Mustafa Altınsoy

Mustafa Altınsoy

BAŞINIZ SAĞALSIN, BAŞINIZ SAĞ OLSUN

Son yıllarda ani ölümler, pandemi ve artan deprem felaketlerinden dolayı bizim kültürümüzde ve inancımızdaki en önemli ritüel ve âdetlerden olan taziye ziyaretlerinde “Başınız sağ olsun” ifadesini daha çok duymaya başladık. Bu nedenle taziye ile ilgili düşüncelerimle beraber bazı hatırlatmaları yapmak için bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı hissettim.

Kültürümüzde "taziye" ile insanın ölümünden sonra yerine getirilen bütün adet ve pratikler kastedilmektedir. Yakını vefat eden kimseleri ziyarete gittiğimizde, tesellide bulunma anlamında “Başınız sağ olsun” denilerek sabır ve metanet göstermeye teşvik etmek, onları teselli edip acılarını paylaşmak amaçlanır. (1) Taziye, kültürümüzde çok anlamlı ve önemli bir karşılığı olan, yaşayan toplumu eğitmek için en iyi usullerden biridir. Ayet ve hadisi şeriflerde taziye verilmesi tavsiye edilerek konuyla ilgili hükümler vaaz edilmiştir. Hz. Peygamber, “Başına bir musibet gelene taziye ziyaretinde bulunan kimseye musibete uğrayanın sevabı kadar sevap verilir.” buyurmuştur. (2)

"Başınız sağalsın"dan , "Başınız Sağ Olsun"a

Vefat eden kişilerin arkasından söylenilen "Başınız sağ olsun" cümlesi kişiyi teselli etme ve yanında olma amacı ile kullanılmaktadır. Sözcüğün içinde 'Baş' geçtiği için "Ölenle ölünmez, o öldü ama sizler sağsınız, sizin ömrünüz uzun olsun, acın azalsın, yaran geçsin." şeklinde anlamlar yüklenmiştir. Aslında 'Baş' sözcüğü 'yara' anlamına gelmektedir. Yani sözcük 'kafa' değil 'yara'dır ve 'yaran iyileşsin' demektir. Zaman içerisinde cümle 'Başın sağalsın'dan 'Başın sağ olsun'a evrilmiştir. (3)

“Başınız sağ olsun” ifadesi ile ilgili farklı yorumlara da rastlanılmaktadır. Mesela “Baştan” kastımız ailenin ya da sülalenin başı, toplumun kanaat önderleri ya da ümmetin halifesi, ülkenin lideri sağ olsun anlamında yani “Başımız sağ olsun da diğer sıkıntılar, dertler çözülür.” şeklinde kullanıldığı da söylenilmektedir.

Resulullah (s.a.v.); “Muhakkak ki ölü, kendisini yıkayan, kendisini taşıyıp götüren ve kendisini kabrine indiren kimseyi tanır.” Bundan dolayı inancımızda “öldü” ifadesini kullanmak pek doğru bir ifade değildir. İnancımıza göre insanlar ölmez, dünyasını değiştirir. Çünkü ölüm yok oluş değil, bir başka dünyaya doğmak ve uyanmaktır. O nedenle taziyelerde; “Hakkın rahmetine veya Rahmet-i Rahman’a kavuştu, dar-ı beka'ya göç etti, dünyasını değiştirdi” gibi ifadeler kullanılır. Edebiyatımızda da bu konuya dair şu örnekleri verebiliriz: Yunus Emre, “Ölen hayvan imiş / Âşıklar ölmez.” derken, diğer bir şairimiz de “Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm, / Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm.” (4)

Taziyeye gidildiğinde Kur’an okunduktan sonra “el-hükmülillâh, innâlillâh” gibi ifadelerle Allah’tan gelene razı olmak gerektiği belirtilir. Ölen hakkında, “Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun, Allah gittiği/yattığı yerde utandırmasın, Allah taksiratını affetsin” gibi sözlerle dua edilir. Ayrıca “Geride kalanların başı sağ olsun, geride kalanlara Allah hayırlı uzun ömürler versin, sabırlar versin; Allah başka acı göstermesin, ölenle ölünmez, er geç hepimiz öleceğiz, Allah iman nasip etsin.” gibi cümlelerle ölenin yakınlarını teskin ve teselli edici sözler söylenir.

Müslümanlar akraba, komşu ve tanıdıklarından birinin yakını vefat ettiğinde cenaze namazına katılmayı ve taziye vermeyi hem dinî hem insanî bir görev bilir. Taziyenin definden sonra ve cenaze yakınlarının evinde yapılması daha uygundur. Baş sağlığı için birçok kişinin gelebileceği dikkate alınarak taziye yerinde fazla kalınmaması tavsiye edilir. Camide taziyede bulunulması mekruh sayılmıştır. Bazı yerlerde mahallenin imamı birkaç gün süreyle cenaze evine gelir ve Kur’an okuma görevini ifa eder.

Cenaze evlerinde günlük konular konuşulmamalı...

Taziye evinde; Elin ölüsü, çeper çalısı anlayışıyla rahat hareket etmeden, ortamın üzüntüsüyle hemhal olmak gerekir. Cenaze evlerinde günlük konular konuşulmaz. Hz. Peygamber, ölüleri iyilikle anmayı tavsiye edip ölenler hakkında çirkin sözler söylemeyi yasakladığından, vefat eden şahsın iyi taraflarından güzel hâtıralarından bahsetmek lazımdır. Dedikodu ve eleştiri yapılmaz. Dua edilir. Ölüm halleri düşünülerek empati yapılır, çok konuşulmaz. Cenazenin ölüm nedeni, nasıl olduğu sorulmaz.

Cenazelerde hazır bulunanların hallerinin en güzeli ölü için değil kendi nefisleri için ağlamalarıdır. “Açıkçası artık ne doğana gerektiği gibi sevinebiliyoruz ne de ölene üzülmek için vaktimiz var. Bir cenaze çıkan evden üç gün sonra kahkahalar duyulmaya başlıyor.” (5) Usulen bir taziyeden sonra gündelik konuşmalar yapmak veya cenazesinin terekesi ve varislerine bıraktığı nesneler hakkında yorum yapmak da doğru değildir.

Bizim toplumumuzda genelde cenaze olan evde ve köyde birkaç gün müzik çalınmaz; radyo, televizyonlar açılmaz. Yas süresi içinde nişan, düğün ve sünnet gibi törenler ileri bir tarihe ertelenir veya cenaze sahibinden nezaketen izin alınarak sessiz sedasız yapılır. Anadolu’da “Düğün gördün oyna, ölü gördün ağla derler.” Bazı yörelerde ölümden sonraki ilk bayram yas bayramı sayılır; ölenin evinde cenaze yeni çıkmış gibi bir matem havası yaşanır, taziye ziyaretleri yapılır.

Hz. Cafer şehit olduğunda Resulullah, Cafer’in ailesine yemek götürmelerini öğütlediğinden cenaze evine yemek götürmenin sünnet olduğunu belirtmiştir.

Cenaze evinde taziye süresince yemek pişirilmez; cenaze sahibi kederinden dolayı kimseyle ilgilenecek hali olmadığından cenaze yakınlarına ve taziye için gelenlere ikram edilmek üzere komşular cenaze evine üç gün yemek götürürler. Ülkemizin bazı yörelerinde taziyeye evine gidilirken çay, şeker götürülür.

Düğünler ikramsız geçiştirilirken, cenaze sahibi yemek veriyor...

Bizim geleneklerimizde düğünlerde velime yemeği verilmesi, cenaze evine de yemek götürülmesi tavsiye edilmiştir. Şimdi işler tersine döndü. Düğünler nikâh dairlerinde ayaküstü, ikramsız, geçiştirilirken cenaze sahibi yemek veriyor. Bu âdetler köylerde kısmen devam etmesine rağmen metropol şehirlerde komşu irtibatlarının zayıflaması nedeniyle kimse cenaze evine yemek götürmediği gibi alt komşunun üst komşusunun vefatından haberi olmuyor.

Şehirlerde cenazeler, uzaktan gelen akrabalar ve hemşerilerin buluşup görüşeceği yerler olmaya başladı. Uzaklardan gelenlerin cenaze evine evlerinden yemek hazırlayarak getirmesi pratik olmadığından yemek götürülmüyor. Cenaze sahipleri de herkesi bir arada bulmuşken hem de uzaktan gelenler için vefat edenin hayrına cenaze evinde yemek vermeye başladı ki, bunu günümüz şartlarında biraz da makul karşılamak gerekiyor.

Günümüzde sosyal medya grupları üzerinden peş peşe taziye vererek geçiştirmek doğru ve şık bir davranış değildir. Cenaze telaşı sırasında WhatsApp mesajına bakamayabiliriz. Daha sonra baksak bile, kimin taziye verdiğini göremeyebilir, kaçırabiliriz. Cenaze namazına katılarak, cenaze yakınlarını telefonla arayarak veya özelden mesaj göndererek taziye vermek daha doğru bir davranıştır.

Ölülerinizi iyilikle anmak gerekir deyince; Azerbaycan'da dönemin şartlarını belirten şimdi bizi tebessüm ettirecek bir taziye yöntemi anlatılır. Türk Cumhuriyetlerinin Sovyet Rusya tarafından işgal edildiği dönemlerde taziye evinde, ölen bir kimsenin arkasından; “Çok iyiydi, çok dindardı, çok ehli imandı ve çok iyi bir komünistti.” denerek o ülkedeki fincancı katırlarını ürkütmemek için de bir yöntem bulmuşlar.

Bu vesileyle cümlemizin geçmişlerine, şehitlerimize ve deprem dolayısıyla vefat eden iman sahiplerine Allah’tan rahmet diliyorum.

31 Mart 2023

___________________________________________________________

1) TDV İslâm Ansklopedisi

2) Konu ile ilgili geniş bilgi almak isteyenler İhya-ı Ulumiddin’in (4. cilt) ölüm bahsine bakabilir.

3) TDK Sözlüğü

4) Erdem Beyazıt

5) Mustafa Kutlu

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum