Lütfi AYHAN
Annelik En Yüce Sıfat Ev Hanımlığı En Zor Meslek
Bu yazı sosyal medyada bazı iddialara göre dindar! feminist! bir kısım kızlarımızın ; "Evin direği kolondur, onu da biz çizeriz..." paylaşımları üzerine yazılmıştır.
Yıllar önce şöyle bir yazı yazmıştım: Bir kadının ekonomik sebeplerle, sosyal baskılarla, anlamsız gelenek anlayışları ile sevgisiz bir ortama mahkûm edilmesi günahtır. Yani insanı özgür yaratan Rabbimiz yaratıcı olmasına rağmen imanı, kulluğu insanın tercihine bırakmışken, bizler yanlış bir din anlayışı ve anlamsız geleneklerin baskısı ile, sırf birileri bir şey demesin, sırf toplum kınamasın, sırf anne baba, hısım akraba üzülmesin diye işkenceye dönen birliktelikleri/evlilikleri devam ettirme yanlışlığına düşmüşüz. Bu yanlışlığın en önemli sebebi kadının eşinden ayrılınca düşeceği zor durum idi. Bu önemli sebebi ortadan kaldıracak tedbirleri, hem aileler, hem de devlet almış olsaydı, huzursuz ve sevgisiz birlikteliklerden doğacak nesiller olmayacaktı.
Günümüzde hükümetimiz bu yanlışlığı görmüş, lakin biraz “şaşı görmüş” olmalı ki kaş yapayım derken göz çıkartacak uygulamalara imza attı. Evet, devlet, kadınları (bu arada sadece kadınları değil erkekleri de ) sırf çaresizlikten naşi, sevmediği, hoşlanmadığı birilerine/ kocasına mahkûm etmemesi çok güzel. Bu durumda bulunan herkesi, bu halden kurtarmak, milletin, devletin ve sorumlu olan herkesin baş görevidir.
Bu cümleleri okuyan çoğu kişi, son günlerde gündem olan ve bence de kadınlara hak vereceğim derken, onlara fıtrata aykırı, akla ziyan ayrıcalıklar vererek, başta kadınlar olmak üzere aileye büyük bir darbe vuran 6284 nolu kanunu hatırlamıştır. Bu kanunla kadınlarımız, yaratılışa zıt, fıtrata aykırı aşırı kazanımlar elde etmişler, bu sebeple de bazen duygularının esiri, bazen de etraflarının tesiri ile kutsal “aile ağacına” üst üste ağır balta darbeleri indirmişlerdir. Benim söylediğim çare bu değil,
Her alanda olduğu gibi aile hayatında da, bu dünyada kurulacak en adil düzen Allah’ın kanunlarını temel alarak kurulacak düzendir. Ailenin baş aktörleri olan karı ve kocanın mesut ve mutlu olması cemiyetinde aynı sıfatlarla mevsuf olmasını sağlar. Bundan naşi aile ilgili, kanunlar, kurallar İslami temellere dayanmalı.( tabi bu hal ancak cemiyetinde bu hak düzenin sıfatları ile mevsuf olması ile mümkün olur.)
Bu girişten sonra gelelim esas mevzuya. Günümüz Türkiyesinde Annelik gibi yüce bir sıfatın, ev hanımlığı gibi çok zor bir mesleğin umulmadık sosyal sınıflar tarafından bile küçümsenir hale gelmesi bilinçli yapılıyorsa ihanet, değilse büyük bir gaflettir. Bir millet için felaketlerin en büyüklerinden biri cemiyetin temelini oluşturan aile kurumunun decenere edilmesidir.Şimdiye kadar yapılan yanlış uygulamlara bakarak hanımlara ekonomik özgürlük vermek için onları illaki ev dışında bir yerlere yönlendirmek doğru bir yol değildir. Hanımlarımıza “ekonomik özgürlük” vereceksek, bunu anne oldukları için, annelik mesleklerini iyi icra ettikleri için, ev hanımlığı mesleğini hakkıyla yerine getirmeleri şartı ile maaş bağlayarak, doğurdukları ve eğittikleri her çocuktan dolayı ücret vererek de gerçekleştirebiliriz. Böylece hem annelik gibi yüce ve kutsal bir sıfat korunmuş olur hem de kadınlarımız iş hayatının o ağır baskılarından kurtulur. Çocuklar da Allah tarafında sadece annelere verilen “ANNE SEVGİSİ” gıdasını bol bol alırlar. (Burada şunu belirtmekte yarar görüyorum: büyük bir gayretle ve azim bir fedakarlıkla hem dışarda çalışıp hem de annelik vazifesini hakkıyla yerine getiren hanımlara da saygılarımı sunarım. Bir de Kızlarımızın iyi bir ev hanımı, yetkin bir anne olarak yetişmeleri için " ANNELİK VE EV HANIMLIĞI MESLEK LİSELERİ" açılmalı. Bu okulları bitirmeden hiç bir kızımız evlenememeli. Aynı şekilde erkek evlatlarımız için de evlilik kursları açılıp bu kursları bitirmeyen hiç bir erkek nikah masasına oturamamalı. Şunuda belirtmek fayda var Türkiye özgür bir ülke İsteyen hanım çalışır istemeyen çalışmaz. -özellik isteyen bazı meslekler var ki onları sadece ve sadece kadınlar yapmalı- Benim ısrar ettiğim nokta hanımlarımızın ev hanımlığı yaparakta ekonomik özgürlüklerini sağlamalarıdır.
EN ZOR MESLEK EV HANIMLIĞIDIR
Dışarıda çalışmayan, ev hanımlığı yapan bir hanım aslında en zor işlere imza atmaktadır. Bu nedenle sohbetlerde, tanışmalarda ev hanımı bir bayanın “çalışmıyorum ev hanımıyım" demesi çok tuhaf ve yanlıştır. Çünkü bir ev hanımı hem iyi bir öğretmen, hem iyi bir aşçı, hem iyi bir terzi, hem iyi bir dekarötör, hem üstün bir psikolog, hem de iyi bir ekonomisttir. Tüm bunları becerebilen bir kişi nasıl "çalışmıyorum" diyebilir.
Bu ağır, bu yüce, bu kıymetli mesleği yapan hanımlarımıza saygılarımızı sevgilerimizi sunmak hepimizin baş görevidir. Devletimiz de bunları görerek Ev hanımlarına gereken maddi desteği vermelidir. Lakin bu gün tam aksine hükümet maşallah! sürekli kadınları ev dışında çalışmaya teşvik ediyor. Çalışacak erkek kalmasa o zaman belki bu hareket doğru olabilir. Lakin erkekler boş boş gezerken, hayta hayta dolaşırken veya iş bulmazken kadınları ev dışında çalışmaya, ev hanımlığından uzaklaştırıp iş hayatına o zor ortamlarına yönlendirmesi yanlış bir harekettir.
EN YÜCE SIFAT ANNELİKTİR
İnsanlık kalesinin burcunda daima “ANNELER” olmuştur. Sabır, merhamet, incelik, vefa , iyilik, diğerkamlık…Onların ayrılmaz gölgeleridir. Her ne kadar günümüzde bazı nadanlar, bazı gafiller ve kendini bilmez bir kısım cahiller bu yüce ve kutsal sıfatı küçümsemeye çalışsa da hakikat değişmez. Hanımlar için Annelik dün de bu günde yarın da en yüce, en temiz, en kutsal sıfattır. Çünkü her şeyin sahibi her şeyin yaratanı Rabbimiz yüceltmiş bu sıfatı, Annelik değerli, Çünkü Allah’ın en seçkin kulları olan peygamberler ve onların sultanı Hz Muhammed (sav) Cenneti onların ayaklarının altına sermiş. Zor, çünkü insanlığın öğretmeni olmak kolay değil. Yüce, çünkü ölümü göze alarak hamile kalmak yüce bir ahlakın, yüksek bir erdemin en bariz göstergesidir. Bu sebeplerden dolayı anneliği küçümsemek hem hakka, hem hakikate, hem ilme zıt bir davranıştır.
Hayata bu gerçekler ışığında bakan tüm annelere, tüm bacılara, tüm ablalara, tüm kızlara, tüm gelinlere sevgilerimi muhabbetlerimi saygılarımı; Fatıma’yı, Aişe’yi, Hatice'yi, Sümeyye'yi, Meryem'i, Asiye’yi, Nesibe'yi… Örnek alanlara hürmetlerimi sunarım…
Not 1: Son günlerde kadın erkek cinsleri arasında, yaratan tarafından konulan ve ezelden beri devam eden farklılıkları değiştirmeye çalışan bazı sapkın görüşler, bu sapkınlıklarını zamana, evrime, gelişmeye, değişime... Dayandırmak istiyorlar. Ne kadar yanlış bir mantık. Çünkü zaman istediği kadar ilerlesin, devran istediği kadar değişsin, Onların yaratcısı olan Allah tüm çağları aşan ölçüleri ezelde koymuş ve bu ölçüler kıyamete kadar geçerli olacak diye de ferman etmiş. Buna göre: Dünya yaratılalıdan beri Güneş, Ay, yıldızlar, çiçekler, böcekler,çöller, denizler, su, ateş, toprak ve insan... Hasılı tüm varlıklar fıtrata uygun yaşamaya devam ettikleri müddetçe huzur ve mutluluğu yakalayacaklardır. Aksi halde saplandıkları mutsuzluk bataklığında debelenip duracaklardır. Bu nedenlerle aile hayatımızın saadeti ve huzuru fıtrata uygun kurallara bağlı olması ile mümkün olur.
Not 2:
Allah tüm canlıları nasıl iki cins şeklinde yaratmış bunların arasında/dışında üçüncü bir cins yaratmamışsa, (koç -koyun, teke -keçi, horoz - tavuk, boğa- inek, erkek aslan-dişi aslan...) İnsanları da kadın- erkek diye iki cins olarak yaratmıştır. İnsanlar da da üçüncü/ara bir cinsiyet yoktur. Günümüzde cemiyetimiz bazı sapkın görüşlerin iğvalarına muhatap durumda. Bu sapkınlar; "bebekler büyüyüp rüşde erinceye kadar onlara 'sen kızsın şöyle davranmalı böyle giyinmelisin, sen erkeksin sen şöyle davranmalı böyle davranmalısın denilmemeli' "diyorlar. Bu sapkınlığı hiç bir müslüman, hiç bir fıtratı savunan kişi hoş göremez. Bize göre kadın kadındır, erkek erkektir. Bu sıfat onlara Rabbimiz tarafından ezelde verilmiştir ve bu ayırımı biz daha çocukluktan itibaren yavrularımıza hatırlatırız. Bu fıtrat ebede kadar da devam edecektir.
.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.