xxx78
Bakalım kimin hesabı tutacak
Dört gündür üzerlerine ölüm yağan Gazzeliler bir yıldan fazla bir süredir İsrail ambargosu altındaydılar; dört bir tarafı çeviren İsrail tanklarının giriş-çıkışları sürekli kontrol altında tuttuğunu düşünürseniz, Gazze'de her türlü ihtiyacın sıkıntısının çekildiğini tahmin etmeniz hiç zor olmaz. Gazze'den İsrail'e yönelik ölümcül bir tehdit gelebileceğini iddia edebilmek için insanın aklını peynir ekmekle yemiş olması gerekir. Buna rağmen dünya medyasında Gazze'nin ve Gazzeliler'in İsrail'i tehdit ettiği iddiasından geçilmiyor... İsrail altı ay süren ateşkesin bitmesinden kısa süre sonra, böyle bir niyeti olmadığını gösteren türlü-çeşitli aldatmaca taktiği de uygulayarak, Gazze'ye füzelerle saldırdı. Ateşkesin sürdüğü altı ay boyunca topladığı istihbaratla Hamas hedeflerini tek tek tespit ettiği biliniyor İsrail'in; elindeki son model silâhların, bilgisayarlarca yönlendirilen füzelerin yanlış hedefleri dövmesi düşünülemez. Şu ana kadar ölenlerin yarıdan fazlası -çoğu çocuk ve kadın olmak üzere- sivil; ne kadar aksi iddia edilirse edilsin, İsrail sivil ile üniformalı Filistinli arasında bir fark görmüyor. Dışişleri Bakanı Tzipi Livni yürek burkan bebek cenazelerine rağmen Biz yalnızca teröristleri hedef aldık diyorsa, bunun anlamı, hayatını kaybeden bebelere bile, İsrail'in 'terörist' gözüyle bakmasıdır... İki ayağı üzerinde duramayan, adını söyleyemeyen bebeleri bile, doğrudan doğruya 'terörist' sayıyor İsrail... Bir yönüyle doğru bir tespit bu: Filistinli bebeler iki ayağı üzerinde durabilir, ismini telâffuz edebilir hale gelince, İsrail tarafından işgal altında tutulan ülkesinde kendisini yalnızca umutsuzluğun beklediğini de idrak ediyor. İsrail işgali Filistinli'ye şiddet kullanmaktan başka bir yol bırakmıyor çünkü... Ambargo ve işgalle, İsrail, şikâyetçi olduğu şiddeti kendisi üretiyor... Eskiden şimdi bizim yaptığımıza benzer eleştiriler İsrail içinde de yaygın taraftar bulur, Lübnan, Kahire ve İstanbul'daki Filistin'e destek mitinglerinin bir benzeri Tel Aviv'de de düzenlenirdi. Şimdi öyle değil: 'Barış' yanlısı görüşleriyle ünlenen romancı Amos Oz'un 'solcu-liberal' Meretz Partisi herkesten çok önce Hamas'a karşı askerî operasyon talebiyle kamuoyu karşısına çıktı. Saldırılar başladığından itibaren Acaba İsrail basını bu saldırganlığa nasıl tepki veriyor? sorusuna cevap arıyorum. Aradığım cevabı Musevi meslekdaşım Ran HaCohen'in sütununda buldum: Hemen bütün gazeteler, gerçekleri hangisinin daha iyi çarpıtacağı yarışındalarmış... İsrail'in Hürriyet'i sayabileceğimiz popüler Yediot Ahronoth gazetesi, saldırıyı, Yarım milyon İsrailli ateş altında başlığıyla duyurmuş sözgelimi... Yediot'un birinci sayfadan anons ettiği altı yazarıyla ilgili raporu şu HaCohen'in: Biri (Nahum Barnea), Geç olsun güç olmasın başlığını koymuş yazısına. Barış hareketine mensup bilinen bir başkası (Dov Weissglass) sonuna nida işareti yerleştirdiği şu başlığı uygun görmüş: Aman ha, durmayalım... Yazısını da Bu sadece bir başlangıç olmalı tezi etrafına kurmuş... Vaktiyle Nobel barış ödüllü Yitzak Rabin'e danışmanlık yapmış bir başkası (Eitan Haber) ise, saldırısı için hükümete mazeret uydurma gayretine düşmüş... HaCohen'in yazısını 'saldırılar karşısında İsrail basınının tavrı' hakkında bir rapor gibi okuyunca, kan tutulmasının İsrail'de 'aydın' geçinen hemen herkesi teslim aldığı anlaşılıyor. Tıpkı 1 Mart tezkeresi öncesi ve sonrasında bizde olduğu gibi... Birkaç cılız fakat onurlu ses dışında, özellikle kendini 'merkez medya' olarak konuşlandırmış gazete ve televizyonlar, hep bir ağızdan bebe ölümlerine onay veriyorlar. Neymiş, Gazze, İsrail için tehlike teşkil ediyormuş... İsrailli yazardan şunu da öğrendim: Savunma Bakanlığı koltuğunda oturan Ehud Barak'ın partisi Likud, saldırılar sonrası yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, ilk seçimde beş milletvekili fazla çıkaracakmış... Her 40 Gazzeli bebe cenazesine 1 fazla Likud milletvekili... Belki başka bir hesap daha vardır. Mutlaka başka bir hesap daha olmalı.