Fatma Ç. KABADAYI

Fatma Ç. KABADAYI

BİR ÇUVAL İNCİR 2.bölüm

Herkes o tarafa doğru koşmaya başlamıştı. Filiz de birkaç saniye içinde annesinin başına toplanan kalabalığı yararak yanına yaklaştı. Zavallı annesinin başından akan kanlara her kafadan çıkan bir ses ve uğultular birbirine karışıyordu.

 

“Çok kan kaybediyor, hemen hastaneye yetiştirmeli!”

 

“Nasıl olmuş, koskoca dal nasıl kırılmış böyle!”

 

“Bak bak, budanan sivri köşesi gelmiş başına!”

 

“Dikiş ister bu! Besbelli!”

 

Filiz, beyaz puanlı eteğine annesinin yüzüne akan kanları siliyor, bir yandan da bağırıyordu.

 

“Annem, korkma annem, şimdi gideceğiz hastaneye, hemen gideceğiz merak etme!”

 

Ahmet, el çabukluğuyla Meryem Hanımı kucaklamıştı. Zayıf bedenine ağır geliyordu onu taşımak ama şu ana bütün gücünü gösterme zamanıydı Onun. Sonuçta kendileri için çalışan biri yaralanmıştı. Kötü bir şey olsa suçlanacaklardı belki de. Hiç böyle bir iş kazası da yaşanmamıştı doğrusu. Recep efendi pikabı çalıştırmış o tarafa doğru gelmişti bile. On adım taşıdıktan sonra pikabın kapısına koymuştu Meryem Hanımı.

Filiz ve kardeşi de Ahmet’in ardından koşar adımlarla pikaba binmiş ve ardından bakan meraklı ve üzgün gözlerden uzaklaşmışlardı.

 

**

 

Kasabanın acilinde atılan beş dikişin ardından ağrı kesicilerle kendine gelmişti Meryem Hanım. Doktorlar biraz dinlendikten sonra bir film çekileceğini söylediklerinde de yorgunluktan uyuya kalmıştı kadıncağız. Gözünü açtığında başında Recep bey vardı sadece:

 

“Hadi geçmiş olsun Meryem Bacı!”

“Sağ ol Recep Efendi, uyuyakalmışım.”

 

“Sabahtan beri yoruldun tabi.”

 

“Kızlar nerde?”

 

“Dışarıdalar, üçü de ağlamaktan helak oldular. Hele de Ahmet! Meryem anneme bir şey olmasın diye dualar etti durdu.”

 

“Nerden annesi oluyormuşum ben onun?”

 

Yüzündeki kızgınlıkla başındaki dikişleri bile gerilmişti. Elini başına götürüp boneye dokundu hafiften. Recep Beye baktı, O durmadan anlatıyordu;

 

“Bütün işlemleri halletti. Eh ne de olsa tanıyorlar Ahmet’i hastane de. Filizin derdi benim derdim, Filizin annesi benim annem deyip duruyor…”

 

Meryem Hanım, hafif gülümser gibi oldu. Kazayı birkaç dikişle atlatmış olmanın verdiği rahatlıkta vardı artık. Şimdi Ahmet’e kızmanın yeri de zamanı da değildi, üstelik bir de minnet duymaya başlamıştı. Kendisini kucağında taşımış, onun için gözyaşı dökmüştü ne de olsa.

 

“Filiz’i Çağırabilir misin Recep efendi,” diye rica etti kadın. Recep bey hiç ikiletmemiş hemen koridora çıkıp seslenmişti. İçeri girer girmez annesinin kızacağından da şüphelenen filiz korkulu bakışlar arasında ona yaklaşıp iyice kızarmış gözleriyle nasıl olduğunu sordu;

 

“İyiyim kızım… Akşam babanla bir konuşalım, biz gidene kadar duyacaktır Ahmet’in de geldiğini. Sözüm geçmese nazım geçer belki, bakalım, belli mi olur? Belki de yumuşar benim için yaptıklarını duyunca.”

 

Filiz, duyduklarına inanamıyordu. Gözleri parlamıştı. Hemen annesinin eline sarılıp öptü. Babası razı olur muydu acaba? Annesi boş yere ümit veriyor olamazdı ya. Sonuçta annesi Meryem, babasını ikna edebilecek güce sahip bir kadındı.

 

“Devam edecek!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum