Serhat OĞUZ
Bak şu çakalın haline?
Tilki ve çakalla arkadaşlık eden aslan bir av yakalamış, ortaya getirmiş ve çakal kardeş paylaştır bakalım şunu demiş. Çakal ağzı sulanmış bir vaziyette başlamış paylaşıma. Bir parça aslana, bir parça tilkiye, bir parça da kendine
Aslan bakmış ki çakal eşit bir paylaşım yapıyor. Bu durum hiç de hoşuna gitmemiş. Bir dakika olmadı, böyle paylaşım mı olur, demiş ve bir pençe darbesiyle çakalı yere sermiş. Aslan, tilkiye dönmüş şimdi sen paylaştır bakalım şunu, demiş. Tilki ortada duran avı aslanın önüne doğru itmiş buyur aslan kardeş hepsi senin, sen ne kadar istersen o kadar ver bana demiş. Bu paylaşım aslanın pek bir hoşuna gitmiş. Ne güzel paylaştırdın böyle aferin sana. Kimden öğrendin sen bu hesabı deyince. Tilki ibretlik cevabını vermiş: İşte, şurada yatan çakaldan.
Son zamanlarda yaşanan tartışmalar ve kapışmalar bana bu hikayeyi hatırlattı. Bir medya patronu avını yakalamış ve kabaran bir iştahla onu yemek istiyor. Fakat işe resmiyet sosu gerektiğinden ilgili kurumlarda da kendi beklediği yönde kararlar almalarını istiyor. Yani bir nevi paylaştırın şu yakaladığım avı diyor. Herhalde bugüne kadar siyasilerden kendi istediği yönde kararlar aldırmayı başardığından olacak, yine böyle bir beklenti içine giriyor. İşin ilginç tarafı şu:
Bu medya patronu harcadığı paranın on mislini kazanma peşinde. Serbest piyasa ekonomisinde istediği kadar kazansın buna kimsen bir diyeceği yok. Ama siyasetin üzerinde baskı kurarak devlet üzerinden para kazanmaya kalkınca işin boyutu bir anda değişiyor. Bu noktada siyaset adamlarının tavrı çok önemli. Ya medya deviyle papaz olacak ve mücadele edecek ya da bu medya aslanının yere serdiği çakalların haline bakacak ve tilkilik yapacak. Maalesef biz genellikle tilkilik yapan siyasiler gördük. Onun için medya, halkın nazarında 4. kuvvet olarak değil de hep 1. kuvvet olacak algılandı. Fakat şu son tartışmalar insanlara Acaba medya gerçekten de 1. kuvvet mi? sorusunu sordurmaktadır. Bu sorunun nasıl bir cevabı getireceğini bu sürecin sonunda hep birlikte göreceğiz.
Hiç kuşkusuz, yaşadığımız bu olay alışık olmadığımız bir olaydır. Bizim alıştığımız durum medyadan tırsan, haklı olsalar bile bir iki sert manşetten sonra yelkenleri indiren siyasilerdir. Şimdiki siyasi irade ise medya kralıyla birebir mücadele etmektedir. En azından şimdiki görüntü budur. Eğer ilerleyen günlerde, bu sertleşme ve de restleşmelere karşılık medya aleminin kralıyla, halkın yarısının teveccühüne mahzar olan iktidar barışır el sıkışırsa siyaset mezarlığına yeni bir mezar taşı kitabesi yazmanın da vakti gelmiş demektir.
Beklenen şey kavga, daha çok kavga değildir. Herkesin haddini yani sınırlarını bilmesidir. Medya patronu medya işiyle ilgilenecek. Manşetlerini atarken diğer şirketlerinin kar zarar hesabına göre hareket etmeyecek. Yalan yanlış haberler yapmayacak. Uzaktan kumandalı haberleri işine geldiği zamanlarda patlatarak milleti yönlendirmeye kalkmayacak. Kendine rakip olarak gördüğü medya patronlarını birer birer diskalifiye ederek tek adam olma hırsına kapılmayacak. Medyada dağıtım tekeli haline gelip istediği zaman istediği gazetenin ipini çekemeyecek. Tüm bu işlerden sonra başı her sıkıştığında demokrasi nutukları atmayacak. Basın özgürlüğü adı altında küfür özgürlüğü yapmayacak. Ve bence her şeyden önemlisi halkın iradesi karşısına pijamalarıyla çıkmayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.