xxx09
Anayasa Paketi’ne neden itirazım var
İtirazım var çünkü: Yetkileri sınırlı bir iktidarın sergilediği tahammülsüzlük örneklerinden yeterince ürkmüş birinin, yetkileri artırılmış bir iktidarın tahammülsüzlüğünden tırsması kadar doğal bir şey olamaz.
İtirazım var çünkü: “Kemalist ideolojiden yana tavır koyan yüksek yargı organları”ndan kurtuluşun yolunun, “İktidar ideolojisinden yana tavır koyan yüksek yargı organları” oluşturmaktan geçmeyeceğini biliyorum.
İtirazım var çünkü: Ahmet Necdet Sezer zamanında “Cumhurbaşkanı’nın yetkileri çok fazla... Cumhurbaşkanı kral gibi...” diyenlerin, Abdullah Gül zamanında “Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini daha da artırma”ya kalkışmalarına anlayışla yaklaşamam.
İtirazım var çünkü: Parti kapatma girişimlerini, Meclis’te grubu bulunan partilerin temsilcilerinin inisiyatifine vermek, parti kapatmayı imkânsızlaştırmaz, büyük partileri kapatmayı imkânsızlaştırır. Bu durumda samimiyet kuşkusuna kapılmamak aptallıkla eş anlamlıdır.
İtirazım var çünkü: Anayasa Mahkemesi’nin bazı üyelerinin Meclis’in salt çoğunluğuyla seçilmesini istemek, Anayasa Mahkemesi’nin bazı üyelerinin iktidar partisi tarafından seçilmesini istemek demektir.
İtirazım var çünkü: Çankaya Köşkü’nde ikâmet eden kişinin adı Abdullah yerine Ahmet Necdet olsaydı, bu Anayasa Paketi’nin birçok maddesine yer verilmeyecekti.
İtirazım var çünkü: Birbiriyle ilintisi olmayan maddelerin tümü için oylama yaparak “ya hep ya hiç” mantığıyla hareket etmenin, “ya benimsin ya kara toprağın” mantığından farkı yoktur.
Aşkı Memnu izlerken bana neler oluyor
- Brezilya dizisi izler gibi oluyorum: Asabi, yavaşlatılmış, inançsız ve küçümseyici...
- “Affet onları Halid Ziya Bey... Ekmek parası için sündürüyorlar” diye yakarıyorum.
- Bütün dünyanın çaktığını bir türlü çakmayan Adnan Bey ile onun yavşak yeğeni Behlül’e tahammül edemiyorum.
- Donuk yüz oyunculuğu, uzaklara bakarak rol kesme olayı ve alta müzik döşeyerek sahne uzatma oyunu karşısında duvarları yumrukluyorum.
- Bunalıyorum, sıkılıyorum, “Yok artık” diyorum...
- Aşktan soğuyorum.
Şaka gibi
DÜŞÜNÜN: Birileri size “yandaş medya” diyor... Adlarınızı sıralıyor: “Sabah, Yeni Şafak, Zaman, Star...” falan diye...
Ve siz de araya TRT’yi de alarak “Sabah, Yeni Şafak, Zaman, Star...” falan bir araya gelip bir “Medya Derneği” kuruyorsunuz...
Listeden milim taviz vermeden... Araya yabancı unsur katmadan... Yapılan listeleri haklı çıkarırcasına... İçinize kapanarak... Reis olarak “Majestelerinin Karikatüristi”ni seçerek... “Majestelerinin Medyası” lafından zerre kadar çekinmeden...
Hay bin manşet!
Hayat acemilerine 7 maddelik kılavuz
- BİR: Eğer birisi “Ben AK Partili değilim, oy da vermedim ama bu hükümet de süper yahu...” gibi bir laf ediyorsa, bilin ki bunu diyen garanti AK Parti fanatiğidir.
- İKİ: Eğer başından çok evlilik geçmiş biri, “Eski karılarım süperdi... Ama sonuncusu arsız çıktı...” diyorsa, bilin ki bunu diyen adam destekçi sayısını artırmaya çalışıyordur.
- ÜÇ: Eğer CHP, Saadet Partisi’ni AK Parti’ye tercih ettiğini söylüyorsa, bu Saadet Partisi’ne değil, AK Parti’ye yarar.
- DÖRT: Eğer bir lider uzlaşma arayışından vazgeçip hafiften sertleşirse, o lidere bağlı unsurlar hırçınlıklarını en üst noktaya çıkarırlar.
- BEŞ: Eğer bir sinema filmi, çok iyi başlamışsa, o filmin çok iyi bitme ihtimali epey azdır.
- ALTI: Eğer yanınızda “tetikçi” besliyorsanız, o tetikçinin günün birinde başkaları tarafından beslenerek sizin üzerinize salınması kesindir.
- YEDİ: Eğer bir köşe yazarı, yazılarındaki küstahlık oranını artırmaya başlamışsa, o yazarın gidecek yeri kalmamış demektir.
Yeşilçam Ödülleri’ni izlerken sayıkladıklarım
- Yaşasın! “Çakma Kırmızı Halı” olayı başladı. Yetişin komşular, eğlence var.
- Oscar gibi yapmaya çalışılmasa, belki şu “müsamere tadı” o kadar da dikkatimizi çekmeyecek.
- Ah! İşte yine “herkesin ağzına bir parmak bal çalma” hevesi...
- Yine karmakarışık bir düzen... Bizde organizasyon yeteneği yok, Meltem Cumbul ne yapsın?
- Ödül alınıyor, ödül veriliyor... İyi güzel de... Neden herkes isteksiz, arzusuz, heyecansız... Ve neden heyecanlı olanların heyecanı da sahtelik kokuyor?
- Beyaz perdede “döktüren” sanatçılar, neden iki lafı bir araya getiremiyorlar?
- Keşke iletişim imkânları artmasa ve dünyamız bu kadar küreselleşmesiydi de kıyaslama yapma imkânımız olmasaydı... Belki o zaman daha çekilir olurdu bu tür törenler.