Hakkı ERÇETİN
Batılı Ayetler!
Osmanlı’nın son döneminden başlayarak yakın zamana kadar devam eden bir Batı hayranlığı vardı. Etkisi azalsa da halen devam etmektedir. Ancak bazı dönemlerde bu hayranlığın yüksek bir ivmeye sahip olduğunu görürüz. Merhum Mehmet Akif Ersoy batı hayranı kimselerle bir tartışma veya münazara yaptığı zamanlarda karşısındakilere “Bizim ayetlere itibar etmiyorsunuz. O zaman size biraz da batılı ayetlerden bahsedeyim” dermiş. Filan batılı filozof şöyle buyurmuş, falan batılı mütefekkir böyle demiş diyerek mevzuya karşıdakilerin kabul edeceği deliller sunarmış. Batılı söyleyince doğruluğu tartışılmazdı tabii ki! Batının her şeyi doğru, bizdeki her şey de yanlıştı!
Yine bir bayram arifesinde olduğumuz için bu konu aklıma geldi. Her bayram olduğu gibi bu bayramda Trakya’ya baba ocağına gideceğiz inşallah. Trakya bilindiği gibi alkol tüketimi ile meşhur olmuş bir bölgedir. Bu nedenle bizim köyümüzde de alkole düşkün kimseler mevcut maalesef. Hatta bazıları bayramda bile sabredemez bu zıkkımı içer. Bu tip kimselerle (ayık oldukları zamanda) sohbet ederken merhum Mehmet Akif Ersoy gibi “bizim ayetler size tesir etmiyor, ben de size biraz batılı ayetlerden bahsedeyim” diyerek aşağıdaki hikayeyi anlatırım.
Bu hikaye Yunanlı meşhur yazar Kazancakis’in “Günaha Son Çağrı” isimli kitabında geçer. Bu kitap genel olarak Hz.İsa’nın hayatını anlatmaktadır. Hristiyanlara göre Hz.İsa (bize göre bu kişi muhbir Yahuda’dır) yahudiler tarafından yakalanarak mahkemeye çıkarılır. Havariler de bu mahkemenin sonucunu beklemek üzere mahkeme binasına yakın bir meyhanede toplanırlar. Meyhaneci gelip bunlara içki içip içmeyeceklerini sorar. Havariler de “Biz içki içmeyiz” diye cevap verirler. Bunun üzerine meyhaneci “Ben de içki içmem” der ve “Size içki ile ilgili bir hikaye anlatmamı ister misiniz?” diye sorar. Havariler de “ buyur, anlat” derler.
Meyhaneci başlar anlatmaya; “Allah bütün kainatı ve mahlukatı yaratınca hepsini bir araya toplar ve “Ey yarattıklarım! Şu yarattığım kainata bir bakın da eksik bir şey var mı bana söyleyin” der. Yaratılanlar “ Ey Rabbimiz! Sen Alfasın(Ezelsin) ve Zetasın (Ebedsin) ve her türlü eksiklikten de münezzehsin. Onun için senin yarattığın şeyde de bir eksiklik olmaz” diye cevap verirler.
Bu sıra Şeytan horoz ile domuzun yanına gelir ve onlara “Ya Rabbi! Her şey tamam da şöyle salkım salkım olan sıkılınca da suyu güzel bir içki olan bir meyveyi göremedik deyin bakalım ne olacak? der. Bunun üzerine horoz ve domuz “Ya Rabbi! Meyveleri salkım salkım olan sıkılınca da suyu güzel bir içki olan ağacı göremedik” derler. Bunun üzerine Allah “ O meyveyi de size bahşettim. Onun meyvelerinden yiyin ve sıkarak suyunu da içki yapın. Ancak bu meyvenin suyundan yapılan içkiden içenin beyni horoz beyni gibi, yüzü de domuz yüzü gibi olsun” der.
Meyhaneci havarilere “işte ben bu yüzden içki içmem” diyerek sözünü bitirir.
Hikayenin doğruluğu bir tarafa ama sonuca baktığımızda batılı ayetlere göre de pek hoş bir manzara çıkmıyor. Bu zıkkım, içenin aklını alıyor ve daha beteri içenin yüzünü öyle bir hale getiriyor ki o sevimsiz hayvanın yüzüne eşitliyor. Hikayenin sonu dinleyenlerde bir an için bir etki yapsa da bu pek uzun süreli olmuyor maalesef.
Tekrar bizim tarafa dönecek olursak, Resulullah (SAV) “ İçki bütün kötülüklerin anasıdır” buyurmuştur. Bu zıkkımın kötülüğü kendisiyle sınırlı olmadığından başka kötülüklerin yolunu da açıyor.
Bu kadar temiz ve güzel nimetler varken kötü ve çirkin şeylere meyletmenin lüzumu yoktur. Allah, müptelası olanları en kısa zamanda bu illetten kurtarsın inşallah. Bu vesile ile bayramınızı tebrik eder, sizlere ve alem-i İslam’a hayırlara vesile olmasını temenni ederim vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.