xxx258
Arakanlı kardeşlerimizin güvenliğini kim sağlayacak?
Arakanlı kardeşlerimizin güvenliğini kim sağlayacak?
Bu makaleyi okurken ya da yatağınızda uyurken birdenbire evinizin yıkıldığını hatta yakıldığını düşünün, o sırada çevrenizdeki diğer evler de aynı durumda olsun.
Çocuklarınızı, annenizi-babanızı alarak canınızı kurtarmak için dışarıya çıktığınızı, dışarıda ise sizi silahlı kişilerin beklediğini bir an için hayal edin, sığınacak hiçbir yerin olmadığını ve sadece kaçmanız gerektiğini...
Arakan’daki kardeşlerimizin her an yaşama ihtimali olan bu dehşeti kendi üzerinizde düşünerek anlamaya çalışın.
Kısa filmlerle, makalelerle bize ulaşan bu durumu bazı kişiler uykulu gözlerle seyrediyor olabilirler ama bunlar Rohingya’daki gerçekler.
Geçtiğimiz yıl Myanmar’ın Arakan eyaletinde başlayan olaylar şiddetlenerek devam ediyor. Müslümanlar sürekli olarak saldırılara maruz kalıyorlar. Saldırılar sadece fiziki değil.
Birçok kişinin bilmediği bir gerçek ise, Arakan’daki müslümanların 1982 yılında kimliklerinin iptal edilmesi, yani ellerinde vatandaş olduklarına dair bir kimlik yok.
Bu o insanların hiçbir vatandaşlık hakkından yararlanamamaları demek.
Arakanlı Müslümanlar değil başka ülkelere, kendi ülkelerinde diğer şehirlere bile seyahat edemiyorlar, ev yapamıyorlar, iş kuramıyorlar, hatta en temel ihtiyaçlardan olan sağlık hizmetlerinden bile yararlanamıyorlar.
Sadece sazdan yapılmış barakalarda ya da ahşap evlerde yaşamalarına izin veriliyor ki bu evler de sürekli yakılıyor.
Zaten tansiyonun yüksek olduğu bölgede küçük bir provokasyonla Müslümanlara zulüm başlayabilmektedir. Katliamdan korkan kardeşlerimiz Bangladeş’e ve diğer ülkelere sığınmak istemişler ancak buna da ya izin verilmemiş ya da Bangladeş de onları kabul etmemiştir.
Dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Myanmar’daki zulüm çok şiddetli ve hiç durmadan da artıyor.
Zengin ama en fakir ülke
Myanmar dünyanın en fakir ülkelerinden biri ama aslında çok önemli de bir ülke.
Çin ile Hindistan gibi iki büyük ülkenin ortasında bir konuma sahip. Hindistan, Bangladeş, Çin, Laos ve Tayland tarafından çevrilmiş bu ülke aynı zamanda enerji ve uluslararası ticaret açısından da çok büyük bir stratejik öneme sahip.
Bu önemi daha da artıran ise Myanmar’ın Bengal Körfezi ile Andaman Denizi’ne de kıyısının olması.
Sahip olduğu yeraltı ve yerüstü kaynaklarının zenginliği ise oldukça dikkat çekici. Kalay, çinko, kurşun, tungsten, altın, gümüş gibi madenlerin yanısıra petrol ve doğalgaz yatakları, mücevher, kereste, pirinç, deniz ürünleri açısından oldukça bereketli bir ülke. Bütün bunlara rağmen Myanmar dünyanın en fakir devletlerinden biri olarak biliniyor.
Doğal zenginlikle yabancı devletler tarafından işletiliyor ve ülke içi karışıklıklar da bu fakirliği artırıyor.
Bütün bu yerüstü ve yeraltı zenginlikleri işleyecek teknolojiye ve imkanlara sahip olmaması bir yana iç savaş, demokrasinin yaşanmaması ve insan hakları ihlalleri bu ülkenin fakirliğinin sebeplerinden.
Özellikle dinsel farklılık temelli birçok olayın yaşandığı Myanmar’ın Arakan bölgesindeki Müslümanlar çok ciddi sıkıntılara maruz kalıyorlar.
Sosyal medya aracılığıyla ulaşan görüntüler ve belgeler yaşanan zulmü bize gösterse de bu sıkıntılar çoğu zaman örtbas ediliyor.
Arakanlı kardeşlerimiz için ne yapabiliriz?
Arakan konusundaki en faal ülkelerden biri hiç kuşkusuz ki Türkiye, hem politik hem de maddi yardım anlamında birçok faaliyet yapılıyor.
İHH gibi insani yardım kuruluşları Arakanlı kardeşlerimiz için kampanyalar oluşturup, yardımlar topluyor, canhıraş çalışmalarına devam ediyor. Bunlar elbette ki çok güzel çalışmalar ancak bunların çözüm olup olmadığını şöyle bir düşünelim.
1-Geçtiğimiz Ağustos ayında bu konuyla ilgili birçok haber ajansında milyonlarca liralık yardım toplandığına dair haberler yer aldı. Aradan 3 ay geçti. Bu yardımlar yetti mi, kargaşaya bir çözüm oldu mu?
Cevap:Hayır
2-Aynı dönemde Türkiye’nin de politik anlamda Arakanlı kardeşlerimiz için önemli adımları oldu. Hükümet yetkilileri birçok imkanları seferber ettiler. Peki durum değişti mi?
Cevap: Yine hayır. Durum hala değişmedi, hala kadınlara, zavallı çocuklara yaşam hakkı tanınmıyor, yurtlarından sürülüyorlar.
3-İnsan Hakları İzleme Örgütü dönem dönem Arakan için acil önlem çağrılarında bulunuyor. Yetkililer “endişe duyuyoruz” gibi açıklamalar yapıyorlar. Şiddet olaylarının kökenine inilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Peki bu çağrılar vahşeti engelledi mi?
Cevap: Yine hayır...
Arakanlı Müslümanların yakılan evlerini, ağlayan çocukların, çaresizlikten çılgına dönmüş annelerin resimleri gören ve vicdanı harekete geçen bazı kardeşlerimiz, “Zalimler perişan olsunlar”, “Bunlar insan değil mi?” benzeri yorumlar yapıyorlar.
Bunlar da çözüm değil, bunlar sadece bir an için de olsa vicdanları rahatlama çabasından ibaret.
Gerçek çözüm için tüm imkanların kullanılarak bu zavallı insanların seslerinin duyurulması gerekir ama birkaç örnekte gördüğümüz gibi bu tek tek çabalarla çözülebilecek bir sorun değildir.
Hep birlikte hak aramak
Arakanlı Müslümanlar için gündem oluşturmak ve uluslararası kamuoyunun dikkatini çekerek bir farkındalık oluşturmak kısacası sorunun çözümüne katkı sağlamak Müslüman ülkelerinin görevidir.
Bunun için herkesin elbirlik hareket etmesi önemli. Birkaç koldan bu durumun dünyaya duyurulması, olayların yerinde gözlemlenmesi için tarafsız bir uluslararası gözlemci ekibin bölgeye gönderilmesi gerekiyor.
Sonrasında ise hem hükümetler bazında hem de yardım kuruluşları yine hep birlikte hareket ederek bu mazlumların ihtiyaçlarını karşılayacak çalışmalar yürütmelidir.
Bu duruma son verecek olan güçlü ve birlik içinde hareket eden bir İslam alemidir.
İslam ülkeleri, hem maddi hem de manevi anlamda güçlerini birleştirip, Allah’ın Kuran’da bildirdiği gibi “Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır.” (Şura Suresi, 39) ayetinin hükmünün bir gereği olarak mazlumlara yardımcı olmak için birlikte hareket etse bu sorunların hiçbiri en baştan yaşanmaz.
Aslında ülkemiz bu konuda çok güzel bir örnek. Mazlumlara destek için en güçlü ses her zaman Türkiye’den çıkıyor. İmkanları kısıtlı olmasına rağmen en fazla yardımı hep Türkiye yapıyor.
İşte bu yüzden de Suriye, Arakan, Mısır, Doğu Türkistan, Türkmenler ve daha birçok zulüm altındaki kardeşlerimiz Türkiye’den yardım istiyor, bir ağabey gibi görerek Türkiye’ye yöneliyorlar.
Tek başına hareket etmesine rağmen mazlumların dayanağı olan Türkiye’nin diğer ülkelere örnek olması, Müslüman ülkelerin ve Türklük aleminin de zulme karşı birlik olmanın önemini anlaması en büyük temennilerimizden.
Allah bütün çabalarımızı dua kabul etsin ve zalimlerin cesaretinin kırılmasına vesile etsin.