Bari Bari

Bir yerde kan akıyorsa mutlaka o Müslüman kanıdır.

Bir yerlerde toplu mezar varsa mutlaka o Müslümanlar’ın katledildiği toplu mezardır.

Bir yerlerde işkence hapishaneleri varsa mutlaka orada Müslümanlar hapsedilmiştir.

Bu Müslümanlar için kader midir?

14 yıl önce hâlâ tazeliğini koruyan Srebrenica katliamında yaklaşık sekizbin Müslüman katledildi. Yarısından çoğunun toplu mezarı bulundu ve bulunamayan binlerce kişinin mezarları var.

Hatta toplu mezarlar öyle karıştırılmış ki, bir kişinin organını aynı toplu mezarda bulunmayacak durumda. Diğer organları çok uzaklardaki toplu mezarlarda.

14 yıl önce uygar dünyada işlenen bu olayda herkesin kulakları sağır olmuştu. Dünyaca soykırım kabul ediliyor ancak Sırplar nedense haklı nedenlerle suçlanılmıyor.

Irak; içimizde kanayan yara. İşgal altında kalmış mübarek topraklar. Binlerce insan dünyanın gözü önünde demokrasi getirilecek bahanesiyle katledildi ve hâlâ da sular durulmuşa benzemiyor. Dünyanın tek kuvveti kabul edilen ABD insanların gözünün önüne baka baka insanlık dışı olaylara imza atıyor ve Birleşmiş Milletler olsun, çoğu Müslüman ülkeler olsun bu konuda çok duyarsızlar.

Demokrasi getireceğiz yaftasıyla herkesin beynini yıkıyorlar.

İnanın ülkemiz demokrasi konusunda Batı’dan daha önde.

Bizim ülkemizde yüzlerce yabancı okullar açılmışken Avrupa’da Türk okullarına rastlamak mümkün değil. Hatta Türkler’in yoğunlukta olduğu Almanya’da Türk liseleri var mı?

Müslümanlar’a aman yok. Siyonist güçler Gazze’yi altını üstüne getirdiler. Yine katliam, yine ölen binlerce Müslüman.

Ve yine sessiz ve sığır kalan bir dünya. Bu sessiz yığınların içinde yer alan zavallı ve çiğ Müslümanlar.

Bosna – Hersek’te başlayan bu harita ta Doğu Türkistan’a kadar uzanmaya başladı.

Çin öteden beri soydaşlarımızı rahatsız ediyordu ama son zamanlarda artık bunu göstere göstere yapmaya başladı. Nedir bu 25 milyon Türk’ün çektiği?

Oruç yasak, Cuma namazı yasak, hacca gitmek neredeyse imkânsız.

Nüfus planlaması yapıyoruz diye çocuk sahibi olmak da yasak.

Bu anne karnında da olsa fark etmiyor. Dokuz aylık hamile kadınları bile kürtaj yapmaktan çekinmeyen bir vicdan var Çin Hükümeti var. Amaç o bölgede Uygur Türkler’inin nüfusunu azaltıp Çin nüfusunu yükseltmek.

Böyle bir zulmet içinde aydınlığı aramaya çalışıyor soydaşlarımız.

Hiç de ödün vermiyorlar ananelerinden, kültürlerinden, inançlarından, görenek ve geleneklerinden.

Bundan birkaç gün önce Mehmet Akarca’nın TRT’de iken yapmış olduğu 15 yıl önceki Doğu Türkistan belgeselinden kesit sunmuştu Atv Haber.

Bu belgeselden dolayı Atv Haber’i kutlamak gerektir.

Belgeselde Uygur kızının belgeselde söylemiş olduğu Bari Bari türküsü hâlâ kulaklarımda. O ince sesiyle, dertli dertli söylerken sanki bugünleri dile getirdiğinin farkında değilmiş.

Giyimiyle olsun, tavırlarıyla olsun tüm saflığı üzerindeydi Uygur kızının.

Ama aynı saflığı bizim Türk siyasetinde göremiyorum. Hep kısır çekişmeler.

Milli ve milliyetçi olduğunu söyleyen bir parti nedendir tabanını bu konuyla ilgili yönlendirmiyor?

Söz konusu partinin başkanı başkalarının delikanlı çıkışlarını tiye alıyor ama aynı delikanlılığı niye kendisi ve partisi gösteremiyor?

Anamuhalefet partisi farklı mı sanki? Keza o da aynı.

Çok iyi hatırlıyorum Bulgaristan’daki soydaşlarımıza yapılan zulümden dolayı Rahmetli Turgut Özal’ın öncülüğünde Taksim’de unutulmayacak bir miting yapılmıştı. O mitinge her partiden, her düşünceden ve her kesimden insanlar katılmıştı.

İktidar niye böyle bir miting düzenlemiyor?

Sadece bu mitingi meclis dışındaki bir parti mi düzenlesin?

Niye bu haykırışlar genele yayılmıyor?

Evet…

Hep kısır çekişmeler arasında kaybolup gidiyor Müslümanlar’a yapılan zulümler. Halkımızı yönlendirecek lider yok şu anda.

Bunun acısını çekiyoruz. Halkımız buna rağmen sessiz kalmıyor, kalamaz da. Çünkü dindaşları, soydaşları zulüm görüyor.

Bari bari bunu siyasilerimiz de anlasa.

Bari bari bıraksalar da hamasetlerini gösterseler.