Eskiler “Allah kuru iftiradan saklasın” diye dua ederlerdi de, “İftiranın kurusu nasıl olur?” diye düşünürdüm. Dün bu sorumun cevabını bir gazete manşetinden aldım.
Aydınlık gazetesi Ak Parti’yi kapanmaktan kurtaran kişinin kimliğini açıkladı: Benmişim... Anayasa Mahkemesi üyelerinden birinin ‘intihal’ (fikir hırsızlığı) yaptığını belgelemiş, olayı gündeme taşıyacağımı söyleyerek adamı tehdit etmişim; o da ‘kapatılma’ yönünde oy kullanacak iken...
Gazete “AKP’yi kapanmaktan Koru’nun şantajı kurtardı” manşetiyle çıktı dün... En tepede benim ve ‘şantaj yaptığım’ iddia edilen üye Serdar Özgüldür’ün ayrı ayrı fotoğraflarımız... Silivri Cezaevi’nde vefat eden Kaşif Kozinoğlu ölümünden önce bu iddiayı Aydınlık’a söylemiş... Serdar Bey’in kardeşi Kara Harp Okulu’nda öğretim üyesi, onun eşi ise Oyakbank çalışanıymış; F. Gülen Cemaati mensubu olan kardeş Özgüldür ve eşiyle Koru Ailesi çok sıkı fıkıymış...
Demek şöyle oluyor: Çok sıkı fıkı olduğum kardeş Özgüldür ağabeyinin bir bilim hırsızı olduğunu kulağıma fısıldıyor, ben de Serdar Bey’e “Bizim partiyi kapattıracak yolda oy kullanırsan yazarım ha” haberini gönderiyorum; adamcağız ne yapsın, şantajım karşısında çaresiz, oyunu kapatmama yönünde kullanıyor...
Vallahi senaryo iyi. İyi de, hiçbir tarafı doğru değil... Toplumun her kesitiyle iç içe yaşadığım için yolum herkesle kesişmiş olabilir, ama Özgüldür soyadlı tek kişi tanımıyorum. Ne Anayasa Mahkemesi üyesi olan Özgüldür’ü, ne Kara Harp Okulu öğretim üyesi olan kardeş Özgüldür’ü, ne de onun eşini... Görmedim, tanışmadım, tanımıyorum.
Hayatımda kimseye “Yazarım ha” şantajı yapmadığımı, böyle bir davranış tarzını bugüne kadar hiç esnetmeden izlediğim meslek etiğine aykırı bulduğumu bilmem söylemem gerekir mi? Asla böyle bir şey yapmam ben.
Tersinin olacağına da inanmam: Anayasa Mahkemesi üyeliği gibi ‘onurlu’ ve ‘saygın’ bir göreve getirilmiş bir kişinin, -varsayalım ki geçmişinde bilinmesini istemediği karanlık bir nokta var- kendisine yönelik bir ‘şantaj’ yüzünden oyunu değiştireceğini hiç sanmam...
‘İntihal’ gibi ülkemizde yeri yerinden oynatmayan bir suçlamanın böyle bir olayda ‘şantaj’ konusu olması... Bu da bana gülünç geliyor...
Her yönüyle uydurma olduğu sırıtan alçakça bir yalan...
Kaşif Kozinoğlu sağ olsaydı lime lime dökülen asılsız bir iddiayı neden uydurduğunu kendisine sorabilirdim. Artık hayatta olmayan birine bu soruyu soramayacağıma göre, bütün birinci sayfasını iddiaya ayıran gazeteye dönüp “Mesleğinize zerre kadar saygınız yok mu?” diye sormam gerekiyor.
Ancak sorunun yöneltileceği gazete ‘Aydınlık’ olunca onu ‘mesleki kaygı eksikliği’ ile sorgulamam havada kalacaktır.
‘Şantaj’ ispatı güç bir olay, iddiayı paldır küldür gazetelerine manşet yapanlardan bu güçlüğü üstlenmeleri beklenemez; ama herhalde öteki iddialarını ispat fırsatını kendilerine tanıyabiliriz: Ailece ‘çok sıkı fıkı’ olduğumuzu ilân ettikleri Özgüldür Ailesi fertlerinden bir tekinin Koru Ailesi üyelerinden herhangi biriyle ahbaplığını ispatlamalılar.
Haber “Hakikatler Türkiye’yi özgür kılacak” diye bitiyor. Filmlerden bile biliyoruz: Hakikatlerin özgür kılacağı İncil’in (Yahya 8:32) bir âyetidir ve ABD Langley’deki CIA binasının lobisinde duvara kazılıdır.
Oraya güveniyorlarsa, işleri iş...