kim, kıblen neresi…?” gibi sorulara cevap veremediğini, büyük bir acı ve sonsuz bir ıstırabın kendisini kapladığını hayal etmeli. Kan ter içinde bu düşünce eylemine son verirken, bir gün mutlaka başına gelecek olan bu gerçek sona karşı şimdiden ne tedbir varsa alması gerektiğini anlamalı. Böyle yapan bir mümin hem bu dünyanın hem de öbür alemin hakkını vererek yaşar. Ümitsizlik ve karamsarlık batağından kendini kurtarır. Çünkü öbür aleme yapılacak yolculuğu ve sonsuz hayatın bilgisini yaşayark öğreneceğinden, yapacağı hazırlıkla korkulardan arınır ümit ikliminde yaşamaya başlar.
Bendenizde geçen gün bu eylemi gerçekleştirdim, yani hayalen kendi cenazeme katıldım. Netice mi? Ne kadar gaflet içinde olduğumu anladım. Ne adar boş işlerle vakit geçirdiğimi öğrendim. Bu Dünyayı, sonsuz alemi, ölümü ve hayatı yaratan Allah’ın istediği gibi yaşamanın yollarından biri de müminlerin bu eylemi sıkça yapmaları olsa gerek.
Allah cümlemizin akıbetini hayr eylesin(amin)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.