xxx09
Artık mazlumu değil zalimi oynuyor
ARTIK öyle ezik ve mütevekkil bir edayla, "Kardeşiniz Tayyip siyah Türklerdendir" şeklinde bir cümle kuramaz...
Çünkü...
O artık rafineri dağıtıyor, ihale veriyor, kredi olanakları sağlıyor, medyasını kuruyor, Berlusconi ile kanka oluyor, Putin'le iş bitiriyor, falancayı yükseltiyor, filancanın işini bitirmeye çalışıyor, muhalifine çakıyor, adamlarını kolluyor, gücünü pekiştiriyor...
Yani...
Artık "mazlum"u değil, "zalim"i oynuyor...
Artık "ezilen"i değil, "ezen"i oynuyor...
Artık iş başına gelmesin diye haksız bir şekilde önüne türlü engeller çıkarılan bir "mağdur" değil o...
Artık "sistemin istemediği adam" sıfatından da sıyırmış durumda...
Çünkü...
"Sistem" kendisi oldu...
* * *
Ey kaygı duyanlar... Ey korkanlar... Ey çekinenler... Ey "Ne olacak halimiz" diye etrafa şaşkın bir şekilde bakanlar...
Lütfen, artık "Bu Tayyip Erdoğan, memlekete şeriat getirecek... Din kurallarını topluma uyarlayacak" falan demekten vazgeçin...
Lütfen, artık içinde "din / iman" geçen her olayı, "Eyvah! Şeriat geliyor" paranoyasının dayanağı yapmaktan vazgeçin...
Çünkü...
Siz böyle yaptıkça...
Tayyip Erdoğan ve yandaşlarına "haksız kazanç" sağlıyorsunuz...
Kendilerini "dini değerlere sıkı sıkıya bağlı hissedenler", siz böyle yaptıkça, Tayyip Erdoğan'ın yanında hizalanıyorlar...
Öyle bir "Tayyip Erdoğan imajı" çiziyorsunuz ki...
O insanlara Tayyip Erdoğan'ın yanında hizalanmak dışında bir seçenek bırakmıyorsunuz...
Siz "Dinci Tayyip" dedikçe, siz "Şeriatı getirecek" dedikçe...
Tayyip Erdoğan'ın ekmeğine yağ sürüyorsunuz...
Oysa söylediklerinizin gerçekle bir ilgisi yok...
Tayyip Erdoğan dediğimiz siyasetçi, tipik olmasa da, bir "merkez sağ" siyasetçisidir...
Bakın memleketin her köşesinden ayyuka çıkan yolsuzluk iddialarına!
Bunlar, iyi ya da kötü, "ideal" uğruna savaşım veren bir kadronun yapacağı işlere benziyor mu?
Görmüyor musunuz?
Bu kadro, bildiğimiz, alıştığımız türden bir geleneği, yani "merkez sağ geleneği" canlandırıyor...
Merkez sağın kısa ya da uzun geçmişine bir bakın hele! Nasıl geldiler, nasıl gittiler, biraz düşünün...
Akçalı işlere bulaşmadan giden bir tane bile merkez sağ parti var mı?
Bunların "klasik merkez sağ"dan ayrıştıkları tek yön, bünyelerinde barındırdıkları ve artık açık etmekten pek de kaçınmadıkları otoriter eğilimleridir...
Bu yüzden tipik değiller...
* * *
Kısacası...
Eğer memleketimiz açısından yakın ya da uzak bir tehlike varsa...
Bu asla bir "din devleti" tehlikesi değildir...
Tehlikenin gerçek adı: "Otoriter tonu hayli baskın, gerektiğinde dinden de faydalanan, akçalı işlere bulaşmış, klasik merkez sağ" tehlikesidir...
Bu, "din devleti" peşinde koşmaktan daha büyük bir tehlikedir...
Unutmayalım:
Ne Saddam'ın, ne Arap krallarının, ne emirlerin, ne meliklerin ne de Ortadoğu diktatörlerinin "din" diye bir derdi vardır...
'Biat kültürü'ne dair
BEN imam-hatipte iken...
Bugünün reyting şampiyonu Nihat Hatipoğlu Hoca gibi kıssalar anlatan bir öğretmenimiz vardı...
"İslam tarihinden şeref levhaları" diyebileceğimiz öyküleri, öyle etkileyici anlatırdı ki, kendimizi "asr-ı saadet"te yaşıyor gibi hissederdik...
O kıssalardan biri şöyleydi:
"Hazreti Ömer halife seçildiği zaman, 'Ey insanlar! Ben haktan, adaletten ayrılırsam ne yaparsınız?' diye sormuş... Ahaliden biri çıkıp, 'Sen eğrilir, haktan, adaletten uzaklaşırsan, seni kılıcımızla doğrulturuz' diye cevap vermiş... Bunun üzerine Hazreti Ömer, 'Şükürler olsun... Eğrilirsem beni kılıçları ile doğrultacak arkadaşlarım varmış' diye şükretmiş."
Kıssadan hisse şudur:
Eğer "biat kültürü" denilen şey...
Toplumu yöneten adamın yolsuzluğunu, uğursuzluğunu, haksızlığını, adaletsizliğini görmemek ve ses çıkarmamak ise...
İslam'da böyle bir şey yok...
Böyle bir "kültür", ancak Arap şeyhlerinin, meliklerinin, krallarının, dini kullanarak halkın tepesinde boza pişiren Ortadoğu diktatörlerinin kültürü olabilir...
Ben imam-hatip mektebinde öğrendiklerime dayanarak, bunun böyle olduğunu söylüyorum...
Aynı mektebin sıralarından geçmiş olan Tayyip Erdoğan da, bunun böyle olduğunu sanırım gayet iyi bilir...
Çünkü...
O artık rafineri dağıtıyor, ihale veriyor, kredi olanakları sağlıyor, medyasını kuruyor, Berlusconi ile kanka oluyor, Putin'le iş bitiriyor, falancayı yükseltiyor, filancanın işini bitirmeye çalışıyor, muhalifine çakıyor, adamlarını kolluyor, gücünü pekiştiriyor...
Yani...
Artık "mazlum"u değil, "zalim"i oynuyor...
Artık "ezilen"i değil, "ezen"i oynuyor...
Artık iş başına gelmesin diye haksız bir şekilde önüne türlü engeller çıkarılan bir "mağdur" değil o...
Artık "sistemin istemediği adam" sıfatından da sıyırmış durumda...
Çünkü...
"Sistem" kendisi oldu...
* * *
Ey kaygı duyanlar... Ey korkanlar... Ey çekinenler... Ey "Ne olacak halimiz" diye etrafa şaşkın bir şekilde bakanlar...
Lütfen, artık "Bu Tayyip Erdoğan, memlekete şeriat getirecek... Din kurallarını topluma uyarlayacak" falan demekten vazgeçin...
Lütfen, artık içinde "din / iman" geçen her olayı, "Eyvah! Şeriat geliyor" paranoyasının dayanağı yapmaktan vazgeçin...
Çünkü...
Siz böyle yaptıkça...
Tayyip Erdoğan ve yandaşlarına "haksız kazanç" sağlıyorsunuz...
Kendilerini "dini değerlere sıkı sıkıya bağlı hissedenler", siz böyle yaptıkça, Tayyip Erdoğan'ın yanında hizalanıyorlar...
Öyle bir "Tayyip Erdoğan imajı" çiziyorsunuz ki...
O insanlara Tayyip Erdoğan'ın yanında hizalanmak dışında bir seçenek bırakmıyorsunuz...
Siz "Dinci Tayyip" dedikçe, siz "Şeriatı getirecek" dedikçe...
Tayyip Erdoğan'ın ekmeğine yağ sürüyorsunuz...
Oysa söylediklerinizin gerçekle bir ilgisi yok...
Tayyip Erdoğan dediğimiz siyasetçi, tipik olmasa da, bir "merkez sağ" siyasetçisidir...
Bakın memleketin her köşesinden ayyuka çıkan yolsuzluk iddialarına!
Bunlar, iyi ya da kötü, "ideal" uğruna savaşım veren bir kadronun yapacağı işlere benziyor mu?
Görmüyor musunuz?
Bu kadro, bildiğimiz, alıştığımız türden bir geleneği, yani "merkez sağ geleneği" canlandırıyor...
Merkez sağın kısa ya da uzun geçmişine bir bakın hele! Nasıl geldiler, nasıl gittiler, biraz düşünün...
Akçalı işlere bulaşmadan giden bir tane bile merkez sağ parti var mı?
Bunların "klasik merkez sağ"dan ayrıştıkları tek yön, bünyelerinde barındırdıkları ve artık açık etmekten pek de kaçınmadıkları otoriter eğilimleridir...
Bu yüzden tipik değiller...
* * *
Kısacası...
Eğer memleketimiz açısından yakın ya da uzak bir tehlike varsa...
Bu asla bir "din devleti" tehlikesi değildir...
Tehlikenin gerçek adı: "Otoriter tonu hayli baskın, gerektiğinde dinden de faydalanan, akçalı işlere bulaşmış, klasik merkez sağ" tehlikesidir...
Bu, "din devleti" peşinde koşmaktan daha büyük bir tehlikedir...
Unutmayalım:
Ne Saddam'ın, ne Arap krallarının, ne emirlerin, ne meliklerin ne de Ortadoğu diktatörlerinin "din" diye bir derdi vardır...
'Biat kültürü'ne dair
BEN imam-hatipte iken...
Bugünün reyting şampiyonu Nihat Hatipoğlu Hoca gibi kıssalar anlatan bir öğretmenimiz vardı...
"İslam tarihinden şeref levhaları" diyebileceğimiz öyküleri, öyle etkileyici anlatırdı ki, kendimizi "asr-ı saadet"te yaşıyor gibi hissederdik...
O kıssalardan biri şöyleydi:
"Hazreti Ömer halife seçildiği zaman, 'Ey insanlar! Ben haktan, adaletten ayrılırsam ne yaparsınız?' diye sormuş... Ahaliden biri çıkıp, 'Sen eğrilir, haktan, adaletten uzaklaşırsan, seni kılıcımızla doğrulturuz' diye cevap vermiş... Bunun üzerine Hazreti Ömer, 'Şükürler olsun... Eğrilirsem beni kılıçları ile doğrultacak arkadaşlarım varmış' diye şükretmiş."
Kıssadan hisse şudur:
Eğer "biat kültürü" denilen şey...
Toplumu yöneten adamın yolsuzluğunu, uğursuzluğunu, haksızlığını, adaletsizliğini görmemek ve ses çıkarmamak ise...
İslam'da böyle bir şey yok...
Böyle bir "kültür", ancak Arap şeyhlerinin, meliklerinin, krallarının, dini kullanarak halkın tepesinde boza pişiren Ortadoğu diktatörlerinin kültürü olabilir...
Ben imam-hatip mektebinde öğrendiklerime dayanarak, bunun böyle olduğunu söylüyorum...
Aynı mektebin sıralarından geçmiş olan Tayyip Erdoğan da, bunun böyle olduğunu sanırım gayet iyi bilir...