Seçkin İSLAMOĞLU
Aleviler ve Şiiler Hz. Ali'yi Örnek Almalı
SÖZÜN ÖZÜ (KISA KISA) - 13
Cami mi Cemevi mi? (İkisi Birden Olmaz)
Müslüman Aleviler müslüman gibi yaşamalı ve davranmalı, müslüman olmayan Aleviler de İslam'dan ellerini çekmelidir. Evet, Aleviliğin birçok çeşidi var, birçok temsilcisi var, birçok şekli var. Kimisi açıkça müslümanım diyor ve müslümanca davranıyor, kimisi ise açıkça İslam düşmanlığı yapıyor; Aleviliği bir inanç değil bir kültür, bir ırk gibi algılıyor. Böylelerinin ise İslam'a, İslam'ın mabedine elini uzatmaya ve bölücülük yapmaya hakkı yoktur.
İslam'da ibadethane cami'dir (mescid'dir); bunun yanına farklı bir ibadethane (cemevi) eklemek, gayri İslami bir davranıştır, bölücülüktür.
Bir dinde ibadet ve ibadethane sonradan ihdas edilemez, bizatihi Allah ve Resûlü (s.a.v.) tarafından tebliğ edilir. Dolayısı ile dinde sonradan çıkarılanlar bidattir ve müslümanım diyen Aleviler bu bidatlerden uzak durmalıdır.
Maalesef birçoğu maddi-manevi menfaat çarkı olan bazı dernekler ve yöneticileri Aleviliği kullanmaktadır. Alevilerin sünnilere ve İslam'a düşman edilmesi pekçok Alevinin hıristiyan misyonerlere kanmasına sebep olmaktadır.
Ve nasıl bu hıristiyanlaşan Alevilerin "Bizim ibadethanemiz kilise değil cemevidir!" demesi komik olursa, müslümanım diyen Alevilerin yaptığı da aynısıdır.
Yine kadın erkek karışık dans türü ibadet olmaz, yani semah'a ibadet denemez, İslam'da böyle bir ibadet yoktur. Böyle bir bidati ne Allah, ne Hz. Muhammed (s.a.v.), ne Hz. Ali (r.a.) ve ne de 12 İmam kabul etmez.
Yine Alevilik bir din olarak da kabul edilemez, çünkü din Allah ile kulları arasındaki bir tebliğdir ve bu tebliği getiren iddiasını ispatlamak zorundadır, bunu yapmadıkça o iddia ve din batıl olur. Şimdi, Hz. Muhammed (s.a.v.) İslam'ın son din, kendisinin de son peygamber olduğunu tebliğ etmiş ve bunu başta Kuran olmak üzere mucizeleri ile ispatlamıştır. Dolayısı ile ondan sonra gelen hiçbir peygamber ve din (mucize göstermedikçe) kabul edilemez.
Yoksa herkes kendine göre bir din uydurur, bir ibadet uydurur, bir ibadethane uydurur; Batı'da birçok örneği görüldüğü üzere sahte peygamberler, sahte dinler, sahte tarikatlar milleti kandırıp keyif sürerler. Yani İslam'dan sonra bir başka din kabul edilemez, dine ait ayrıcalıklardan yararlandırılamaz.
Öte yandan, yüce Allah ve Resûlü (s.a.v.), Medineli Münafıkların inşa ettiği bölücü mescidi yıkmıştır (Kuran, Tevbe, 9/107-110); "ibadethane" olarak ilan edilecek "cemevi"nin bundan farkı nedir? Yoktur.
Kendinize yazık etmeyin, doğru yoldan ayrılmayın. İslam'ı bütünüyle benimsemek istemiyorsanız “Aleviyiz, Hz. Ali'nin yolundayız” falan demeyin, Şaman'ız, şuyuz buyuz deyiz.
İslam ve müslümanlar ile uğraşmayın. Yanlışı yol olarak benimsemeyin, birilerinin hatalarını takip etmeyin. Tarihi kızgınlıklarınızı yanlış yerlere yönlendirmeyin.
Bazı Şiilerin Çelişkisi
Kimi Şiilerin Hz. Ali'den (r.a.) önceki halifeler Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman (r.a.) ile Hz. Ali'den farklı içtihad etmiş Hz. Aişe (r.a.) gibi sahabelerin önde gelenlerini kötülemesi, hatta onları yakışıksız sıfatlarla eleştirmeleri son derece çirkindir, yanlıştır ve çelişik bir tavırdır. Çünkü Şiiler müslüman olmalarını onlara borçludurlar, yani onlar İslam'ı yaymış ve bize öğretmiştir. Hz. Aişe tüm müslümanların annesidir.
Dolayısı ile ashabın önde gelen bu güzide sahabilerine teşekkür etmek yerine düşmanlık etmek nankörlüktür, İslami bir tavır değildir.
Yüce Allah, Kuran'da onları övdüğü gibi, Hz. Ali de kendinden önceki halifelerin başdanışmanı, başyargıcı (başkadısı) ve hatta başvekili idi, mesela Hz. Ömer (r.a.) Kudüs'e gittiğinde Medine'de yerine vekil olarak Hz. Ali'yi bırakmıştır.
Ayrıca Hz. Ali kendinden önceki halifelere biat etmiştir, onları övmüştür, onlarla birlikte çalışmıştır, onlara düşmanlık edenlerin karşısında olmuştur, oğulları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i (r.a.) Hz. Osman'ın (r.a.) evini korumakla görevlendirmiştir; tüm bunları korktuğundan veya takiyye olarak yaptığını söylemek ise Hz. Ali'ye en büyük hakarettir, gerçekdışı bir iddia, itham ve iftiradır.
Sonuçta, Allah'ın razı olduğunu Kuran'da bildirdiği, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) cennetlik olduklarını müjdelediği ve ümmeti kendilerine emanet ettiği bu 4 Halife hakkında uygunsuz sözler söylemek hiçbir müslümana yakışmaz, böyle bir tavrı emreden hiçbir inanç veya dinadamı muteber olamaz.
Şiilik Hz. Ali taraftarlığı ise, Hz. Ali'nin taraftarı olana Hz. Ali gibi davranmak yakışır. Hz. Ali asla kendinden önceki halifeleri kötülememiştir; dolayısı ile Hz. Ali'nin taraftarı olduğunu söyleyenlerin böyle bir davranışta bulunmaları kendi iddialarıyla çelişen bir tavır olur. Bu tür saçmasapan davranışlardan, yakışıksız ve uygunsuz tavırlardan uzak durmak gerekir.
Sünniler Şiidir, Şiiler Sünnidir (Her Sünni Bir Şii, Her Şii de Bir Sünnidir)
Kelime anlamı ile Sünniler Şii, Şiiler de Sünnidir, çünkü her müslüman Hz. Peygamber'in izinde (sünnetinde) gider ve her müslüman Hz. Ali taraftarıdır.
Sünniler ile Şiiler İslami kardeşlik çerçevesinde davranmalıdır; birbirleriyle tartışmamalı ve çatışmamalıdır. Aradaki düşmanlık sadece ortak düşmanları sevindirir; tarihteki Osmanlı-Safevi (İran) çatışması, günümüzde Irak, Pakistan ve Yemen'deki çatışmalar sadece fitne tohumları ekmekte ve düşmanların işine yaramaktadır.
Bu konuda sünni ve şii alimler de üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali birbiriyle kavgalı olmadığı gibi, onların taraftarı olduğunu söyleyenler de birbiriyle kavgalı olmamalıdır. Tarihi çatışmalar ve fitne tohumları tekrar çıkarılmamalıdır, kandavası güdülmemelidir.
İki müslümanın birbirine 3 gün küs olması bile yasaklanmışken, yüzyılları bulan küskünlükleri sürdürmek veya tarihi olayları kandavasına çevirmek caiz olamaz. Bir hadis-i şerif: “Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz.” (düşman değil!)
Evet, şeytanı da dostlarını da sevindirmemek lazım. Müslümanların kardeşliği neyi gerektiriyorsa “Ben müslümanım” diyen herkes de o şekilde davranmalıdır.
* * *
Kuran Meali
« Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlü’ne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.
Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba Mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever.
Binâsını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) ve O’nun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.
Kurmuş oldukları binaları, (ölüp de) kalpleri paramparça olmadıkça yüreklerinde sürekli bir kuşku olarak kalmaya devam edecektir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. » (Tevbe, 9/107-110)
Hâdis-i Şerif
“Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir.”
(Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî)
“Bir müslümanın, diğer müslüman (din) kardeşiyle üç günden fazla dargın kalması, helal değildir.”
(“Bir müslümanın (iyi, din) kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz.”)
(Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Muvattâ, İbnu Mâce)
Seçkin'ce
“Ölüm hiç kimseye uzak değildir, giderek de yaklaşır!..”
www.dunyaislamgunu.org - www.worldislamday.org - www.seckinislamicebooks.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.