Ulvi SEVECEN
BU İNSANLAR ALLAH'IN BİZLERE BİR ARMAĞANI..
BU İNSANLAR ALLAH'IN BIZLERE BIR ARMAĞANI...
Sevgi ve beceri yan yana geldiğinde, muhteşem bir eserin ortaya çıkmasını bekleyin.
John RUSKIN
Geçmiş yüzyıl, hafızalarımızda hiç de güzel bir yer edinmedi.Yeryüzünün bir çok coğrafyasında kanlar aktı,masum insanların yaşama hakları ellerinden alındı.İnsanlık ailesi Hiroşimalar,Nagazakiler,Vietnamlar gördü.Daha yakın zaman dilimlerine göz attığımızda özellikle bize bakan yönüyle Filistin'de, K.Irak'ta onbinlercecesi televizyon ekranları önünde, hep bir elin kendilerine uzatılacağı umuduyla gözlerini hayata kapadılar.Duvar diplerine sığınan güzel yüzlü masum çocukların üzerine kurşunlar sıkıldı.Babalar göz yaşlarını tutamazlarken, anneler ağıtlar yaktı.Hayatın sihri bozulmuştu adeta.Kin,nefret,kavga bir virüs gibi bütün kıtalara yayıldı.O dönem “ben” deyip egosunun esiri olanlar, kendilerini dünyanın merkezine koyup hükmetmek isteyenler,insanlık onurunu yerle bir ettiler.Lakin yirminci yüzyılın son çeğreği,doksanlı yılların başlarında karşılarında insanı merkeze koyan, yitirdiği onuruna yeniden sahip çıkma adına sınırları aşındıran insanlık ailesinin en büyük parçası ile yüz yüze geldiler.İnsanlık tarihinde asırlarca iyiliği,barışı,adaleti alışkanlık edinmiş, vicdanın aydınlığında yaşayanlar topluluğu olarak iz bırakan Anadolu insanıyla...
İnsanlığın geleceği adına endişe ve rahatsızlık duyan Anadolu insanı, şimdilerde hem kendi bölgesinde, hem de köşe bucak dünyanın pek çok yerinde insanlık adına ne kadar iyilik varsa tüm imkanlarını seferber ediyor.Bunu yaparken de dünya adına hiçbir beklentiye girmeyerek sadece ve sadece Bu dünya kimseye kalmaz/Sonu Ayrılık değil mi?/Muhabbete doyum olmaz/Sonu ayrılık değil mi? mısralarında saklı bir inancin, bir medeniyetin temsilcileri olarak sevgi ve barışı tüm insanlığa ulaştırma,çaresizlik içerisinde bekleyenlere uzanacak bir el olma gayretindeler.Onlar benciliğin öne çıktığı bu zaman diliminde ortaya koydukları fedakarlıklarla gittikleri toplumlarda "Bunlar Allah'ın bizlere bir armağanıdır." payelerine mazhar olup gönüller fethediyorlar.İsterseniz yıllar önce yaşanmış bir örneği beraberce paylaşalım...
..........................
Murat öğretmen o sabah derse girerken çok neşeliydi.Keyfi yerinde olduğu zamanlarda dersinin tadına doyulmazdı.Geleli iki ay olmuş,ailesiyle haberleşememiş "merak etmeyin ben iyiyim" diyememişti.En nihayet aylar sonra o gece telefon bağlanmış, annesi, babası ve kardeşleriyle hasbihal edebilmişti.İyi haberler almıştı.Eh bundan iyisi can sağlığıydı artık.O gece ahizede annesinin şakıyan sesini duyunca adeta zembereği boşalmış,kendini tutamayıp dakikalarca ağlamıştı.Murat öğretmenin adı ailede "ana kuzusu" na çıkmıştı.O annesine çok düşkündü.İlk defa o gece huzurlu bir uykunun koynuna girmişti.
Annesi o gece düşünde bir şiirdi Murat öğretmenin....
Beyaz başörtüsüyle savrulur gider sanki
Yakalar büyük sırrı her ezan sesinde
Kehribar tesbihinde sabır boynunu büker
Şükür çiçek açar seccadesinde...
Gönlündeki huzur,gözbebeklerine ışıltı,dudaklarına tebessüm olarak akmış, sınıfa bu haleti ruhiye ile girmişti.Sınıf başkanı Azamat'a biraz takılarak yoklamayı yaptı.Sınıf defterini imzaladı."Evet çocuklar" deyip ayağa kalktı ve ekledi:
– Bugün size canlılarda beslenme konusunu anlatacağım...
Tam o sırada bakışları sınıfın en arka sırasında oturan Nikola'ya takıldı.Nikola yetim bir çocuktu.Murat öğretmen bunu biliyordu.O babasız çocuk,Anadolu türküleri gibi bir tarafı hep ezik dolaşırdı arkadaşlarının arasında.Onun bu hali ona çok dokunurdu.
Nikola'nın yanına yaklaştı.Çocuğun içini ısıtan bir sesle sordu:
– Neyin var Nikola?
- Annem dedi Nikola,annem çok hasta öğretmenim.
- Nesi var?
- Bilmiyorum öğretmeni.Doktorlara göre çok kötüymüş durumu.
Nikola'nın çocuk yüreği daha fazla dayanamadı.Başını önündeki sıraya kapadı ve "anneciğim"diyeret ağlamaya başladı.
Murat öğretmen kendini zor tutuyor,ne diyeceğini kestiremiyordu.Nikola'nın yumuşacık sarı saçlarını okşadı."Üzülme" diye fısıldadı.Minik ellerini avuçlarının arasına aldı,olanca şefkatiyle seslendi:
– Hastalıkları çaresi var mutlaka.Dersten sonra bereberce hastahaneye gider,doktorlarla konuşuruz.Yapmamız gereken ne varsa yaparız.Ne olursun ağlama artık.
Bir yetim çocuğun yaşadığı hüzün iliklerine kadar ele geçirmişti Murat öğretmeni.Nikola'nın yerine kendini koyuyor,koydukça da yüreğinden kan geliyordu.
Ders sonunda sınıfdan çıkar çıkmaz,Nikola ile birlikte soluğu hastanede aldılar.Annenin yattığı odanın kapısından içeriye adımlarını attıklarında Nikola'nın annesine koşusu, annenin çok istemesine rağmen yerinden doğrulamayışı.yavrusunu sadece dokunarak sevebilmesi öldürdü Murat öğretmeni.
Annenin durumu ciddiydi.Vücudu adeta iğne-ipliğe dönmüş,yüzünün rengi kireç kesilmişti.Zor nefes alıp veriyordu.Konuşmaya dermanı yoktu.
Murat öğretmen annenin baş ucundaki sandalyeye oturdu:
– Geçmiş olsun Elena Hanım dedi.
Elena Hanım tanımıştı onu.Oğlunun en sevdiği öğretmeniydi.Bir akşam evlerinde ağırlamışlar,çok güzel vakit geçirmişlerdi.Elena Hanım gözleriyle teşekkür etti genç adama.daha sonra derin bir nefes aldı.Bir şeyler söylemek istiyordu.Güçlükle konuştu:
– Oğlum size emanet.Onun artık sizden başka kimsesi yok...
Murat öğretmen fazla duramadı orada.Odadan çıktı.Doktorla görüşecekti.Yapılabilecek bir şey varsa eğer,ona bakmalıydı.Sonunda doktoru buldu.Doktor net konuşuyordu:
- Ortada çaresiz bir durum yok aslaında.Bu hastaya iki şey lazım.Dört ünite B rh(-) kan ve ameliyat için bin dolar para...Bunlar bulunamadığı için kadın iyileşemiyor ve her geçen gün durumu kötüleşiyor.
Doktor sözlerini hayıflanarak noktaladı.”Oğlundan başka kimsesi olmayan zavallı kadın bunlar nereden bulacak ki?”
Çarenin henüz tükenmediğini,yapılacak bir eyler olduğunu duymak sevindirmişti Murat ِöğretmeni.Umutlar daha da artmıştı.O heyecanla Nikolay'ı dahi unutarak bir taksiye atlayp okula döndü.Konuyu okul müdürüyle paylaştı.Müdür bey hemen ِöğretmenleri toplad.İştişareler yapıldı.
Üç saat sonra Murat öğretmen tekrar doktorun karşısındaydı.
– Doktor Bey dedi.Kanı da, parayı da bulduk.Şimdi ne yapmamaz lazım?
Doktor afallamıştı.Kadınla hiçbir yakınlًığı olmayan bu adamın bu canhıraş gayretinin sebebi ne olabilirdi?Anlayamamıştı.O an “Gelin benimle”dedi.
Okulda konuyu istişare eden on üç delikanlı ِöğretmen ِönce aralarında parayı denkletirmişler,sonra da dört ünite kanın peşine düşmülerdi.İçlerinden üçünün kan grubunun ayn olmas ise Allah'n bir lutfuydu onlara...Müzik öğًِretmeni Dinara Hanm ve okul bekçisi Daniyar'n da aynı kan grubuna sahip olması işi daha da kolaylaştırmışt.Onlara düşen de buraya kadardı zaten..
Ameliyat başarılı geçmiş anne kurtulmuştu.O gün ikindi sonrası Murat öğًِretmen arkadaşlar Nikola'yla birlikte ellerinde kocaman bir çiçek sepeti ile ziyarete geldiler.Elena Hanım onları minnet dolu gözlerle seyrediyordu.
Aynı günün akşamında Elena hanımla günlerce aynı odayı paylaşan,bir televizyon kanalında program yapımcısı olan İrina adında bir kadın taburcu olmuştu.Olaylar bandan beri hayretler içerisinde izleyen İrina Hanım,ertesi gün yanında bir kameraman olduğu halde hastaneye geldi ve mikrofonu ona uzattı.Üç gün sonra binlerce insan Astrahan'n Rus ORT kanalında Elena Hanım'ın gözlerinden süzülen yaşlara aldırmaksızın anlattًığı hikayesine ortak oluyorlardı.
“Koca hastanenin bir odasında, elim-kolum bağlı öِlmeyi bekliyordum.Babasını hiç hatırlamayan oğlum şimdi de annesiz kalacaktı.Onun üzüntüsüyle kahroluyordum.Ümidimi yitirdiğim bir anda imdadıma yavrumun okulunun ِöğretmenleri yetişti.Bana kanlarndan kan,canlarından can verdiler.Yeniden hayata dönmeme vesile oldular.Bir ömür düşünsem böyle bir şey aklıma gelmezdi.Bu ِöğetmenler bize “Allah'ın bir armağanıdır.”
O akşam Elena Hanım'ı izleyenlerden birisi de Murat ِöğretmendi.Onun Nikola ile sarmaş-dolaş hallerini seyrederken gözlerinin yandًığını hissetti,zihni annesine kaydı...
Murat öğretmenin şahsında Anadolu'nun cömertliğinin,civanmertliğinin göstergesidir aslında bu davranış.Anadolu insanı artık kendine güveniyor, dünyada yaşanan değişimlerde oynadığı rolüyle kendine rahatlıkla yer bulabiliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.